Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/1884, Karar No: 2021/135

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/1884 E. , 2021/135 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
    Esas No : 2020/1884
    Karar No : 2021/135

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Odası (… Şubesi)
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1-…
    VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
    2-… Bakanlığı
    VEKİLİ : I. Huk. Müş. Yrd. …
    3-…Büyükşehir Belediye Başkanlığı-…
    VEKİLİ : Av….

    İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 10/03/2020 tarih ve E:2020/1237, K:2020/3499 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi sınırları içindeki alanın (Perşembe Pazarı) 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültrel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’un 2. maddesi kapsamında “yenileme alanı” olarak belirlenmesine ilişkin 29/12/2010 tarih ve 27800 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 06/12/2010 tarih ve 2010/1167 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
    Daire kararının özeti: Danıştay Ondördüncü Dairesinin 08/10/2015 tarih ve E:2011/15057, K:2015/7311 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/04/2019 tarih ve E:2016/1143, K:2019/1982 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak verilen Danıştay Altıncı Dairesinin 10/03/2020 tarih ve E:2020/1237, K:2020/3499 sayılı kararıyla;
    Danıştay Ondördüncü Dairesince, konularında uzman bilirkişilerin de katılımıyla 04/02/2014 tarihinde mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda belirtilen hususlara yer verildikten sonra,
    Anılan bilirkişi raporunda, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının hukuka aykırılığına yönelik özetle 4 husus ortaya konulduğu, bunların;
    -“Yürürlükten kaldırılmış bir nazım plan ile üretilmiş bir yenileme alanı kararının planlama tekniği, planlama esasları ve koruma ilkelerine uygun olmadığı ve üst ölçekli plan kararlarının bulunmadığı koşullar altında yenileme alanında 5366 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda fonksiyonel atamalar yapılmasının, bütüncül planlama/şehircilik ilkelerine, plan tekniğine ve kamu yararına aykırı olduğu,
    – Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının yeterli bilimsel ve nesnel incelemeye dayanmadan tesis edildiği,
    – Söz konusu işlemin, yıkıp yeniden yapma süreçlerini içerdiği ve yeterli bilimsel ve nesnel inceleme yapılmadan, bu nitelikte bir müdahale biçimi olarak tercih edilmesinin planlama esaslarına aykırı olduğu,
    – Arap Camii önündeki alanın dava konusu sınıra dahil edilmesi sonucunda, yenileme alanı sınırının Perşembe Pazarı Kentsel Sit Alanı sınırlarıyla tam olarak örtüşmediği,
    Bu doğrultuda, uyuşmazlıkta 5366 sayılı Kanun uyarınca tesis edilen dava konusu yenileme alanının niteliği ortaya konularak, bilirkişi raporundaki tespitlerin değerlendirilmesi gerektiği,
    5366 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması amacıyla yetkili idareler tarafından yenileme alanı olarak ilan edilmesinin mümkün olduğu,
    Söz konusu Kanun’da, yenileme alanı ilanı sonrasında yapılacak uygulamaların yenileme projeleri ile gerçekleştirilmesi, Uygulama Yönetmeliği’nde ise yenileme uygulama projelerinin de yenileme avan projesi esas alınarak hazırlanacağının öngörüldüğü,
    Dolayısıyla, 5366 sayılı Kanun’da yenileme alanlarındaki uygulamaya yönelik özel bir süreç düzenlenmiş olup, bu bölgelerde yapılacak uygulamaların yenileme avan projesi esas alınarak hazırlanacak yenileme uygulama projesi doğrultusunda gerçekleştirileceği,
    Aynı zamanda, bir alanın 5366 sayılı Kanun’a göre yenileme alanı olarak ilan edilebilmesi için, o alanla ilgili diğer kanunlar çerçevesinde yapılması öngörülen genel planların yapılmasının beklenilmesine ilişkin, Kanun’da herhangi bir düzenleme bulunmadığı,
    Uyuşmazlık bu çerçevede değerlendirildiğinde, bilirkişi raporunda yer alan, özetle; “Yürürlükten kaldırılmış bir nazım plan ile üretilmiş dava konusu yenileme alanı kararının planlama tekniği, planlama esasları ve koruma ilkelerine uygun olmadığı ve üst ölçekli plan kararlarının bulunmadığı koşullar altında yenileme alanında 5366 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda fonksiyonel atamalar yapılmasının bütüncül planlama/şehircilik ilkelerine, plan tekniğine ve kamu yararına aykırı olduğu” yönündeki yaklaşım, yukarıda yer verilen Kanun’un amacına aykırı olduğundan, hükme esas alınmasının hukuken mümkün görülmediği,
    Öte yandan, yukarıda yer verilen Yönetmelik maddeleri uyarınca yenileme avan projesi kapsamında mimari avan proje ile statik, tesisat, elektrik, ulaşım ve alt yapı ön raporlarının hazırlanacağı, yenileme uygulama projesi kapsamında ise, yenileme alanı içerisinde bulunan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıklarının rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların, imar mevzuatında öngörülen kentsel tasarım, çevre düzenleme, mimari, statik, mekanik-elektrik tesisat ve alt yapı projelerinin hazırlanacağı göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu yenileme alanına ilişkin bilimsel ve teknik inceleme ile değerlendirmenin uygulama aşamasında detaylı bir şekilde yapılacağı açık olup, bilirkişi raporundaki uygulama aşamasına ilişkin olan “işlemin yeterli bilimsel ve nesnel incelemeye dayanmadığına” yönelik görüşe itibar edilmediği,
    Diğer taraftan, yenileme alanı içerisinde bulunan korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli yapılara yönelik yıkım da dahil her türlü uygulamanın, kültür varlıklarını koruma bölge kurulu kararı ile yapılacağı ve koruma alanlarının bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilmesinin, 5366 sayılı Kanun’un 1. maddesinde öngörülmüş olması hususları dikkate alındığında, bilirkişi raporundaki, “yenileme alanının yıkıp yeniden yapma süreçlerini içerdiğine” yönelik tespitin de, hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmadığı,
    Arap Camii önündeki sınır genişlemesinin söz konusu caminin algılanmasının kolaylaştırılması ve siluet etkisinin arttırılması amacıyla yapıldığı anlaşılmakta olup, “Beyoğlu Kentsel Sit Alanı” sınırı içerisinde kalan bu alanın yenileme alanı sınırına dahil edilmesinde 5366 sayılı Kanun’un amacına ve hukuka aykırılık bulunmadığından, aksi yöndeki bilirkişi raporunun bu kısmına da itibar edilmediği,
    Sonuç itibarıyla, yenileme alanı sınır ilanına ilişkin olan dava konusu Bakanlar Kurulu kararına yönelik uygulamaların, yenileme projesiyle yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu işlemin hukuka aykırılığına ilişkin bilirkişi raporundaki tespitlerin, 5366 sayılı Kanun’un amacı ile bağdaşmadığı, avan ve uygulama proje aşamasına yönelik olduğu ve bu aşamada değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından, hükme esas alınabilmesine olanak bulunmadığı sonucuna varıldığı,
    Öte yandan, söz konusu bilirkişi raporunda “Perşembe Pazarı Kentsel Sit Alanı’nın yıpranan, özelliğini kaybetme tehlikesi altında olan, ancak, koruma eksenli yaklaşımlar çerçevesinde koruma potansiyeli yüksek ve son derece değerli bir dünya mirası alanı niteliğinde olduğu, alanın sahip olduğu tarihsel ve kültürel değerin özel bir müdahale konusu edilmesinin koruma ilkelerinin benimsendiği koşullarda doğru bir yaklaşım olduğu” şeklinde tespite yer verilmiş olup, raporda, dava konusu yenileme alanı sınırının, hukuka aykırılığına ilişkin somut ve teknik bir görüşün de bulunmadığı,
    Bu durumda, 5366 sayılı Kanun’a uygun olarak, İstanbul ili, Beyoğlu ilçesi sınırları içindeki yıpranmaya yüz tutmuş, sit niteliğinde olan alanın (Perşembe Pazarı) bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek korunması amacıyla yenileme alanı olarak ilan edilmesine ilişkin dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının hukuka uygun olmadığı ve iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin ikinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulmasının;
    “a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
    b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
    c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkün olduğu belirtilmiş; dördüncü fıkrasında, “Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümleri kıyasen uygulanır.” denilmiş; 50. maddesinin dördüncü fıkrasında ise Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır.
    Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu kararı; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/04/2019 tarih ve E:2016/1143, K:2019/1982 sayılı bozma kararında belirtilen gerekçeler göz önüne alınarak verilmiş bir karar olduğundan, usul ve hukuka uygun bulunmakta ve bozulmasını gerektirecek bir hukuka aykırılık taşımamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin reddine,
    2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 10/03/2020 tarih ve E:2020/1237, K:2020/3499 sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/01/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir