Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/3249, Karar No: 2022/111

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/3249 E. , 2022/111 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/3249
Karar No : 2022/111

TEMYİZ EDENLER : I-(DAVALILAR):
1- … Bakanlığı
VEKİLİ: …
2- … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …
II- (DAVALILAR YANINDA MÜDAHİL):
… Demir Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Türkiye A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

İSTEMLERİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 07/07/2020 tarih ve E:2016/5756, K:2020/6770 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kocaeli İli, Dilovası İlçesi içerisinde yer alan davacıya ait taşınmaza komşu alana ilişkin Dilovası Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararı ile uygun bulunan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının … tarih ve … sayılı oluru ile onaylanan 1/1000 ölçekli Liman Alanı Uygulama İmar Planının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 07/07/2020 tarih ve E:2016/5756, K:2020/6770 sayılı kararıyla;
Davalı idareler ile yanında müdahilin usule yönelik itirazlarının yerinde görülmediği belirtilerek, Dairelerince mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan rapor çerçevesinde;
Bilirkişi raporunda, dava konusu imar planının, “1/50.000 ölçekli İzmit Körfezi (Kocaeli-Yalova) Kıyı Alanları Bütünsel Planlama ve Yönetim Projesi”, “Kocaeli 2025 yılı 1/50.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı” ve “Gebze Planlama Bölgesi 1/25.000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı”ndan oluşan üst ölçekli planlara aykırı olduğuna yönelik tespite yer verilmiş ise de, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nde yer alan hükümler uyarınca, bütünleşik kıyı alanları planının, imar planlarını yönlendiren ancak mekansal planlama içerisindeki hiyerarşik kademelenmede yer almayan bir plan olduğu, bu haliyle dava konusu imar planının, bütünleşik kıyı alanları planı hükümlerine aykırı olmasının, üst ölçekli plana aykırılık oluşturduğundan söz edilebilmesine hukuken olanak bulunmadığı,
Öte yandan, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca, dolgu alanlarının elde edilmesi hususunda Kanun’da özel bir süreç öngörüldüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanacak 1/1000 ölçekli uygulama imar planı kararları doğrultusunda, doldurulacak deniz alanında üst ölçekli planın bulunmaması, bulunmasının da zorunlu tutulmaması karşısında, bu alanlara isabet eden kısım açısından, hiyerarşik plan kademelenmesi içerisinde zorunlu bir üst ölçekli plan aranması ve üst ölçekli plan kararlarına uygunluk yönünden bir inceleme yapılmasının hukuken mümkün görülmediği,
Nitekim, kara tarafının planlanması konusunda genel yetkili olan idarelerin, 3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında, deniz tarafına yönelik olarak planlama yapma yetkisi olmadığından, deniz tarafı hakkında getirmiş oldukları plan kararlarının dolgu alanlarının üst ölçekli planları olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı,
Bu doğrultuda, Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile onaylanan 1/50.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında, uyuşmazlık konusu alanın deniz tarafı için dava konusu imar planı ile öngörülen “Liman” kararının yer almamasının, anılan planlar arasında hiyerarşik bir ilişki bulunmadığından, dava konusu imar planını üst ölçeğe aykırılık bakımından kusurlandırmasına hukuken olanak bulunmadığı,
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda yer alan dava konusu imar planının kara tarafında yer alan kısımlarının üst ölçekli 1/50.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile aynı şekilde 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planında yer alan “orman” ve “doğal sit” kulanımlarına aykırılık oluşturduğuna yönelik değerlendirmeye de, söz konusu planların niteliği gereği leke planlar olması ve genel arazi kullanım kararlarını öngörmesi, mekansal kullanım kararlarının ve bunların nihai sınırlarının alt ölçekli planlar ile belirlenmesi, dava konusu alanın da niteliği gereği liman fonksiyonunun kara tarafındaki devamı şeklinde olması karşısında itibar edilmediği,
Uyuşmazlıkta, dava konusu imar planının, seyir emniyeti ve güvenliğine uygunluk açısından değerlendirilmesine gelince, bilirkişi raporunda yer alan;
“- …’a ait mevcut kuru yük iskelesinin genişletilmesi ve uzatılması ile yeni sıvı yük terminali inşa edilmesi sonrasında oluşacak basen genişliğinin tasarım gemisine göre 4B değerine sahip olması ve IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) tarafından referans gösterilen kurum ve kuruluşların dörtlü yanaşma yerleri için tavsiye ettiği tasarım gemisi genişliğinin altı katı (6B) değerinin altında olduğu,
– Yapılması planlanan … sıvı yük elleçleme terminalinin hem …mevcut iskelesi ile olan mesafesinin hem de … Türkiye A.Ş. mevcut iskelesi ile olan mesafesinin uluslararası referans ve standartlara göre tanker terminalleri için gerekli emniyet mesafesinde olmadığı,
– Uluslararası referans ve standartların belirlediği kriterler harcinde yapılması planlanan … sıvı yük terminali ile … Türkiye A.Ş. iskelesi arasındaki basen alanının teknik tabiri ile hem kıçtan karaya yanaşan gemilerin manevra emniyeti hem de sıvı yük terminalini kullanacak tanker tip gemilerin manevra emniyeti için yeterli olmadığı,
– Tanker terminallerinde elleçlenen tehlikeli maddelerin can, mal ve çevre emniyetine etkilerinin telafi edilemez boyutlarda olması ve bu nedenle emniyetin en üst seviyede tesis edilmesinin gerektiği,
– … sıvı yük terminalinin tasarımının uluslararası kabul görmüş referanslar ve standartlarda tanker terminalleri için belirlenmiş bağlama ve yaslama dolfenlerinin konumları açısından uygun terminal tasarımında olmaması nedeniyle tanker tip gemilerin “barınma emniyetini uygun şekilde sağlayamayacağı,
– … sıvı yük iskelesinin/terminalinin inşasının seyir emniyeti ve güvenliği açısından uygun olmadığı…”,
şeklindeki tespitlerin Dairelerince de hükme esas alınabilecek nitelikte olduğundan, dava konusu 1/1.000 ölçekli Liman Alanı Uygulama İmar Planının seyir emniyeti ve güvenliği yönünden şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığı,
Öte yandan, yukarıda yer verilen gerekçe yeterli görülerek hukuka aykırı bulunan dava konusu imar planının, bilirkişi raporunda yer alan diğer hususlar yönünden değerlendirilmesine gerek görülmediği,
gerekçeleriyle, dava konusu imar planının iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idareler ile yanında müdahil tarafından, davanın konusunun planın iptali olmayıp, plana yapılan itirazın zımnen reddine ilişkin işlem olduğu, Daire kararında dava konusunun yanlış belirlendiği, davacının ihlal edilen bir menfaatinin bulunmadığı, ayrıca davada süre aşımı bulunduğu, bilirkişi raporunda mevcut iskelenin genişletilmesi ve uzatılmasının sakınca oluşturmayacağı belirtilmesine rağmen dava konusu imar planının iptali sonucuna nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığı, dava konusu plan hakkında mülga Denizcilik Müsteşarlığının olumlu görüşünün bulunduğu, bu nedenle seyir emniyeti ve güvenliğine uygunsuzluktan bahsedilemeyeceği, aynı konuda … İdare Mahkemesinde görülen dava kapsamında alınan bilirkişi raporunda ise aksi görüş ve tespitlere yer verildiği, bu nedenle öncelikle bu tenakuzun giderilmesi gerektiği, bilirkişilerce belirtilenin aksine yeni yapılması planlanan sıvı yük terminalinde yanıcı ve parlayıcı olmayan yüklerin elleçlemesinin yapılacağı, alanda yaklaşım kanalına ihtiyaç bulunmadığı, dava konusu planda her iki iskele arasında öngörülen 128 metre genişliğin uluslararası standartların üzerinde olduğu, dolfen iskelesi ile davacı iskelesi arasında yanaşma açısından yeterli ve emniyetli mesafenin bulunduğu, bilirkişilerce yanaşacak gemilere ilişkin hesaplamaların yanlış verilerle yapıldığı, planlamanın yürürlükteki teknik esaslara uygun olarak yapıldığı, eksik ve hatalı incelemeye dayalı olarak verilen Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmekte olup; davalı idarelerden Dilovası Belediye Başkanlığı tarafından ayrıca, idarelerince tesis edilen işlemin kesin ve yürütülmesi gerekli idari bir işlem niteliğinde olmadığı ve bu nedenle kendilerine husumet dahi yöneltilemeyeceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarelerden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile davalı idareler yanında müdahilin yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idareler ile yanında müdahilin temyiz istemlerinin REDDİNE;
2. Dava konusu imar planının yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilikin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 07/07/2020 tarih ve E:2016/5756, K:2020/6770 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kullanılmayan … TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalı idareler yanında müdahile iadesine,
4. Kesin olarak, 24/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir