Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2021/518, Karar No: 2021/477

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/518 E. , 2021/477 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2021/518
    Karar No : 2021/477

    TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- …
    2-… Bakanlığı … İdaresi
    VEKİLLERİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVACI) :… Büyükşehir Belediye Başkanlığı – …
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 14/12/2020 tarih ve E:2019/19759, K:2020/12727 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: İzmir ili, Menderes ilçesi, … Mahallesi, … ada, … ve … parsel sayılı taşınmazlara ilişkin Cumhurbaşkanlığının 30/08/2019 tarih ve 1487 sayılı kararıyla onaylanan ve 31/08/2019 tarih ve 30874 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1/5000 ölçekli nâzım imar planı ve 1/1000 lçekli uygulama imar planı değişikliğinin iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti:Danıştay Altıncı Dairesinin 14/12/2020 tarih ve E:2019/19759, K:2020/12727 sayılı kararıyla;
    Kıyı Kanunu’ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için Kıyı Kanun’a geçici madde eklendiği ve buna uygun olarak Kıyı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile kısmi yapılaşmanın tanımlandığı ve mevcut hakların sınırlarının belirlendiği,
    Geçici maddelerin kanunların geçiş hükümlerini düzenleyen maddeler olduğu ve yeni düzenleme yürürlüğe girinceye kadar geçecek süre içinde yapılacak işlem ve düzenlemeler ya da uyulacak ilke ve kurallar ile daha önceki düzenlemelerden doğan hakların korunmasına ilişkin hususlar ve benzeri geçiş hükümlerini düzenlediği,
    Kıyı Kanununa eklenen geçici maddenin de belirtilen özellikte bir geçici madde olduğu ve bu madde ile önceden var olan hakların sınırsız olarak korunması durumunun söz konusu olmadığı,
    İmar hukukunda, kazanılmış hak kavramı ile ilgili olarak belli bir ölçütün, Kıyı Kanununun amacına uygun olarak belirlenmesinin zorunlu olduğu, bu kapsamda bir kez yasanın bir kuralına aykırı biçimde edinilen hakka, daha üstün bir hak bulunmasına karşın, sonsuza değin geçerlilik tanımanın, kıyıların daraltılması sonucunu doğuracağı ve kıyılardan yararlanmada önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmayacağı,
    Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre kısmi yapılaşma olması durumunda kazanılmış hakkın; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olduğu, geçici maddede belirtildiği gibi kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanarak, kısmi yapılaşma durumunun tespit edilmesi gerektiği, 11/07/1992 öncesi yapılan veya yapılmaya başlayan yapılar hakkında kazanılmış hak oluştuğu, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanununa uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanununa uygun olması gerektiği,
    Bu ilkeler doğrultusunda; dava konusu taşınmazın önceki ve mevcut kullanım durumlarını ve plan onama sınırını gösteren üzeri renkli kalemle işaretlenmiş 1/5000 ölçekli nâzım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı paftaları ile üst ölçekli tüm planların paftaları, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile 1/5000 ölçekli nâzım imar planının kabulüne ilişkin 30/08/2019 tarih ve 1487 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile bu kararın dayanağı tüm işlemler, ilanına ilişkin askı tutanakları ile plan açıklama raporu ile plan notlarının onaylı örneklerinin incelenmesinden;
    11/07/1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Maddesiyle kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanması gerektiği düzenlenmişken dava konusu taşınmazın bulunduğu alana ilişkin 08/05/2015 tarihinde Menderes Belediyesi Kültür ve Turizm Komisyonu kararıyla kısmi yapılaşmanın tespit edildiği anlaşıldığından ilgili mevzuat hükümleri uyarınca bu alanda kısmi yapılaşmanın bulunduğunun kabulü ile Kanuna aykırı olarak yapılan planlama ile sahil şeridinin daraltılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı,
    Öte yandan, 11/07/1991 tarihinden önce 1986 onaylı planlarda kısmen tercihli kullanım alanı, kısmen belediye turistik tesis alanı kısmen park alanı ve yol olarak ayrılan taşınmazların imar planı değişikliği ile “günübirlik tesis alanı” ve “otel alanı” olarak belirlenmesinin de anılan mevzuat hükümlerine aykırı olduğu,
    Ayrıca, taşınmazdan dere geçmesine ve … parsel sayılı taşınmazın kısmen “dere” olarak belirlenmesine rağmen, Devlet Su İşlerinden ve/veya İZSU’dan görüş alındığı yolunda bilgi ve belge sunulmadığından bu yönden de dava konusu imar planı değişikliğinde hukuka uyarlık görülmediği, gerekçesiyle anılan planların iptaline karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davanın süresi içinde açılmadığı, davacının ihlal edilen bir hakkı olmaması nedeni ile davacının ehliyetli olmadığı, alana ilişkin 08/05/2015 tarihinde Menderes Belediyesi Kültür ve Turizm Komisyonu kararıyla kısmi yapılaşmanın tespit edildiği ve dava konusu planlamanın da bu doğrultuda Kıyı Kanunu ve anılan Kanun’un uygulama Yönetmeliği hükümlerine uygun olduğu ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
    “a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalı idarelerin temyiz isteminin reddine,
    2.Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 14/12/2020 tarih ve E:2019/19759, K:2020/12727 sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Kesin olarak, 11/03/2021 tarihinde, esasta oybirliği gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY
    X- Anayasa’nın “Devletleştirme ve Özelleştirme” başlıklı 47. maddesinin 2. fıkrasında, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7142 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca 02/07/2018 tarihinde kararlaştırılan 703 sayılı KHK’nın 85. maddesi ile 4046 sayılı Kanun’un “Özelleştirme Yüksek Kurulu ve Görevleri” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Başbakanın başkanlığında, Başbakanın belirleyeceği dört bakandan oluşan Özelleştirme Yüksek Kurulu (Kurul) kurulmuştur. Kurul, üyelerin tamamının katılımı ile toplanır ve kararları oybirliği ile alır. Kurulun sekretarya hizmetleri Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülür.” düzenlemesi yürürlükten kaldırılmakla birlikte, 4046 sayılı Kanun’un, Özelleştirme Yüksek Kurulunun görevlerinin sayıldığı 3. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme yürürlükte bulunmaktadır.
    Her ne kadar, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Kurulların Görevleri” başlıklı Geçici 8. maddesinde; bu Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılan kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle bakanlıklar ve kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde yapısı ve görevleri düzenlenmiş olan Kurul ve benzeri birimlerin bu maddenin yürürlüğe girdiği 09/07/2018 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine aktarılmayanlara ait ve politika belirlemeye ilişkin görev ve yetkiler haricindeki diğer görev ve yetkilerin Cumhurbaşkanlığına veya yetkilendirilecek kurum ya da makama devredilmiş sayılacağı belirtilmiş ise de, Özelleştirme Yüksek Kuruluna 4046 sayılı Kanun’la verilmiş görev ve yetkilerin bizzat kimin tarafından kullanılacağı konusunda açık bir kurala yer verilmemiştir.
    Nitekim, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 8. maddesine dayanılarak hazırlanan 01/08/2018 tarih ve 2018/3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle 703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan 4046 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasında yapısı düzenlenen Özelleştirme Yüksek Kuruluna 4046 sayılı Kanun’la verilmiş görev ve yetkileri kullanacak makamın bizzat “Cumhurbaşkanı” olduğu belirtilmiştir. Görüleceği üzere, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya yasal bir düzenleme ile yetkili makam tespit edilmediğinden, Genelge’ye ekli 1 sayılı Cetvelin 3. sırasında Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkileri kullanacak Makamı gösteren ayrık bir düzenlemeye daha gerek duyulmuştur.
    Öte yandan, 4046 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrasında yapısı düzenlenen Özelleştirme Yüksek Kurulunun görev ve yetkisinin tevdi edildiği makamın Cumhurbaşkanı olduğu 01/08/2018 tarih ve 2018/3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ne ekli 1 sayılı Listenin 3. sırasında tespit edilmiş ise de, Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkiler arasındaki özelleştirme kapsam ve programına alınan taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekte plan, imar planı ile değişiklik ve revizyonlarının onaylanması hususunda karar verecek makamın, Genelge hükümleri ile tespit edilmesi, normlar hiyerarşisine açıkca aykırıdır.
    Yetki kuralları, idari kararların, Anayasa ve kanunların yetkili kıldığı organ, makam ve kamu görevlileri tarafından alınmasını ifade etmektedir. “Görev ve yetki” kamu düzeninden olup, varlıkların özelleştirme kapsam ve programına alınması hususunda karar verecek makamın da alt düzenleyici işlem niteliğindeki Genelge ile değil, ancak üst hukuk normu niteliğindeki ve Anayasa’nın 47/2. maddesinin açık hükmü gereğince, kanun ile düzenlenmesi gerekmektedir.
    Bu nedenle, Özelleştirme Yüksek Kuruluna ait görev ve yetkiler konusunda bizzat karar alacak makamın, üst hukuk normlarında belirlenmediği, 01/08/2018 tarih ve 2018/3 sayılı Genelge’ye ekli 1 sayılı Listenin 3. numarasında Genelge ile tespit edilmiş yetkiye dayalı şekilde işlem tesis edildiği dikkate alınarak dava konusu işlemin, yetki kuralları yönüyle hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
    Öte yandan, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 85. maddesinin (f) bendi ile 4046 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 29. madde, 09/07/2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla 703 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 09/07/2018 tarihinde “görülmekte olan işler”in, bu tarih itibarıyla devam eden özelleştirmeye ilişkin işlemler olduğu ve bu işlemlere yönelik yetkinin de “geçici” nitelikteki yasa hükmü ile eklendiği göz önüne alındığında, 703 sayılı KHK yürürlüğe girdikten sonra tesis edilen 30/08/2019 tarihli işlemin 09/07/2018 tarihi itibarıyla devam eden işler kapsamında olduğundan söz edilemez. Bu itibarla, 30/08/2019 tarih ve 1487 sayılı Cumhurbaşkanı kararı, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un Geçici 29. maddesi kapsamındaki görülmekte olan işler niteliğinde bulunmadığından, bu maddeye dayanılarak işlem tesis edilmesi hukuken mümkün değildir.
    Kaldı ki, Geçici 29. maddeyle, sadece bu Kanun hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunca “görümekte olan işlerin” Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği makam tarafından sonuçlandırılacağına ilişkin düzenlemeye gerek duyulmuş olması da, Özelleştirme Yüksek Kurulunun Geçici 8. madde kapsamında olmadığını göstermektedir. Nitekim, dava konusu Karar’da da Geçici 8. madde dayanaklar arasında gösterilmemiştir.
    Açıklanan nedenle, yetki yönünden hukuka aykırı olan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından Dairece verilen iptal kararının bu gerekçe ile onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir