Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2021/2482, Karar No: 2021/1602

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2482 E. , 2021/1602 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2482
Karar No : 2021/1602

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- … 3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …
9- … 10- … 11- … 12- … 13- … 14- …
15- … 16- … 17- … 18- … 19- … 20- …
21- … 22- …
23- …
24- …
25- … 26- … 27- …
28- … 29- … 30- … 31- … 32- … 33- … VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- …
2- … Bakanlığı
VEKİLLERİ : …
3- … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU :Danıştay Altıncı Dairesinin 07/04/2021 tarih ve E:2021/947, K:2021/5191 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem:Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen Atatürk, Beyazıt ve Yıldırım Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/03/2020 tarih ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 07/04/2021 tarih ve E:2021/947, K:2021/5191 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7., “Sürelerle ilgili genel esaslar” başlıklı 8. ve “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddelerine yer verildikten sonra,
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesinin 9. bendinde; bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği düzenlemesine, 26/04/2016 tarih ve 29695 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih ve 6704 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile 6306 sayılı Kanun’a eklenen Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise; “riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği, uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı düzenlemesine yer verildiği,
Dosyanın incelenmesinden; Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen Atatürk, Beyazıt ve Yıldırım Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 03/03/2020 tarih ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı kararının, 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bakılan davanın ise, 01/02/2021 tarihinde açıldığı,
Bu durumda; yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararına karşı, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarih olan 04/03/2020 tarihinden itibaren 30 günlük süre içinde ve en geç 03/04/2020 tarihinde dava açılması gerektiğinden, bu süre geçirildikten sonra, 01/02/2021 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre alınan riskli alan ilanı kararının dava konusu edildiği, dava konusu riskli alan ilanı kararı 6306 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesine göre alınmadığından, anılan maddedeki özel düzenlemeye göre değil, genel kurallara göre dava açma süresinin hesaplanması gerektiği, ayrıca, idare tarafından tesis edilecek idari işlemlerde, özel kanunlardaki dava açma süreleri gösterilmedikçe genel dava açma sürelerinin esas alınması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘IN DÜŞÜNCESİ :
Dava, Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen Atatürk, Beyazıt ve Yıldırım Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/03/2020 tarih ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde riskli alan, “Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı” olarak tanımlanmış ve dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı, anılan madde uyarınca yürürlüğe konulmuştur.

Anayasa’nın 40. ve 135. maddesi, 2577 sayılı Kanun’un 7. ve 8. maddesi ile 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 9. fıkrası uyarınca, özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri kuşkusuzdur.
Özel yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma süreleri öngörülmüş olan idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri idare tarafından ilgililerine bildirilmedikçe, özel dava açma sürelerinin işletilmesine, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca olanak bulunmamakta olup, 2577 sayılı Kanun’da açıkça belirtilen ve ilgililerce de bilindiğinin kabulü gereken genel dava açma sürelerinin işletilmesi zorunludur.
İçeriği itibarıyla muhataplara tebliği zorunlu olan, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların riskli alan ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği açıktır.
Dolayısıyla, her ne kadar 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 9. fıkrasıyla, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemler yönünden, 2577 sayılı Kanun’da öngörülen 60 günlük genel dava açma süresi 30 güne indirilmiş ise de, dava konusu Cumhurbaşkanı kararı ile bu hususun davacıya bildirilmemiş olması, bu davada özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanmasını gerekli kılmaktadır.
6306 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği ve uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı yolundaki düzenlemenin, Kanun sistematiği içinde değerlendirildiğinde, riskli alana ilişkin ana madde olan 2/ç maddesi uyarınca alınan riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü değil, Ek Madde 1-1/a ve 1/b’de belirtilen sebeplerle alınacak riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü düzenlediği sonucuna varılmakta olup, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre alınan riskli alan kararlarına karşı, Ek Madde 1/2-a’daki özel düzenlemeye göre değil, genel kurallara göre dava açılabilecektir.
Uyuşmazlıkta, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca verilmiş olan ve 03/03/2020 tarih ve 2206 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren riskli alan kararının dava konusu edildiği, dava açma usulüne ilişkin olarak Ek Madde 1/2-a’da yer alan hükmünün olayda uygulanması olanaklı olmadıından, öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Her ne kadar, dava konusu edilen Cumhurbaşkanı kararının içeriğinde, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesine dayalı olarak Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen Atatürk, Beyazıt ve Yıldırım Mahallelerini kapsayan alanın riskli alan ilan edildiği belirtilmiş ise de; dosyanın incelenmesinden, alanda yer alan 149 adet yapıdan 39 adetinin imar mevzuatına uygun olarak, kalan 110 adetinin (%73,8) ise imar mevzuatına aykırı şekilde inşa edildiğinden bahisle anılan Kanun’un Ek 1. maddenin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca alanın riskli alan ilan edildiği ve işlemlerin buna göre yürütüldüğü görülmüştür.
Bu itibarla, dava açma süresinin 6306 sayılı Kanun’a eklenen Ek 1. maddenin 2. fıkrasına göre belirlenmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 07/04/2021 tarih ve E:2021/947, K:2021/5191 sayılı kararının yukarıda belirtilen açıklama ile ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 27/09/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava, Ankara İli, Akyurt İlçesi sınırları içerisinde yer alan ve karar eki kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen Atatürk, Beyazıt ve Yıldırım Mahallelerini kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 03/03/2020 tarih ve 2206 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde riskli alan, “Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı” olarak tanımlanmış ve dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı, anılan madde uyarınca yürürlüğe konulmuştur.
26/04/2016 tarih ve 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile, 6306 sayılı Kanun’a Ek Madde 1 eklenmiştir.
Anılan maddenin 02/07/2018 tarih ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 196. maddesi ile değişik halinde; “(1) a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar,
b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar,
fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.
(2) a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.
b) Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen hâllere dayanan işlerden sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Ek Madde 1-1/a ve 1/b hükmü ile, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesinde hükme bağlanan riskli alan düzenlemesinden farklı olarak, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar ile üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlara ilişkin olarak, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla da riskli alan kararı verilebileceği hükmüne yer verilmiş olup, bu maddede, Kanun’un 2. maddesine göre, daha özel bir riskli alan ilanı hali düzenlenmiştir.
Ek Madde 1/2-a’da yer alan, riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği ve uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı yolundaki düzenlemenin ise, Kanun sistematiği içinde değerlendirildiğinde, riskli alana ilişkin ana madde olan 2/ç maddesi uyarınca alınan riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü değil, Ek Madde 1-1/a ve 1/b’de belirtilen sebeplerle alınacak riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü düzenlediği sonucuna varılmakta olup, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre alınan riskli alan kararlarına karşı, Ek Madde 1/2-a’daki özel düzenlemeye göre değil, genel kurallara göre dava açılabilecektir.
Dava konusu olayda, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca verilmiş olan ve 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren riskli alan kararı dava konusu edilmektedir. Bu nedenle, dava açma usulüne ilişkin olarak Ek Madde 1/2-a’da yer alan hükmün, bakılan uyuşmazlıkta uygulanması olanaklı değildir.
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükme bağlanmış, 125. maddesinin üçüncü fıkrasında da; 40. maddedeki düzenlemenin devamı niteliğinde, “İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; ikinci fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; dördüncü fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; 8. maddesinin birinci fıkrasında, sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kuralları getirilmiştir.
6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 9. fıkrasında ise, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasa ve Yasa hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri kuşkusuzdur.
İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır. Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Ancak bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması da, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada ancak, idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka deyişle, her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Yasayla bağdaşmayacaktır.
Nitekim, 6306 sayılı Kanun’da, bu Kanun uyarınca tesis edilmiş işlemlere karşı dava açma süresinin hesabında “tebliğ” tarihinin esas alınacağına dair 6/9. maddesindeki hüküm ile anılan Kanun’da, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların “Riskli Alan” olarak belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasının zorunlu olduğuna veya Resmî Gazete’de yayımlanmış olmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir kurala yer verilmemiş olması da bunu doğrulamaktadır. Ayrıca, riskli alan belirlenmesi ve sonrasında tesis edilen işlemlerin Anayasa’da yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte sonuçlar doğuracak olması itibarıyla, yazılı bildirim yapılması, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, içeriği itibarıyla muhataplara tebliği zorunlu olan, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların riskli alan ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği açıktır.
Bakılan uyuşmazlıkta ise, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca alınan dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının 04/03/2020 tarih ve 31058 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığı; ancak, davacılara ayrıca tebliğ edilmediği, davacıların bu kararı 20/01/2021 tarihinde öğrendiklerini beyan ettikleri ve 01/02/2021 tarihinde bakılan davayı açtıkları anlaşılmıştır.
Bu durumda, davacıların dava konusu Cumhurbaşkanı Kararına karşı, öğrenme tarihinden itibaren dava açma süresi olan 30 günlük süre içinde, 01/02/2021 tarihinde açtığı bu davanın süresinde olduğu sonucuna varıldığından, aksi yöndeki Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir