Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/3279, Karar No: 2021/405

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/3279 E. , 2021/405 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2020/3279
    Karar No : 2021/405

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

    KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- … Başkanlığı
    VEKİLİ: Av. …
    2- … Üniversitesi Rektörlüğü
    VEKİLİ: Av. …

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 18/06/2020 tarih ve E:2020/2769, K:2020/2622 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimini tamamlamış olan davacı tarafından, 2018-2019 eğitim ve öğretim dönemi için kuruma ödediği harcın tarafına iade edilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin davalı Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün … tarih ve … sayılı işlemi ile söz konusu işlemin dayanağı olan davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının 4. maddesinin iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 18/06/2020 tarih ve E:2020/2769, K:2020/2622 sayılı kararıyla;
    Dosyanın incelenmesinden; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimini tamamlamış olan davacı tarafından, 2018-2019 eğitim ve öğretim dönemi için kuruma ödediği harcın iadesi yönünde 04/12/2019 tarihinde davalı Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne başvuruda bulunulduğu, söz konusu talebin Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının 4. maddesi uyarınca reddedilmesi nedeniyle, talebin reddine ilişkin Üniversitenin … tarih ve … sayılı işlemi ile söz konusu işlemin dayanağı olan davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulu Kararı’nın 4. maddesinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı,
    Uyuşmazlıkta; davalı Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin davacı tarafından 19/12/2019 tarihinde tebellüğ edildiğinin dava dilekçesinde belirtildiği, bakılmakta olan davaya ait dava dilekçesinin ise ilk olarak 18/02/2020 tarihinde … Nöbetçi İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmek üzere … muhabere numarasıyla … İdari Yargı Ön Bürosu Yazı İşleri Müdürlüğüne verildiği,
    Bu durumda; dava konusu işlemin tebliğ edildiği 19/12/2019 tarihinden itibaren altmış günlük yasal dava açma süresinin son günü olan 17/02/2020 tarihi geçirildikten sonra 18/02/2020 tarihinde verilen dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün … tarih ve … sayılı işleminde, işleme karşı ne kadar süre içerisinde hangi merciye başvuruda bulunabileceği hakkında bilgi verilmediği, bu durumda yapılan işlem için idari yargıda dava açma süresinin işlemeye başlamadığı, işlemin Anayasa’nın 40. maddesine aykırı olduğu, yerleşik Danıştay içtihatlarının da bu yönde olduğu, süreyi sadece bir gün geçirdiği, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesi uyarınca davalı Üniversiteye 2018-2019 eğitim ve öğretim dönemi için 33.800,00 TL harç yatırmak zorunda kaldığı, bu nedenle ekonomik olarak çok zor bir durumda bırakıldığı, anılan hükmün Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edildiği, fakat ödediği harcın iadesi talebiyle yaptığı başvurunun, YÖK Yürütme Kurulu Kararı’nın 4. maddesi gerekçe gösterilerek reddedildiği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının adeta hükümsüz bırakıldığı, aşırı şekilcilikle kişilerin mağdur edilmemesi gerektiği, süre aşımı nedeniyle davanın reddedilmesinin adalete ve hakkaniyete aykırı olduğu, adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :
    Davalı idarelerden Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından, temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
    Davalı idarelerden Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından, dava konusu işleme karşı dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığı, idarelerinin hasım mevkiinde bulunmaması gerektiği, kararın yürürlük tarihinden sonra tahakkuk ettirilecek ücretleri kapsaması nedeniyle harç iadesi yapılamadığı, dava konusu işlemin mevzuata uygun olduğu, iptalini gerektirecek bir husus bulunmadığı belirtilerek davacının temyiz başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
    “a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
    Öte yandan, davacı tarafından, dava konusu bireysel işlemin Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğuna yönelik hükmüne aykırı olduğu iddia edilmişse de,
    Anayasa’nın 40. maddesine 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkranın gerekçesinde, anılan değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
    Anayasanın 40. maddesiyle getirilen bu düzenleme uyarınca idari makamlarca tesis edilecek işlemlerde başvurulacak kanun yolu, mercii ve sürelerin gösterilmesi kuralına idarelerce uyulmalıdır. Ancak, tesis edilmiş bir işlemde anılan şarta uyulmamış olduğunun tespiti halinde, bu şekil eksikliğinin ülkemizde 1982 yılından bu yana yürürlükte bulunan 2577 sayılı Kanun’da düzenlenmiş dava açma süreleri ile ilgililerin hak ve hürriyetlerin korunması, hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında ne şekilde değerlendirileceğinin üzerinde durulması gerekmektedir.
    Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi ve davaların birtakım usul kurallarına tabi kılınması hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olup, bu durum tek başına hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacaktır. Bu itibarla, mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir.
    İvedi yargılama usulüne veya özel dava açma sürelerine tabi olduğu halde dava konusu edilecek işlemde kanun yolu veya dava açma süresinin gösterilmediği kimi durumlarda, uyuşmazlığın karmaşıklığı, hukuki durumu ve niteliğine bağlı nedenlerle davanın, 2577 sayılı Kanun’un 20/A ve 20/B maddelerinde sayılan ivedi yargılama usulüne veya kendi kanunlarında gösterilen özel dava açma sürelerine tabi, yine aynı kanunlarda öngörülen süre içerisinde açılması zorunlu bir dava türü olup olmadığı ilgilileri tarafından her zaman için bilinmeyebilir ve bu konuda bir tereddüt yaşanabilir. Nitekim davanın ivedi yargılama usulüne veya özel dava açma süresine tabi olan bir dava olduğu yönünde ilgililerin yaşadığı bu yöndeki tereddüt zaman zaman yargı yerlerinde de ortaya çıkabilmekte ve uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne veya özel dava açma sürelerine tabi olduğuna ancak yapılan inceleme ve hukuki değerlendirme sonucu ulaşılabilmektedir. Bu nedenle ivedi veya özel dava açma süresine tabi uyuşmazlıklarda, dava açma süresi değerlendirilirken bu durumun yargı yerlerince dikkate alınması ve üzerinde titizlikle durulması gerekmektedir.
    İptal davaları için idari yargılama usulünün temelini teşkil eden ve açılacak davalara ilişkin usulü belirleyen genel kanun niteliğindeki 2577 sayılı Kanun’un, 1982 yılından beri uygulandığı ve dijital teknolojinin geldiği aşama dikkate alındığında herkes tarafından bilinebilir ve ihtiyaç duyulması halinde ulaşılabilir bir niteliği bulunduğu tartışmasız olup, Kanun’da öngörülen altmış günlük dava açma süresi bu çerçevede ele alınmalıdır. Bu süre mahkemeye erişim hakkının kullanımı ve hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğinde de yukarıda belirtildiği gibi makul ve herkes tarafından bilinebilir olduğundan anılan hakların kullanımını kısıtlayıcı bir yönü de bulunmamaktadır.
    Hal böyle olunca, Anayasa’nın 40. maddesi, iptal davaları (ivedi yargılama usulüne tabi olanlar/özel dava açma süresi öngörülenler hariç) için 2577 sayılı Kanun’da öngörülen altmış günlük genel dava açma süresi kapsamında ele alınması gereken bir düzenleme olup, başvuru süreleri belirtilmemiş işlemlerde, bu işlemlere karşı tebliğ ya da öğrenme tarihinden itibaren altmış günlük süre içerisinde dava açılmalıdır. Buna göre, uyuşmazlığın niteliğine göre 2577 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemede öngörülen altmış günlük süre içinde dava açılmasının beklenmesinin ilgililere aşırı/orantısız bir külfet yüklediği de söylenemez. Aksi yorumun kabulü halinde, kanunla getirilen dava açma sürelerinin bir anlamı kalmayacak ve idareler hangi tarihte tesis edildiğine bakılmaksızın her zaman için dava tehdidi altında kalacaktır.
    Bakılan davanın, 2577 sayılı Kanun kapsamında açılmış bir iptal davası olduğu ve dava açma süresinin bu Kanun’da belirlenen altmış günlük genel dava açma süresine tabi olduğu konusunda tereddüt bulunmaması nedeniyle davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin reddine,
    2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 18/06/2020 tarih ve E:2020/2769, K:2020/2622 sayılı kararının yukarıda belirtilen açıklaması ile ONANMASINA,
    3. Kesin olarak, 04/03/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir