İnfaz koruma memurlarından müzik grubu oluşumu

İstanbul’un farklı cezaevlerinde çalışan ve müzik sayesinde bir araya gelen, 8-10 infaz koruma memurundan oluşan Grup CTE adını Ceza ve Tevkifevleri’nden alıyor. Grup ile yaptıkları müzik ve amaçlarını konuştuk…

İşkence değil müzik yapıyoruz

Rock’çı Gardiyanlar olarak tanınan Grup CTE üyesi infaz koruma memurlarıyla; Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Eğitim Merkezi’nde bir araya gelerek hikayelerini dinledik. Herkesin kafasında canlanan infaz koruma memuru profiliyle alakası olmayan grup üyeleri eğitimli, her türlü şiddete karşı, kendilerini geliştirmeye açık kişiler. Sohbet ettiğimiz süre boyunca eğlenceli ve esprili kişilikleriyle de dikkat çeken memurların senarist ve yönetmenlere sitemi büyük. Kendilerini canavar gibi gösteren senaristlere seslenen Grup CTE üyeleri “Bizi işkence makinesi olarak göstermekten vazgeçsinler” diyerek tepki gösteriyor. Eskinin gardiyanları, şimdinin infaz koruma memurları toplumun kendilerine olan ön yargısını değiştirmek ve kötü insanlar olmadıklarını göstermek amacıyla bir araya geldiklerini ve başaracaklarını söylüyor.

Metallica’nın parçalarını sazla çalıyorlar

Cezaevlerindeki görevlerini üç ay önce konser çalışmalarına ağırlık vermek için Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Eğitim Merkezi’nde devam ettiren Grup CTE üyelerinin en büyük isteği Oğuz Aksaç, Erhan Güleryüz, Kıraç ve Grup Seksendört’le aynı sahneyi paylaşmak. Albüm hazırlıkları için çalışmalarına devam eden Grup CTE Anadolu rock türünde yaptıkları müziği her yaş grubuna daha kolay ulaşabildikleri için tercih ettiklerini söylüyor. Repertuarlarında Barış Manço, Cem Karaca, Edip Akbayram, Erkin Koray ve Metallica’nın birçok parçasına yer veren grupta uzun saz bağlama çalan Olcay Teker “Metallica kendi müziklerinin bağlamayla çalındığını görse belki bize küfür eder ama bu tür çalışmalarda alınan sonuç her zaman güzel oluyor” diyor.

Mahkumlara nabza göre şerbet veriyoruz

İnfaz koruma memuru olmadan önce kendilerinin de bu mesleğe karşı bazı tedirginlikleri olduğundan hatta çoğunun ailesinin bu mesleği yapmasını istemediğinden bahseden grup üyeleri, infaz koruma memurluğunu girdikleri KPSS sınavında aldıkları puanlara göre seçtiklerini ve kendilerini bir anda infaz koruma memuru olarak bulduklarını söylüyor. Mahkumlarla aralarındaki ilişkiyi de anlatan grup üyelerinden Göktürk Karaca, “Çoğu zaman nabza göre şerbet veriyoruz. İsyan eden birini durdurmak zorunda kalıyoruz ama hiçbir zaman sınırı aşmıyoruz, aşamayız. Otorite, disiplin ve şiddeti birbirine karıştırmayan bir meslek grubuyuz. Disiplinimiz var ama bu şiddet var demek değil” diyor.

Artık işkence diye bir şey kalmadı

Cezaevlerinde bilinenin aksine hiçbir şekilde şiddet uygulanmadığını anlatan Olcay Teker, “Geçmişte bazı hatalar yapılmıştır ama bu sadece bizim mesleğimize özgü bir şey değil. Her meslek grubunda aynı hatalar olabiliyor. Geçmişteki hatalar şimdiye taşınıp, faturası bize kesilmemeli. Ceza infaz kurumlarında artık işkence diye bir şey kalmadı. Sadece bize saldırmak isteyen hükümlüyü kontrollü bir şekilde etkisiz hale getiriyoruz. Bunun da adı işkence değil. Zaten bu tarz durumlarda artık nadiren yaşanıyor. Çünkü oradaki hükümlülere kardeşimiz, babamız gibi yaklaşıyoruz” diyor.

Mahkumlar hakkımızda kötü konuşmaz

Halil İbrahim Güleryüz, mahkumların kendileri hakkında olumsuz bir şey söylemeyeceğini belirterek, “Cezaevindeki bir adamı kuş tüyü yatakta da yatırsanız, bize burada işkence yapıyorlar diyebilecek kadar nankör çıkacak insanlar vardır. Ama şuan 180 bin tutuklu hükümlüden 170 bini bizim hakkımızda size olumlu cevap verecektir” diyor.

Adaletsizlik ve ayrımcılık yapamayız

Bilinen aksine cezaevlerinde kesinlikle rüşvet ve ayrımcılık olmadığını anlatan Gökhan Günal, “İçeride fiziksel olarak para yok. Mahkum hesaplarına yatırılan belli bir miktar parayı harcıyor. Artık olan sistemde isteseniz de rüşvet alamaz, mahkumlar arası adaletsizlik ve ayrımcılık yapamazsınız” diyor.

Senaristler bizi halka canavar gibi tanıtıyor

Dizi ve filmlerde gösterilen infaz koruma memurlarının halka yanlış tanıtıldığını söyleyen Göktürk Karaca, “Teşkilat olarak yönetmen ve senaristlerin bizi canavar ve işkence makinesi gibi göstermekten vazgeçmelerini istiyoruz. Dizilerde gösterilenlerin olması mümkün değil” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Konseri izleyenlerin ön yargısını kırdık

Her konser sonrası kendilerine olan ön yargıları kırdıklarını söyleyen Ali Emre Güler , “Konser bitince yanımıza gelenlere asıl mesleğimizi söylediğimizde inanamıyorlar. ‘Siz nasıl gardiyansınız? Çok iyisiniz, enerjiksiniz ve öyle anlayışlı görünüyorsunuz ki insanın içeri girip yatası geliyor’ diyorlar” şeklinde anlatıyor.

Üzerimize yapışan imajı hak etmiyoruz

Toplumdan dışlanmış bir meslek grubu olduklarından dolayı zorluk çektiklerini anlatan Olcay Teker, “Mesleğimiz bu olsa da biz de insanız. Mesai saatimiz dolunca ailemizin yanına gidiyoruz. Hepimiz üniversite mezunu, eğitimli, kendini geliştirmiş insanlarız. Üzerimize yapışan imajı hiç hak etmeyen bir nesiliz” diyor.

Herkes bizi gardiyan deyince tanıyor

Grubun solisti Azmi Cağgün Aybek bir araya gelme nedenlerinin kendilerine karşı olan ön yargıyı yıkmak olduğunu şöyle anlatıyor; “Mesleğimiz infaz koruma memuru olarak geçiyor ama herkes bizi gardiyan deyince tanıyor. Gaddar, işkenceci, rüşvetçi, duygusuz ve anlayışsız sıfatları üzerimize yapışmış. Ama biz işkence değil, müzik yapıyoruz” diyor.

Kaynak : Vatan Gazetesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir