Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2020/1230, Karar No: 2021/501
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/1230 E. , 2021/501 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1230
Karar No : 2021/501
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 20/11/2019 tarih ve E:2016/12611,K:2019/10443 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Araştırma görevlisi olarak Muğla Üniversitesi adına Anadolu Üniversitesinde doktora yapmakta iken istifa eden davacı tarafından, imzaladığı taahhüt-kefalet senedi uyarınca borç çıkartılmasına ilişkin işlem sonrasında, bu işlemin dayanağı olan Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 20/11/2019 tarih ve E:2016/12611, K:2019/10443 sayılı kararıyla;
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 7. maddesinin (a) fıkrası, 35. maddesi ile 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca hazırlanan, Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesi hükümlerine değinilerek;
Söz konusu Yönetmelik kuralı ile, yükseköğretim kurumlarının ihtiyacı için gereken öğretim elemanı yetiştirilmesi ve bunların lisansüstü öğretim için bir başka eğitim kurumunda görevlendirilmesi kurala bağlanmış olup, eğitim-öğretim hizmetinin yürütümü amacıyla bu kişilerden, mecburi hizmet yükümlülüğü için taahhüt ve kefalet senedi alınmasının öngörüldüğü;
Bahsi geçen Yönetmeliğin dayanağı olan Kanun hükmünde de yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları için mecburi hizmet yükümlülüğü öngörüldüğü;
Davacı tarafından, Yönetmelik düzenlemesinin Kanun’da yer almayan taahhüt-kefalet senedi alınmasını kurala bağlaması sebebiyle, Kanun’u aşan düzenleme içerdiği öne sürülmüş ise de; dava konusu Yönetmelik kuralı ile ilgilisinden istenen taahhütname ve kefalet senedinin de, Kanun’un öngördüğü mecburi hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmesini sağlamaya yönelik olduğu; bu yönüyle dava konusu Yönetmelik maddesinde Kanun’a aykırılık bulunmadığı gibi, üniversitelerin sınırlı kaynaklarıyla yetiştirilen öğretim elemanlarının ihtiyaç duyulan kadrolarda değerlendirilmesini sağlamak açısından kamu yararı ve hizmetin gereklerine de uygun olduğundan, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, aile birliğinin devamı için istifa etmek zorunda kaldığı, Yönetmeliğin dayanağı olan Kanun hükmünde taahhüt ve kefalet senedi alacağının belirtilmediği; Kanun’da senet imzalatıp icraya koymak gibi bir yaptırım öngörülmediği, yalnız yükseköğretim kurumlarında görev vermeme şeklinde bir yaptırım düzenlendiği, bu haliyle dava konusu Yönetmeliğin Kanunu aşan düzenleme getirmesi sebebiyle hukuka aykırı olduğu, içinde başarısızlık ihtimalini de barındıran lisansüstü eğitimin doğasına ve temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğu, geri alınacak tazminat tutarının içine uygulamada davacının emeğinin karşılığı maaşının dahi dahil edildiği belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 20/11/2019 tarih ve E:2016/12611, K:2019/10443 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 15/03/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Davacının, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca, araştırma görevlisi olarak, Muğla Üniversitesi adına Anadolu Üniversitesinde doktora yapmasını sağlamak üzere kadrosunun bu üniversiteye nakledildiği, bu sırada mecburi hizmet yükümlülüğü sebebiyle kendisine taahhüt-kefalet senedi imzalatıldığı; davacı tarafından, doktora eğitiminin tamamlanamadığı ve görevinden de istifa yoluyla ayrıldığı, bunun üzerine Muğla Üniversitesi tarafından taahhüt-kefalet senedi uyarınca çıkartılan borcun istenilmesi üzerine bu işlemin dayanağı olan ve 2547 sayılı Kanun’un 35. maddesine dayalı olarak hazırlanan Yönetmeliğin 4. maddesinin, taahhüt-kefalet senedi alınmasını öngören 4. fıkrasının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “öğretim elemanı yetiştirme” başlıklı 35. maddesinde; “…Öğretim elemanı yetiştirilmesi amacıyla üniversitelerin araştırma görevlisi kadroları, araştırma veya doktora çalışmaları yaptırmak üzere başka bir üniversiteye, Yükseköğretim Kurulunca geçici olarak tahsis edilebilir. Bu şekilde doktora veya tıpta uzmanlık veya sanatta yeterlik payesi alanlar, bu eğitimin sonunda kadrolarıyla birlikte kendi üniversitelerine dönerler. Yurt içi veya yurt dışında yetiştirilen öğretim elemanları, genel hükümlere göre bağlı oldukları yükseköğretim kurumlarında mecburi hizmetlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu mecburi hizmet, eş durumu ve sağlık mazeretleri hariç olmak başka yükseköğretim kurumlarında ve yeni kamu kurum ve kuruluşlarında yerine getirilemez. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmez. Özel kanunlarla getirilen mecburi hizmet çalışmaları bu hüküm dışındadır,” hükmü bulunmaktadır.
2547 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca hazırlanan, Bir Üniversite Adına Bir Diğer Üniversitede Lisansüstü Eğitim Gören Araştırma Görevlileri Hakkında Yönetmeliğin “Öretim elemanı yetiştirilmesi” başlıklı 4. maddesinin 4. fıkrasında ise; “Görevlendirme veya atama işleminden önce adaylardan, kendilerine kadrosu tahsis edilen üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsünde 2547 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi şartları içinde lisansüstü eğitim-öğretim süresi (tatiller dahil) kadar mecburi hizmeti yerine getirmek zorunda bulunduklarına dair bir taahhüt ve kefalet senedi alınır. Bu senette ilgili araştırma görevlilerinin lisansüstü eğitim – öğretimlerinin tamamlanmasından ne kadar süre sonra kadroyu tahsis eden üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne döneceğini belirten bir hüküm de yer alır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; hakkaniyet gereği ve dayanağı Kanun hükmündeki mecburi hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacıyla, idarece bir taahhüt-kefalet senedinin düzenlenip, söz konusu madde kapsamındaki araştırma görevlileri ile ilgili yapılan masrafların istenebileceği açık olmakla birlikte, anılan kapsamdaki kişilerin eğitim araştırma faaliyetleri dışında, üniversite idaresi tarafından kendilerine verilen idari görevleri de yerine getirdiği, yani bir kamu görevi icra ettikleri ve bu görevi bir kadroya atanmış olarak yerine getirdikleri dikkate alındığında, davalı idareye, anılan araştırma görevlilerine ödenen maaşları dahi talep etme yetkisi veren söz konusu düzenlemede hukuka ve hakkaniyete uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, 2547 sayılı Kanun’da mecburi hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmemesi durumunda mecburi hizmet yükümlüleriyle ilgili mali bir yaptırım da düzenlenmemiş olduğundan, bu Kanunda öngörülen; bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlere, yükseköğretim kurumlarında görev verilmeyeceği yaptırımını aşar mahiyette yönetmelik ile mali yaptırım öngörülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu Yönetmelik hükmünde usul ve hukuka uygunluk bulunmadığından, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.