Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2021/780, Karar No: 2021/967

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/780 E. , 2021/967 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/780
Karar No : 2021/967

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU :Danıştay Altıncı Dairesinin 19/01/2021 tarih ve E:2020/11381, K:2021/110 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Eskişehir ili, Tepebaşı ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanarak … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile onaylanan 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği, 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 19/01/2021 tarih ve E:2020/11381, K:2021/110 sayılı kararıyla;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40 ve 125. maddeleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7, “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11 ve “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddelerine yer verildikten sonra,
İdari işlemlerin nitelikleri gereği kanunlarda genel dava açma süreleri dışında özel dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığı,
Dava konusu işlem, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ivedi yargılama usulü kapsamına girmekte olup, her ne kadar anılan maddede 30 günlük özel dava açma süresi öngörülmüş ise de, Anayasa’nın 40. maddesi gereğince, kanunlarda özel başvuru yolu ve dava açma süresinin ilgililere açıkça ve ayrıca bildirilmesi gerektiği,
Öte yandan, davacıların, kendilerine bir bildirim yapılmadığı sürece 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan özel dava açma süresini bilmeleri mümkün olmadığından Anayasa’nın 40. maddesi hükmü gereğince dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği,
Uyuşmazlıkta dava konusu 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin 18/08/2020-16/09/2020 tarihleri arasında, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin ise 19/08/2020-17/09/2020 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, davacı tarafından askı süresi içerisinde 14/09/2020 tarihinde planlara itiraz edildiği,
Dava konusu imar planı değişiklikleri askıda ilan edilirken, söz konusu planların ivedi yargılama usulüne tabi olduğuna veya özel dava açma süresi bulunduğuna yönelik ilan askı tutanağında herhangi bir açıklamaya yer verilmediği,
Bu nedenle, dava açma süresi değerlendirilirken, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin gözetilmesinin yanı sıra, ivedi yargılama usulüne tabi olan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun’un 11. madde hükmünün uygulanamayacağının dikkate alınması gerektiği,
Bu durumda, dava konusu imar planı değişikliklerinden 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine yönelik, askı tarihinin son günü olan 16/09/2020 tarihini, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğine yönelik olarak ise, askı süresinin son günü olan 17/09/2020 tarihini izleyen 60 günlük dava açma süreleri içerisinde dava açılması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 25/12/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde belirtilen uyuşmazlıklarda aynı Kanun’un 11. maddesinin uygulanmamasının hukuka aykırı olduğu, temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 19/01/2021 tarih ve E:2020/11381, K:2021/110 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Kesin olarak, 18/05/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Anayasa’nın 40. maddesinde; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu belirtilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; yine aynı Kanun’un “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesinde, ivedi yargılama usulüne tabi işlemler arasında “Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları”nın sayıldığı ve ivedi yargılama usulüne tabi işlemlerde dava açma süresinin 30 (otuz) gün olduğu ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesindeki itiraz usulünün uygulanmayacağı belirtilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun, “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinin (b) bendinde, “İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tesbit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye Başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi, dava açma süresi ile ilgili hükümler içermekle birlikte, söz konusu maddede, tüm idari işlemlere karşı dava açılmadan önce, ilgili idare nezdinde itiraz edilebileceğini öngören genel ve ihtiyari idari usul (idari itiraz usulü) kuralları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinin (b) fıkrasında, düzenleyici bir idari işlem niteliğinde olan imar planlarına karşı, ilan/askı süresi içerisinde özel ve ihtiyari bir idari itiraz usulü öngörülmüştür.
Bir uyuşmazlıkta, genel kanun ve özel kanun hükümlerinin olayı düzenleyen hükümleri arasında bir çelişki olması durumunda, o konuda genel kanunun değil özel kanunun uygulanacağı hususu hukukun temel ilkelerinden biridir.
Bu çerçevede, imar planlarına karşı açılan davalarda, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesinde özel bir kural olarak öngörülen bir aylık askı/ilan süresi içerisindeki özel idari itiraz usulünün, dava açma sürelerine esas alınması gerekmektedir.
Diğer bir deyişle, imar planlarının kesinleşip, uygulanabilmesi için öngörülen “ilan-askı-itiraz” usulünün 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamındaki bir usül olmayıp, özel Kanun niteliğindeki 3194 sayılı Kanun’da işlemin tekemmülü için öngörülen özel bir usül olduğu ve bu kapsamda yapılan itirazın 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.
Her ne kadar, 24/07/2008 tarih ve 5793 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle değiştirilen 3194 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesinde;
“Özelleştirme programındaki kuruluşlara ait veya kuruluş lehine irtifak ve/veya kullanım hakkı alınmış arsa ve araziler ile özel kanunları uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilerin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu veya 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan yerler dahil olmak üzere genel ve özel kanun hükümleri kapsamında yer alan tüm alanlarda imar planlarını yapmaya ve onaylamaya yetkili olan kurum veya kuruluşlardan görüş alınarak çevre imar bütünlüğünü bozmayacak her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonları müellifi şehir plancısı olmak üzere Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılarak veya yaptırılarak Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak ve Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle kesinleşir ve bu Kanunun 8 inci maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer. İlgili kuruluşlar bu madde kapsamında yapılan planları devir tarihinden itibaren beş yıl süreyle değiştiremezler. Bu süre içerisinde imar planlarına ilişkin olarak, verilecek mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini teminen yapılacak imar planı değişikliğine ilişkin iş ve işlemler Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca bu maddede belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir. İlgili kuruluşlar görüşlerini onbeş gün içinde bildirirler. Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve sekizinci paragrafındaki hükümler uygulanmaz. Özelleştirme sürecinde ihtiyaç duyulması halinde, bu planlara göre yapılacak imar uygulamasına ilişkin parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu parselasyon planları Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca onaylanır ve 19 uncu maddede belirtilen ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak kesinleşir ve yürürlüğe girer. Bu planlara göre yapılacak yapılarda her türlü ruhsat ve diğer belgeler ile izinler, ilgili mevzuat çerçevesinde yetkili kurum ve kuruluşlarca verilir.” hükmüne yer verilerek, özelleştirme programındaki kuruluşlara ait ya da onlar lehine irtifak veya kullanım hakkı tesis edilmiş arsa ve araziler ile özel kanunlar uyarınca özelleştirilmek üzere özelleştirme programına alınan arsa ve arazilere ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ya da yaptırılan imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarının Kanun’un 8. maddesinde belirtilen ilan ve askı yükümlülüklerinden muaf olarak Özelleştirme Yüksek Kurulunun onayı ve Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte yürürlüğe girmesi öngörülmüş ise de, maddenin yedinci cümlesinde yer alan “bu Kanunun 8 inci maddesinde yer alan ilan ve askıya dair hükümlerden muaf olarak yürürlüğe girer” ibaresinin iptali istemiyle yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 09/06/2011 tarih ve E:2008/87, K:2011/95 sayılı kararıyla;
“…Anayasa’nın 2. maddesinde hukuk devleti, 36. maddesinde hak arama özgürlüğü, 125. maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla çıkarılmış olup, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapıları kapsamaktadır. Kanun’un 8. maddesinde, imar planlarının belediye meclisince, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planların ise valilikçe onaylanacağı, her iki planın 1 ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içinde yapılacak itirazların da 15 gün içinde kesin karara bağlanacağı öngörülmüştür. Maddenin gerekçesinde de imar planlarının, 5 yıllık kalkınma planı ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve fiziki planların bütününde sosyo-ekonomik esasa dayalı düzenlemenin getirilmesi, bu suretle şehirlerin gelişmesinin Bölge Planları ile yönlendirilmesi ile imar planlamalarında sürenin asgariye indirilmesi ve aynı zamanda mahalli koşulların plana sağlıklı olarak yansıması için Valilik ve Belediyelere plan yapma yetkisini tanıyan hükmün getirildiği; ayrıca, halkın kendisi için yapılan imar planlarının aleniyetinin sağlanmasının amaçlandığı vurgulanmıştır.
Bu durumda İmar Kanunu’nda ilanlar için öngörülen askı süresinin imar planlarının ve değişikliklerinin aleni olmasına dayandığı ve ilgililerin idareye yapacakları itirazlar için getirildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu kuralla sözü edilen taşınmazlara ilişkin olarak İmar Kanunu’nun 8. maddesindeki imar planlarının onaylanmasının ardından kamuoyuna mahalli araçlarla duyuru yapılarak aleniyetin sağlanması ve bu süre içinden yapılan itirazlar sonucunda kesinleşmesi yönteminden vazgeçilmekte, imar palanları ile bunlara bağlı parselasyon planlarının Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanmalarının ardından idari açından kesin ve uygulanması gereken bir işlem halini alması öngörülmekte, sözü edilen planlardaki yanlışlık ve eksikliklerin giderilmesi amacıyla ilgililerce idareye başvurulması ve idarenin de itiraza konu işlemi kaldırarak ya da değiştirerek planlardaki hukuka aykırılıkları giderebilmesinin yolu kapatılmaktadır. Bu durumda, ilgililerin bu taşınmazlara ilişkin imar planları ile bunlara bağlı parselasyon planlarındaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için yetkili ve görevli idari yargı mercilerine dava açmak dışında, bir başvuru imkanı kalmamaktadır. Kuralın imar plan ve değişikliklerini veya bunlara ilişkin onama işlemlerini askı sürelerine tabi kılmamakla, yargı yolunu ve hak arama özgürlüğünü kullanmasını zorlaştırdığı açıktır.”
gerekçesine yer verilerek, kural Anayasa’nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin değinilen kararı karşısında, 3194 sayılı Kanun’un Ek 3. maddesindeki imar planlarının da 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki usule tabi olacağında kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, dava konusu imar planı da yürürlüğe konulurken 3194 sayılı Kanun’un 8. maddesindeki usule uygun olarak ilan-askı ve itiraz süreci işletilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin 18/08/2020-16/09/2020 tarihleri arasında, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin ise 19/08/2020-17/09/2020 tarihleri arasında Tepebaşı Belediye Başkanlığı tarafından askıya çıkarıldığı, davacı tarafından anılan planlara karşı askı süresi içinde 14/09/2020 tarihinde yapılan itirazın zımnen reddedilmesi üzerine 25/12/2020 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda, davacı tarafından 14/09/2020 tarihinde yapılan itirazın, dava konusu imar planı değişikliklerinden, 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine yönelik, son askı tarihi olan 16/09/2020 tarihinden itibaren başlayacak 60 günlük cevap verme süresi içerisinde, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğine yönelik ise, son askı tarihi olan 17/09/2020 tarihinden itibaren başlayacak 60 günlük cevap verme süresi içerisinde cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine, zımnen ret tarihini takip eden 60 günlük dava açma süresi içerisinde 25/12/2020 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından, uyuşmazlığın esasının incelenerek bir karar verilmesi için Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY
XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; 6545 sayılı Kanun’la eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; Özelleştirme Yüksek Kurulu kararlarının ivedi yargılama usulüne tabi olduğu, 2. fıkrasının (a) bendinde; İvedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu, aynı fıkranın (b) bendinde ise; İvedi yargılama usulünde bu Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı, hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrası uyarınca idari işlemlere karşı özel kanunlarında genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, ivedi yargılama usulüne tabi uyuşmazlıklarda dava açma süresinin otuz gün olduğu hususunun da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda düzenlendiği gözönüne alındığında, adı geçen Kanun’un 20/A maddesinde getirilen ivedi yargılama usulünde otuz günlük dava açma süresinin ivedi yargılama usulüne tabi uyuşmazlıklar yönünden genel dava açma süresi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında getirilen özel kanunlarda genel dava açma süresi öngörülmüş ise bu sürenin uygulanacağına yönelik düzenleme uyarınca, ivedi yargılama usulünde uygulanacak otuz günlük dava açma süresi özel kanunda düzenlenmeyip 2577 sayılı Kanun’da düzenlenmesi sebebiyle Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca ivedi yargılama usulünde getirilen otuz günlük genel dava açma süresinin özel dava açma süresi olarak da kabulüne imkan bulunmamaktadır.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin 18/08/2020-16/09/2020 tarihleri arasında, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin ise 19/08/2020-17/09/2020 tarihleri arasında Tepebaşı Belediye Başkanlığı tarafından askıya çıkarıldığı, davacı tarafından anılan planlara karşı askı süresi içinde 14/09/2020 tarihinde yapılan itirazın zımnen reddedilmesi üzerine 25/12/2020 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu imar planları değişikliklerini en geç 14/09/2020 tarihinde öğrenen davacı tarafından, anılan planlardan 1/25000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğine yönelik, askı tarihinin son günü olan 16/09/2020 tarihini, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğine yönelik olarak ise, askı süresinin son günü olan 17/09/2020 tarihini izleyen günden itibaren başlayacak otuz günlük genel dava açma süresi içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 25/12/2020 tarihinde açılan davanın bu nedenle süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen Daire kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir