Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/225, Karar No: 2021/318

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/225 E. , 2021/318 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2020/225
    Karar No : 2021/318

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ.

    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1-… Bakanlığı

    VEKİLİ : Av. …

    2-… Genel Müdürlüğü

    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 11/07/2019 tarih ve E:2018/5278, K:2019/6895 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı şirketin, ruhsatlı saha içerisinde 49447 m²’lik alanda açık işletme sahası izni verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı İstanbul Orman İşletme Şefliği işlemi ile bu işlemin dayanağı olan 30/09/2010 tarih ve 27715 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Orman Kanununun 16ncı Maddesinin Uygulama Yönetmeliği”nin 37. maddesinin 1. fıkrasının ve Geçici 2. maddesinin iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 11/07/2019 tarih ve E:2018/5278, K:2019/6895 sayılı kararıyla; Dairelerinin 28/01/2016 tarih ve E:2012/2181, K:2016/377 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 21/12/2017 tarih ve E:2016/2731, K:2017/4435 sayılı kararıyla bozulması üzerine bu bozma kararına uyularak;
    3213 sayılı Maden Kanunu’nun “Madencilik Faaliyetlerinde İzinler” başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasında, Devlet ormanları içinde yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu ve ruhsat süresine bağlı olarak yapılan geçici tesislere 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre izin verileceği; 7. fıkrasında madencilik faaliyeti yapılan alanların, izne tabi alan olmaları halinde, ilgili olduğu kanun hükümlerine göre gerekli izinlerin alınması zorunlu olduğu, ancak, Genel Müdürlükçe işletme ruhsatı verildikten sonra, işletme ruhsat alanının diğer kanunlara göre izne tabi alan haline gelmesi durumunda ilgili kanunların öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmesi suretiyle kazanılmış hakların korunarak faaliyetlerin sürdürüleceği; 20. fıkrasında diğer kanunlara göre izne tabi alanların, Genel Müdürlüğün görüşü alınarak belirleneceği, madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinlerin, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerli olacağı düzenlemelerine yer verildiği;
    Davaya konu Yönetmeliğin dayanağı olan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 16. maddesinin ilk fıkrasında; Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine, fon bedelleri hariç, bedeli alınarak Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verileceği; ancak, temditler dahil ruhsat süresince müktesep haklar korunmak kaydı ile Devlet ormanları sınırları içindeki tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve işletilmesi, Çevre ve Orman Bakanlığının muvafakatine bağlı olduğu ve son fıkrasında ise maddenin uygulanması ile ilgili tanım, şekil, şart ve esasların yönetmelikle düzenleneceği hükümlerinin yer aldığı;
    Anılan maddenin uygulaması amacıyla çıkarılan 30/09/2010 tarih ve 27715 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren dava konusu Orman Kanununun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliği’nin 37. maddesinin 1. fıkrasında, muhafaza ormanları, gen koruma alanları, tohum meşcereleri, orman içi dinlenme yerleri ile endemik ve korunması gereken nadir ekosistem alanlarında Maden Kanunu’nun 2. maddesindeki I(a), I(b) ve II(a) grup madenler ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda dolgu amaçlı kullanılan her türlü yapı hammaddesi üretimi için yapılacak madencilik faaliyetlerine izin verilmeyeceği, ancak muhafaza ormanlarında; bu gruplardaki madenlerin yer altı madenciliği olarak işletilmek istenilmesi halinde galeri ağzı, havalandırma bacası, yol, su ve enerji nakil hattına izin verilebileceği düzenlemesine; Geçici 2. maddesinde ise bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce yapılan ancak değerlendirilmemiş olan müracaatlara konu yerler ile iznin iptal edildiği yerlerde, bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verildiği;
    06/11/2010 tarih ve 27751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Kazanılmış Haklar” başlıklı 116. maddesinin ilk fıkrasında da; madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş olan izinlerin, müktesep hak olarak ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerli olduğu, alınan izinlerin, ruhsatın temdit edilmesi halinde uzatılacağı, işletme ruhsatı sınırları dahilinde işletme izni genişletilen diğer alanlar için de diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından izin verileceği düzenlemesinin bulunduğu;
    Dava konusu Yönetmelik yönünden;
    Davaya konu Orman Kanununun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliği’nin 18/04/2014 tarih ve 28976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Orman Kanununun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliği’nin 30. maddesi ile yürürlükten kaldırılması nedeniyle konusu kalmadığından, bu kısım yönünden davanın esası hakkında karar verilme olanağı bulunmadığı;
    Dava konusu İstanbul Orman İşletme Şefliği işlemi yönünden;
    Dosyanın incelenmesinden; davacı adına 10/03/2009 tarihinde 10 yıl süreli İR:… sayılı II. grup maden işletme ruhsatının düzenlendiği, ruhsata konu alanın 02/03/1995 tarihinde muhafaza ormanı statüsüne alındığı, davacı tarafından 10/06/2009 tarihinde sunulan dilekçeyle ruhsat alanı içerisinde 49447 m2’lik alan için madencilik faaliyetinde bulunmak üzere ilgili Orman Bölge Müdürlüğünden açık işletme izni istenildiği, ardından anılan müracaata konu sahanın Orman Kanununun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliği’nin 37. maddesi uyarınca kısıtlı alanlar uygulamasına tabi olup olmadığının sorulduğu, bunun üzerine tesis edilen … tarih ve … sayılı işlemle, talebe konu alanın … Muhafaza Ormanı dahilinde kaldığının belirtildiği, söz konusu bu işlemin ve işleme dayanak Yönetmeliğin 37. maddesinin 1. fıkrası ile Geçici 2. maddesinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı;
    Yönetmeliğin dava konusu bireysel işlem tarihi itibarıyla yürürlükte bulunduğu ve bireysel işlemin bu Yönetmeliğin uygulanması suretiyle tesis edildiği anlaşıldığından, bu hususun dikkate alınması suretiyle hukuki değerlendirmenin yapılması gerektiği;
    Davacı tarafından, dava konusu maden sahasında 1985 yılından itibaren faaliyette bulunulduğu, söz konusu sahanın 1995 yılında alınan kararla muhafaza ormanı statüsüne alındığı, bu nedenle kazanılmış haklarının korunması gerektiğinin ileri sürüldüğü;
    Yönetmeliğin iptali istenilen, muhafaza ormanlarında davacının da ruhsat grubunun yer aldığı bazı madencilik faaliyetlerinin yapılamayacağına dair 37. maddesinin 1. fıkrası ile, Yönetmeliğin dayanağı Orman Kanunu’nun 16. maddesinin amacı doğrultusunda muhafaza ormanlarının korunması yönünde düzenlemelere gidildiği, muhafaza ormanlarının kamusal önemine binaen kamu yararı doğrultusunda bazı madencilik faaliyetlerinin kısıtlandığı görülmekte olup, anılan düzenlemenin başta ormanların korunmasına yönelik Anayasal hükümler ve dayanak Orman Kanunu kapsamında değerlendirilmesi sonucunda hukuka aykırı olmadığı sonucuna varıldığı;
    Diğer yandan anılan fıkrada kazanılmış haklara ilişkin herhangi bir ibareye yer verilmese de yine Orman Kanunu’nun 16. maddesinin açık olarak müktesep hakların korunacağına dair düzenlemesi karşısında kazanılmış hakkın varlığı halinde bu hakların Kanun hükmü uyarınca korunacağının açık olduğu;
    Madencilik faaliyetlerinde kazanılmış hakkın varlığından bahsedilebilmesi için maden işletme ruhsatı alınmadan önce temin edilmesi zorunlu izinlerin alınmasının gerektii, işletme ruhsatı düzenlendikten sonra izne tabi alan kapsamına alınan yerlerde kazanılmış hakkın yalnızca ruhsat süresince korunacağı açık olup, 1995 yılında … Muhafaza Ormanı statüsüne alınan sahada, Orman Genel Müdürlüğünce davacı adına verilmiş bir izin olmadığından, davacının korunmaya değer herhangi bir kazanılmış hakkının da bulunmadığının anlaşıldığı;
    Diğer yandan, muhafaza orman alanları, sit alanları, arkeolojik alanlar, milli parklar ve benzeri özel koruma statüsündeki alanların ilgili kanunlarınca koruma altına alınan alanlar olduğu, bu özel sahalarda madencilik faaliyetinde bulunulmak istenilmesi halinde mevzuatlarının çizmiş olduğu sınırlar içerisinde, çıkarılacak madenin niteliği de gözetilmek suretiyle kamu yararı ve hizmet gerekleri kapsamında yetkili idarelerin izin verme noktasında takdir yetkisine sahip olduğu;
    Bu durumda; maden işletme ruhsatı bakımından kazanılmış hakkı olmadığı açık olan davacının izin talebinde bulunduğu sahanın muhafaza ormanı sınırları dahilinde bulunduğuna ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle,
    Dava konusu Yönetmeliğin 37. maddesinin 1. fıkrası ve Geçici 2. maddesi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu bireysel işlem yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, mevzuatta yer verilen kazanılmış haklara dair düzenlemeler uyarınca şirketlerine izin verilmesi gerektiği, Yönetmeliğin dava konusu maddelerinin, kazanılmış hakları koruma altına alan Orman Kanunu’nun 16. maddesine aykırı olduğu, dava konusu Yönetmelik yürürlükten kaldırılmasına rağmen, bu Yönetmeliğe dayalı tesis edilen işlemin iptal edilmemesinin hukuka aykırı olduğu, öte yandan 18/04/2014 tarih ve 28976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Orman Kanununun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliği’nin 29. maddesi ile dava konusu edilen 37. maddenin aynı içeriğe sahip olduğu belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
    “a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1.Davacının temyiz isteminin reddine,
    2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddine, kısmen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 11/07/2019 tarih ve E:2018/5278, K:2019/6895 sayılı kararının ONANMASINA,
    3.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/02/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir