Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/2490, Karar No: 2021/237
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/2490 E. , 2021/237 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/2490
Karar No : 2021/237
TEMYİZ EDENLER: 1- (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. …
DAVACI YANINDA MÜDAHİLLER : 1- …
VEKİLİ : …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/12/2019 tarih ve E:2015/6380, K:2019/13053 sayılı kararının, davacı tarafından davanın reddine ilişkin kısmının, davalı idare tarafından aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Tıpta Uzmanlık Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının 2., 3., 4. ve 6. maddeleri ile 5. maddesinde yer alan “…ile eğitimi başarıyla tamamlamak için yapılacak sınavın usul ve esasları dördüncü maddede sözü edilen Endoskopist Sertifikasyon Komisyonu marifetiyle…” ibaresinin ve eksik düzenleme nedeniyle 2. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/12/2019 tarih ve E:2015/6380, K:2019/13053 sayılı kararıyla;
Anayasa’nın 56. maddesi ile 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un Ek 14. maddesi ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. ve 22. maddesi hükümlerine yer verilerek;
Dava konusu Kurul kararının 4. maddesinde yer alan, ”Gastroenteroloji dalının 3, Gastroenteroloji Cerrahisi, Çocuk Gastroenterolojisi, Genel Cerrahi, İç Hastalıkları ile Çocuk Cerrahisi dallarının 1’er üye ile temsil edildiği TUKMOS Komisyonlarının üyeleri arasından seçecekleri ya da ilgili TUKMOS komisyonlarınca önerilip TUK tarafından onaylanan TUKMOS üyesi olmayan aynı alandaki uzmanlardan oluşacak, Endoskopist Sertifikasyon Komisyonunun” ibaresi ve 5. maddesinde yer alan ”Endoskopist Sertifikasyon Komisyonu marifetiyle” ibaresinin, Tıpta Uzmanlık Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla değişikliğe uğradığı, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan bu kısımlar hakkında karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığı,
Dava konusu Kurul kararının diğer kısımları yönünden ise;
Tıpta uzmanlık mevzuatı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dava konusu kararın tesis edildiği tarih itibarıyla uzmanlık dallarının temel uygulama alanları ile görev ve yetkilerinin çerçevesini ve uzmanlık alanları dışında ihtiyaç duyulan uzmanlık sonrası sertifikalı eğitim programı düzenlenecek alanları, bu eğitimin süresi ve yeri ile usul ve esaslarını belirlemenin Tıpta Uzmanlık Kurulunun görev ve yetkileri arasında olduğu;
Hukuk devleti ilkesi uyarınca mevzuatta, Tıpta Uzmanlık Kuruluna verilen yetkinin usulüne uygun kullanılıp kullanılmadığının yargısal olarak denetlenmesi gerektiği;
Uzmanlık dallarının temel uygulama alanlarını ve uzmanlık sonrası sertifikalı eğitim programı düzenlenecek alanları belirleme görev ve yetkisine sahip olan ve belirli nitelikleri taşıyan uzmanlardan oluşan Tıpta Uzmanlık Kurulunun, kimlerin endoskopik işlemleri yapabileceğini, kimlerin Sağlık Bakanlığınca tescil edilmiş endoskopist sertifikasına sahip olmaları şartıyla gastrointestinal endoskopik işlemleri yapabileceğini belirlemesinin, nitelikli sağlık hizmeti sunumunun sağlanması açısından önem arz ettiği;
Ülke genelinde gastrointestinal endoskopik işlemleri gerçekleştirecek uzman hekimlerin, endoskopik işlemleri insan sağlığına zarar vermeden, endoskopi ile ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesini sağlayacak donanıma sahip olmasının nitelikli sağlık hizmeti sunumu için zorunlu olduğu, genel cerrahi uzmanlık eğitiminin sürdürüldüğü bir kısım kurumlarda, endoskopik işlemler için verilecek eğitimde meydana gelen eksiklik ya da yetersizliklerin bir bütün olarak toplumun ve tek tek bireylerin sağlığı bakımından tehdit unsuru oluşturacağı;
Bu bakımdan; genel cerrahi uzmanlarının sağlık hizmeti sunumlarında, 1219 sayılı Kanun gereği mesleği icra yetkilerinin bulunduğu açık olmakla birlikte, gastrointestinal endoskopik işlemler açısından gerekli alt yapı ve donanıma sahip olmalarının da gerektiği;
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile Dairelerinin 06/11/2019 tarihli ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu kararın tesis edildiği tarih itibarıyla, ülke genelindeki üniversite hastanelerinde ve Bakanlığa bağlı eğitim araştırma hastanelerinde uygulanan genel cerrahi uzmanlık eğitimi müfredatnda bir yeknesaklık bulunmadığı, uzmanlık eğitimi sırasında uygulanması gereken asgari eğitim ve öğretimi ifade eden çekirdek eğitim müfredatı çalışmalarının tamamlanmadığı, bunun sonucu olarak, genel cerrahi uzmanlık eğitiminin verildiği bir kısım kurumlarda endoskopi eğitiminin gereği gibi yürütülmediğinin anlaşıldığı;
Çekirdek eğitim müfredatının Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından kabul edildiği 15/09/2017 tarihinden sonra endoskopi uygulamasının, genel cerrahi uzmanlık eğitimi içerisinde yer almaya başladığı;
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla, genel cerrahi uzmanlık eğitimi içerisinde endoskopi eğitiminin, ülke genelindeki genel cerrahi uzmanlık eğitiminin verildiği kurumlarda aynı seviyede ve yeterli düzeyde yürütülmemesi ve uygulamada tüm genel cerrahi uzmanlarının bu yetkinliği taşıyıp taşımadığı konusunda değerlendirmeler yapılması gerektiği gibi hususlar göz önünde bulundurularak endoskopik işlemleri kimlerin yapabileceği, kimlerin ise sertifika almak suretiyle yapabileceğine ilişkin belirli bir standardın ortaya konulması, sağlık hizmeti sunumunda endoskopik işlemler bakımından etkinlik ve verimliliği arttıracağı;
Genel cerrahi uzmanlarının, endoskopik işlemler konusunda gerek yurt içinde veya yurt dışında almış oldukları eğitimi belgelendirmeleri suretiyle endoskopist sertifikası almaları gerekse endoskopi eğitimi almaları sonrası yapılacak sınavda başarılı olmaları kaydıyla endoskopist sertifikası almalarının, endoskopik işlemler yapmaya imkan veren bir alt yapı ve donanıma sahip olduklarını ortaya koyacağından, bu konuda bir yeknesaklık sağlayacağı;
Sağlık Bakanlığınca tescil edilmiş endoskopist sertifikasına sahip olarak endoskopik işlemleri yapacak olan genel cerrahi uzmanlarının yetkinliklerinin bulunduğunun sertifika ile ortaya konulmasının insan sağlığını doğrudan etkileyen bu alanda, uygulamada sıkıntıların ve olumsuzlukların yaşanmasını engelleyeceği;
Bir bütün olarak toplumun ve tek tek bireylerin sağlığının koruması ve gastrointestinal endoskopik işlemlerin daha nitelikli şekilde yürütülmesinin tıp biliminin ve nitelikli sağlık hizmeti sunumunun gereği olduğu;
Ayrıca, dava konusu işlemin, gastrointestinal endoskopik işlemlerin genel cerrahi uzmanları tarafından uygulanmasını tamamen ortadan kaldırmadığı, bu haliyle 1219 sayılı Kanun ile tanınan mesleği icra yetkisinin kullanımının engellenmediği;
Bu durumda, dava konusu kararın anılan kısımlarında, üst hukuk normlarına ve tıp biliminin gereklerine ve kamu yararı ve sağlık hizmetinin gereklerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,
Tıpta Uzmanlık Kurulunun davaya konu … tarih ve …sayılı kararının 4. maddesinde yer alan, ”Gastroenteroloji dalının 3, Gastroenteroloji Cerrahisi, Çocuk Gastroenterolojisi, Genel Cerrahi, İç Hastalıkları ile Çocuk Cerrahisi dallarının 1’er üye ile temsil edildiği TUKMOS Komisyonlarının üyeleri arasından seçecekleri ya da ilgili TUKMOS komisyonlarınca önerilip TUK tarafından onaylanan TUKMOS üyesi olmayan aynı alandaki uzmanlardan oluşacak, Endoskopist Sertifikasyon Komisyonunun” ibaresi ve 5. maddesinde yer alan ”Endoskopist Sertifikasyon Komisyonu marifetiyle” ibaresi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, anılan kararın dava konusu diğer kısımları yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından dava konusu işlemin tıp biliminin gereklerine uygun tesis edildiği konusunda somut inceleme ve değerlendirmelerin bulunmadığı, endoskopi uygulamalarına ilişkin önceki kararların yürürlükten kaldırılmasının bilimsel gerekçelerinin açıklanmadığı, genel cerrahların endoskopi uygulamasından çok daha komplike uygulamalar yaptıkları, endoskopinin genel cerrahlar için standart bir uygulama niteliğinde olduğu ve bu işlem gerçekleştirilirken özel bir yetkiye ihtiyaçlarının bulunmadığı, bu alanda yan dal uzmanlığının bulunmasının ana dal uzmanlarının yetkisini ortadan kaldırmadığı, dava konusu düzenlemenin tıp biliminin gereklerine aykırı olduğu, temyize konu kararın davanın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, yeni hukuki durumların gerektirmesi nedeniyle dava konusu işlemin bazı kısımlarında değişiklikler yapıldığı, bu durumun davanın açılmasına sebebiyet verdikleri anlamına gelmediği, bu nedenle aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı, temyize konu kararın bu kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacı ve yanında müdahiller tarafından, savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve davacı tarafından temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının temyize konu kısımlarının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın, davanın reddine ve davalı idare aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava hakkında kısmen karar verilmesine yer olmadığına, kısmen davanın reddine yönelik Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/12/2019 tarih ve E:2015/6380, K:2019/13053 sayılı kararının temyize konu davanın reddine ve davalı idare aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısımlarının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 10/02/2021 tarihinde, davanın reddine ilişkin kısım yönünden oybirliği, davalı idare aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısım yönünden ise oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Dava, Tıpta Uzmanlık Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının bazı kısımlarının iptaline karar verilmesi istemiyle açılmış, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen 30/12/2019 tarih ve E:2015/6380, K:2019/13053 sayılı kararda, Tıpta Uzmanlık Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla değişikliğe uğradığı, dava konusu Kurul kararının 4. maddesinde yer alan, ”Gastroenteroloji dalının 3, Gastroenteroloji Cerrahisi, Çocuk Gastroenterolojisi, Genel Cerrahi, İç Hastalıkları ile Çocuk Cerrahisi dallarının 1’er üye ile temsil edildiği TUKMOS Komisyonlarının üyeleri arasından seçecekleri ya da ilgili TUKMOS komisyonlarınca önerilip TUK tarafından onaylanan TUKMOS üyesi olmayan aynı alandaki uzmanlardan oluşacak, Endoskopist Sertifikasyon Komisyonunun” ibaresi ve 5. maddesinde yer alan ”Endoskopist Sertifikasyon Komisyonu marifetiyle” ibaresi yönünden
konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve bu kısım nedeniyle davalı idare aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde, bu Kanun’da hüküm bulunmayan ve madde metninde sayılan hallerde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanacağı belirtilmiş, sözü edilen haller arasında “yargılama giderlerine” de yer verilmiş, 04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yargılama giderinin kapsamı” başlıklı 331. maddesinde yargılama giderlerini oluşturan unsurlar sayılmış, maddenin 1/ğ bendinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama giderleri arasında olduğu belirtilmiş, Kanun’un “Esastan sonuçlanmayan davada yargılama gideri” başlıklı 331. maddesinin 1. fıkrasında da; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” kuralına yer verilmiştir.
Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu Kurul kararının bazı kısımlarının değiştirildiğinden söz edilerek davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle, işin esasına girilerek haklılık/haksızlık değerlendirmesi yapılmaksızın karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesine rağmen yargılama giderlerinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verildiği ve bu giderler arasında yer alan vekalet ücretinin davalı idarece davacıya ödenmesine hükmedildiği görülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan atıf hükmü uyarınca yargılama giderleri konusunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesinin 1. fıkrasında, davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde yargılama giderlerinin ne şekilde takdir edileceği hususu düzenlenmiştir. Temyiz başvurusuna konu kararda, dava konusu edilen Kurul kararının daha sonra yürürlükten kaldırıldığından bahisle uyuşmazlığın esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş olması nedeniyle, başvuruya konu kararın hüküm fıkrasında yer alan yargılama giderlerine 6100 sayılı Kanun’un metnine yer verilen 331. maddesinin 1. fıkrasındaki kural çerçevesinde hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; konusu kalmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığı kararıyla neticelenen davada, tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumları belirlenip buna göre yargılama giderleri konusunda hüküm kurulması gerekirken, böyle bir değerlendirme yapılmaksızın, davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiği gerekçesine dayalı olarak yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin davalı idareye yükletilmesine hükmedilmiş olduğundan, temyiz başvurusuna konu kararın, davalı idare aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla karara bu kısım yönünden katılmıyorum.