Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/440, Karar No: 2021/1462

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/440 E. , 2021/1462 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/440
Karar No : 2021/1462

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI): …
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : …

İSTEMLERİN_KONUSU : Danıştay Onikinci Dairesinin 24/09/2019 tarih ve E:2016/4664, K:2019/6327 sayılı kararına karşı, davacı esası yönünden, davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğü ise avukatlık ücreti yönünden temyiz isteminde bulunmakta ve kararın bozulmasını istemektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Polis Meslek Yüksekokulundan mezun olan davacı tarafından, polis memuru rütbesine aday memur olarak atanacakların belirlenmesi amacıyla 21/06/2015 tarihinde yapılan sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan 03/06/2015 tarih ve 29375 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 8. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onikinci Dairesinin 24/09/2019 tarih ve E:2016/4664, K:2019/6327 sayılı kararıyla;
Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 8. maddesinin iptali istemine ilişkin olarak;
3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun Ek 1. maddesinin, 04/04/2015 tarih ve 29316 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen üçüncü fıkrasında, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır.” hükmüne yer verildiği,
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olduğu,
Hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez unsurlarından birisinin kanunların hukuk güvenliğini sağlaması, bu doğrultuda geleceğe yönelik, öngörülebilir kurallar içermesi gerekliliği olduğu, bu nedenle, hukuk devletinde güven ve istikrarın korunabilmesi için kural olarak kanunların, yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulandıkları, kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca, kanunların kamu yararı ve kamu düzeninin gereği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarıldığı, yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmamasının hukukun genel ilkelerinden olduğu,
Kazanılmış haklara saygının, hukuk güvenliği ilkesinin bir sonucu olup hukukun genel ilkelerinden birini oluşturduğu, kazanılmış hakkın, özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında genel olarak, bir hak sağlamaya elverişli nesnel yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın korunması olduğu, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın, yeni kanundan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerektiği, kazanılmış hakkın, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş hak olduğu,
Kural olarak, kişisel hak haline dönüşmemiş, belli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ileride elde edilmesi olası beklenen hakların, kazanılmış hak olarak korunmayacağı,
Diğer taraftan; kanunlara güvenerek hayatını yönlendiren, hukuki iş ve işlemlere girişen bireyin bu kanunların uygulanmasına devam edileceği yolunda oluşan beklentisinin mümkün olduğunca korunmasının hukuki güvenlik ilkesinin gereği olduğu,
Ancak güvenin korunmasının, mevcut bir hukuki durumun dokunulmazlığı anlamında değerlendirilmemesi gerektiği, hukuki güvenliğin mevcut bir hukuki durum için dokunulmazlık şeklinde algılanmasının dinamik toplum yapısının kurallarla statik, durağan hâle getirilmesi sonucunu doğuracağı, bunun da toplumun çağın gerisinde kalmasına neden olabileceği, bu nedenle kanun koyucunun, Anayasa’da öngörülen kurallar çerçevesinde kamu yararı amacıyla bazı değişiklikler yapabileceği ve bu değişikliklerin kişilerin beklentilerini etkileyebileceği,
Bir beklentinin hukuken koruma görebilmesinin ön koşullarından birinin beklentinin haklı (meşru) beklenti seviyesine ulaşması olduğu, haklı beklentinin, bireyin kendisine güvenerek hareket ettiği lehine olan bir kanunda öngörülemez bir değişiklik yapılması ve bu öngörülemez değişikliğin herkes yönünden objektif olarak beklenebilecek bir beklentiyi sonuçsuz bırakması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gündeme geldiği, ancak bir beklentinin hukuken korunabilmesi için bu koşulların gerçekleşmesinin yeterli olmayıp bu beklentinin korunmasına engel teşkil eden bir kamu yararının da bulunmaması gerektiği,
3201 sayılı Kanun’un 6638 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen Ek 1. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…öğrenimine devam edenler dahil…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 04/05/2017 tarih ve E:2015/41, K:2017/98 sayılı kararıyla; öğrencilerin memuriyet hakkını kazanılmış bir hak olarak elde etmedikleri, zira bunların henüz memuriyete atanmadıkları ve memuriyetin bunlar yönünden bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş kişisel bir hakka dönüşmediği, kanun koyucunun, Anayasa’da öngörülen kurallar çerçevesinde diğer alanlarda olduğu gibi kamu görevine giriş koşullarıyla ilgili olarak da kamu yararı amacıyla bazı değişiklikler yapabileceği, bu değişikliklerin kişilerin beklentilerini etkileyebileceği, kişilerin meşru beklentileri aleyhine bir düzenleme yapılması söz konusu olmadığından kuralın kişilerin çalışma hürriyeti ve haklarına yönelik hukuki güvenliklerini ihlal eden bir yönü bulunmadığı ve anılan düzenlemenin emniyet hizmetlerinin daha iyi işlemesi amacıyla yapıldığından Anayasa’ya aykırı olmadığı gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar verildiği,
İdarelerin kendilerine tanınan düzenleme yetkisini Anayasa ve kanunlarla belirlenen sınırlar içinde kullanması gerektiği, dayanağı Kanun metninde açık bir şekilde, öğrenimlerini başarıyla tamamlayan öğrencilerin, Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları gerektiğinin hüküm altına alındığı, Yönetmeliğin 8. maddesinde sınavın sözlü sınav şeklinde yapılacağının belirlendiği ve sınava ilişkin usul ve esaslar düzenlendiği, idarece üst hukuk normlarına uygun olarak hazırlandığı anlaşılan dava konusu Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 8. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı;
Davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemine ilişkin olarak;
Sözlü sınavda başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılmasının esas olduğu, idari işlemin yetki, şekil gibi salt usule ilişkin unsurları ile sınırlı olarak yapılacak bir yargısal denetimin, hukuk devleti ilkesinin sağladığı güvenceyi temin etmeyeceği,
Bu itibarla; davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların önceden hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, böylece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesinin sağlanması gerektiği, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/11/2013 tarih ve E:2010/2194, K:2013/4094 sayılı kararının da bu yönde olduğu,
Öte yandan; Yönetmeliğin “Komisyonların Oluşturulması ve Görevleri” başlıklı 7. maddesinin ikinci fıkrasında, soru hazırlama komisyonunun rütbece en kıdemli üye başkanlığında beş rütbeli personel ve hazırlanacak soru sayısı ve ders konuları dikkate alınarak yeterli sayıda öğretim elemanından oluşacağı şeklinde düzenleme yapıldığı, Polis Akademisi Başkanlığı tarafından da soru hazırlama komisyonu için dört rütbeli personel ile sekiz öğretim elemanı görevlendirildiği, bu haliyle adayların yeterliliğinin tespiti amacıyla yapılan sınavda sorulacak soruların hazırlanmasında yeteri kadar rütbeli personel ve öğretim elemanı görevlendirildiği, soruların Yönetmelik’te aranılan kriterlere uygun olduğu anlaşıldığından, bu durumun dava konusu işlemi sakatlar mahiyette olmadığı sonucuna varıldığı,
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; sözlü sınavın nesnel olarak yapıldığı ve yargısal denetim için aranan bütün koşulları sağladığının anlaşıldığı, davacının girdiği sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,
Davanın reddine, yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, aynı nitelikteki davaların sayısı ve avukatın harcadığı emek ve mesai dikkate alınarak takdiren 550,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından; Polis Meslek Yüksekokulunda eğitime başladığı sırada yürürlükte olan yasal düzenlemeye eklenen hükümle getirilen sınav şartının ve dava konusu Yönetmelik maddesi ile memuriyetin sözlü sınavda başarılı olma şartına bağlanmasının hukuk devleti, haklı beklenti, hukuki öngörülebilirlik ve güvenlik ilkelerine aykırı olduğu, sınavla objektif değerlendirme yapılmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından; öncelikle seri dava düzenlemesinin toplu vekaletnameler ile toplu davalar açılması durumunu ifade ettiği ve bu sebeple bakılan davaların seri dava niteliğinde olmadığı, aksi düşünülse dahi Dairece hükmedilen ücretin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin seri davalarda ücreti düzenleyen 22. maddesindeki düzenlemeye de aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI :
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idarelerden İçişleri Bakanlığı tarafından, Danıştay Onikinci Dairesince verilen kararın esas yönünden usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş; Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından ise, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Davacının esasa yönelik temyiz istemi yönünden;
3201 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince öğrenim gören öğrencilerin, Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için, öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmalarının şart olduğu” hükme bağlanmış olmakla birlikte, bu sınavın yazılı olması gerektiği yolunda bir kurala yer verilmemiş olduğundan, öğrenimi öncesinde yapılan sınavları geçen ve öğrenimini başarıyla bitirenler yönünden, idarece kanun hükmü uyarınca yapılması gereken sınavın Yönetmelik’te sözlü sınav olarak belirlenmesinde ve uygulanmasında hukuka aykırılık bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.
Öte yandan; dava konusu Yönetmeliğin “Komisyonların Oluşturulması ve Görevleri” başlıklı 7. maddesinin ikinci fıkrasında, soru hazırlama komisyonunun, “beş rütbeli personel ile hazırlanacak soru sayısı ve ders konuları dikkate alınarak yeterli sayıda öğretim elemanından” oluşacağı şeklinde düzenleme yapılmış olup, asli görevi sınav sorularının hazırlanması olan komisyonun kurucu unsurunun, “soru sayısı ve ders konuları” dikkate alınarak konunun uzmanları tarafından soruların hazırlanması olduğu, sınav komisyonunda olduğu gibi komisyon üyelerinin ayrı ayrı oy ve görüşleri alınarak değerlendirme yapılmasının söz konusu olmadığı, bu itibarla, komisyonda bulunacak rütbeli personel sayısının Yönetmelik’te öngörülen sayıdan daha az olmasının, ihmal edilebilir nitelikte bulunduğu ve komisyonda yer alan uzmanlar tarafından hazırlanan sınav sorularını hukuka aykırı hale getirmeyeceği sonucuna ulaşıldığından, komisyonda beş rütbeli personel bulundurulmaması sınavı sakatlayacak nitelik taşımamaktadır.
Temyizen incelenen karar, yukarıda belirtilen hususlarla birlikte değerlendirilerek esas yönünden usul ve hukuka uygun bulunmuş olup, davacının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar kararın esas yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğünün, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre hak ettikleri avukatlık ücretine yönelik temyiz istemi yönünden;
Davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, yukarıda özetine yer verilen iddialar ile lehlerine hükmedilen avukatlık ücretinin hatalı belirlendiği ileri sürülmektedir.
2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Seri davalarda ücret” başlıklı 22. maddesinde; “İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda onbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmış dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelliden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %30’u oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir.” düzenlemesi yer almakla birlikte,
Bu maddenin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/05/2019 tarih ve E:2019/145 sayılı kararı ile; “…getirilen düzenleme ile, onbeş olarak belirlenen ilk kademeye kadar pratikte seri olarak özellikle idari yargıda çok az dava bulunduğu göz önüne alındığında, getirilen bu düzenlemenin esasen uygulanabilirliğinin pek az olacağı, diğer taraftan, toplamda altmış dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği yolundaki düzenleme ile seri davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirilmesine yol açılacağı…
…kademelendirmenin gerek dosya sayısı açısından gerekse hükmedilecek ücretin oranı açısından başta usul ekonomisi olmak üzere, pratikteki uygulamalara ilişkin istatistiksel verilerin de hesaba katılmasıyla, belirtilen ilkeler ve gerçekte avukatın hukuki yardımının karşılığı oranı göz önüne alınarak makul bir şekilde yapılması gerekirken, seri davalarda ilk olarak 15’ten başlar şekilde ve tam ücretin %60’i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği şeklindeki düzenleme, hukuka ve hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu…” gerekçesi ile anılan maddenin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiş ve bu karara karşı yapılan itiraz Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/12/2019 tarih ve Y.D İtiraz No:2019/1037 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Bu durumda, her ne kadar davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, lehlerine hükmedilen avukatlık ücretinin hatalı belirlendiği ileri sürülmekte ise de, görülmekte olan bu davanın da aralarında bulunduğu ve seri dava niteliği taşıyan davalar bakımından, karar tarihinde yürürlükte bulunan 2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin seri davalarda ücreti düzenleyen 22. maddesinin yargı kararı ile hukuka aykırı bulunarak yürürlüğünün durdurulmuş olması ve anılan yargı kararında yer verilen gerekçeler karşısında, konuya ilişkin dava sayısı da göz önüne alındığında, Dairece davalı idareler lehine hükmedilen 550,00-TL tutarındaki avukatlık ücreti miktar olarak uygun bulunmakta olup, Daire kararının avukatlık ücretine ilişkin kısmında hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacı ile davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğünün temyiz istemlerinin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine yönelik Danıştay Onikinci Dairesinin temyize konu 24/09/2019 tarih ve E:2016/4664, K:2019/6327 sayılı kararının esas ve avukatlık ücreti yönünden yukarıda belirtilen açıklamalar ile ONANMASINA,
3. 13/09/2021 tarihinde, kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir