Danıştay 8. Daire, Esas No: 2018/374, Karar No: 2021/7131
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2018/374 E. , 2021/7131 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/374
Karar No : 2021/7131
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Rektörlüğü- …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:… , K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı’nda … olarak görev yapan davacı tarafından, görev süresinin sona erdiğinden bahisle kadrosunun boşaltılarak ilişiğinin kesilmesine ilişkin Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazısıyla tebliğ edilen … tarihli, … sayılı işleminin iptali ile işlem sebebiyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … .İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:… , K:… sayılı kararda; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 33. maddesine göre; öğretimle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ilgili olan, özel bilgi veya uzmanlığa ihtiyaç gösteren bir işle laboratuvarlarda, kitaplıklarda, atölyelerde ve diğer uygulama alanlarında görevlendirilen uzmanların rektörün onayı ile süreli veya sürekli olarak atanabilmeleri, aynı zamanda idarece görevine devamında yarar görülmesi durumunda aynı usulle yeniden çalışabilme imkanının bulunması, atanma süresi sonunda görevlerinin kendiliğinden sona ereceğinin hüküm altına alınması ve davacının da görev yaptığı yerde bu kapsamda çalıştığının görülmesi karşısında, davacının görevli olduğu Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasotik Toksikoloji Anabilim Dalındaki görevine devam etmesi için 2547 sayılı Yasa’nın 33. maddesi kapsamında yeniden görev süresini uzatmak konusunda idarenin yetkisinin bağlı yetki ile bağlı olmaksızın takdir hakkı kapsamı içerisinde kaldığı, idarenin bu takdir yetkisini kullanırken hukuken geçerli bir nedene dayanmak zorunda olduğu, görev süresinin uzatılması sırasında idarece ilgililerin geçmiş hizmetleri, varsa görevde iken geçirdiği disiplin soruşturmalarının dikkate alınması gerektiği açık olup, bu kapsamda hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda davacı hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası önerildiği ve davacının görev yaptığı anabilim dalında yalnız uygulamalı derslerde görev verilebilen uzman öğretim elemanları yerine daha çok araştırma görevlisine ihtiyaç duyulduğunun karar altına alındığı dikkate alındığında, davacının görev süresini uzatmama yönündeki dava konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu sonucuna varılarak dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, müvekkilinin birçok bilimsel projede araştırmacı statüsünde görev yaptığı, yurtdışında birçok alanıyla ilgili düzenlenen sempozyumlara katıldığı, yapmış olduğu çalışmaları dolayısıyla dünyanın çeşitli üniversitelerinden teşekkür ve takdir yazıları aldığı, bölümdeki öğretim elemanı yetersizliğinden dolayı, bölümün verdiği laboratuvar uygulamalarında derslerin öğrenci sayıları bölünerek gerçekleştirildiği ve bu sebeple derslerin hedeflediği amaçlarına ulaşılmadığı, davacının hizmetine ihtiyaç duyulması açıkça ortada iken davalı idarece takdir yetkisini keyfi olarak kullandığı, işleme gerekçe olarak gösterilen bir diğer sebep olan basında yer alan bildiriyi imzaladığı gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldığı belirtilmişse de kendisi hakkında tesis edilen herhangi bir disiplin cezası bulunmadığından bu gerekçenin de hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından; davacının görev yaptığı Eczacılık Meslek Bilimleri Bölümü’nde yalnız uygulamalı derslerde görev verebilen uzman öğretim elemanı yerine daha çok araştırma görevlisine ihtiyaç duyulması yönündeki yazıya istinaden işlemin tesis edildiği, bunula birlikte davacının basında “bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığından bahisle hakkında soruşturma açıldığı ve kamu görevinden çıkarma teklifi ile Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderildiği ve ihtiyadi tedbir olarak görevden uzaklaştırıldığı hususları da birlikte değerlendirildiğinde, hukuka uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘NUN DÜŞÜNCESİ : Bölge Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının ilk kez Anadolu Üniversitesi Rektörlüğünün … tarihli, … sayılı onayıyla 2547 sayılı Kanunun 33. maddesi uyarınca Eczacılık Fakültesi Eczacılık Meslek Bilimleri Bölümü Farmasotik Toksikoloji Anabilim Dalına uzman olarak atandığı, görev süresinin 30/09/2011 tarihinden sonra Rektörlük onayıyla birer yıl sürelerle ve son olarak 30/09/2015 tarihinde uzatıldığı, 12/01/2016 tarihinde yayınlanan ve davacı tarafından da imzalanan ‘Barış için akademisyenler insiyatifi-Bu suça ortak olmayacağız” adlı bildirinin Devleti katliam yapmakla itham eden ve Devletin varlığı ve bağımsızlığı aleyhine ifadelere yer veren bir bildiri olduğu gerekçesiyle, davacı ve bildiriyi imzalayan diğer akademisyenler hakkında 18/01/2016 tarihinde disiplin soruşturması başlatıldığı, disiplin soruşturmasının 19/07/2016 tarihinde sonuçlandırılarak düzenlenen soruşturma raporunda davacı hakkında ‘Devlet memurluğundan çıkarma cezasının teklif edilmesi üzerine soruşturma dosyasının Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ”Devlet memurluğundan çıkarma” cezası vermeye yetkili Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderildiği ve davacının 05/08/2016 tarihinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 137. maddesi uyarınca görevden uzaklaştırıldığı, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla, davacının görev yaptığı bölümde ve anabilim dalında uygulamalı derslerde görev verilebilen uzman öğretim elemanı yerine, daha çok araştırma görevlisi öğretim elemanına ihtiyaç duyulduğu belirtilerek uzman yerine araştırma görevlisi kadrosu tahsis edilmesinin karar altına alınarak Anadolu Üniversitesi Rektörülüğüne bildirildiği, Anadolu Üniversitesi Yönetim Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı uyarınca davaya konu işlemle davacının kadrosunun 30/09/2016 tarihi itibariyle boşaltılması üzerine, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde “Öğretim Elemanları: Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, okutmanlar ile öğretim yardımcılarıdır. Öğretim Üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve yardımcı doçentlerdir. Öğretim Görevlisi: Ders vermek ve uygulama yaptırmakla yükümlü bir öğretim elemanıdır. Okutman: Eğitim – öğretim süresince çeşitli öğretim programlarında ortak zorunlu ders olarak belirlenen dersleri okutan veya uygulayan öğretim elemanıdır. Öğretim Yardımcıları: Yükseköğretim kurumlarında, belirli süreler için görevlendirilen, araştırma görevlileri,uzmanlar, çeviriciler ve eğitim – öğretim planlamacılarıdır.” olarak tanımlanmış, “Araştırma görevlileri, uzman, çevirici ve eğitim – öğretim planlamacıları” başlıklı 33. maddesinde; “Uzmanlar, öğretimle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ilgili olan, özel bilgi veya uzmanlığa ihtiyaç gösteren bir işle laboratuvarlarda, kitaplıklarda, atölyelerde ve diğer uygulama alanlarında görevlendirilen öğretim yardımcılarıdır.Uzman, çevirici ve eğitim – öğretim planlamacılarının atanmaları veya sözleşme ile görevlendirilmeleri; ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanın, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürlerin, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerisi ve rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır. Atama süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Üçüncü defa atanmadan sonra sürekli olarak atanabilirler.” düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin sebebi olarak; imzacısı olduğu basında “Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildirinin Devleti katliam yapmakla itham eden ve Devletin varlığı ve bağımsızlığı aleyhine ifadelere yer veren bir bildiri olduğu gerekçesiyle hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (a) ve (g) fıkrası uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasının teklif edilmesi ve davacının görev yaptığı bölümde ve anabilim dalında uygulamalı derslerde görev verilebilen uzman öğretim elemanı yerine, daha çok araştırma görevlisi öğretim elemanına ihtiyaç duyulması yönündeki bölüm yazısının olduğu görülmektedir.
Dava konusu işleme gerekçe olarak gösterilen bildiriye imza atan ve Anayasa Mahkemesi’nin 26/07/2019 tarih, 2018/17635 Başvuru Nolu “Zübeyde Füsun ÜSTEL ve Diğerleri” konulu kararında; başvurucuların imzalamış oldukları ve basında “bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildirinin, nesnel anlamı gözetildiğinde bir bütün olarak PKK terörünün övülmesi, terörizme destek gösterisi, şiddet kullanımına, silahlı direnişe ya da başkaldırıya doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirilmesinin mümkün görünmediği, somut olayın koşullarında başvuruya konu bildirinin internette yayımlanmasının devlet ve toplum hayatında olumsuz sonuçlar doğurduğu, devletin terörle mücadele faaliyetleri üzerinde kayda değer bir etkisi olduğunu göstermediği, hazırlanmasında veya imzalanmasında güdülen diğer amaçlar ne olursa olsun ve hangi dil ve üslup kullanılırsa kullanılsın nihai olarak bildiride o tarihlerde sürmekte olan çatışmaların sona erdirilmesi talebinin baskın olduğu, bildirinin imzalanmasına neden olan operasyonları yürüten kamu gücüne karşı ağır eleştirilerde bulunulabileceğinin öngörülmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül edilmesi gerektiği belirtilerek başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığından Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade “özgürlüğünün” ihlal edildiğine karar verilerek başvurucuların başvurusu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, ilgili kararda özetle dava konusu işleme gerekçe olarak gösterilen bildirinin hazırlanmasının ve yayınlanmasının Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan “ifade özgürlüğü” kapsamında bulunduğuna oyçokluğuyla karar vermiştir.
Yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında davacı hakkında … Ağır Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı ceza davasında; Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucu verdiği ihlal kararları, soyut ve somut norm denetiminden farklı olarak her ne kadar sadece başvuruda bulunan kişi ve başvuruya konu idari işlem ya da karar açısından geçerli ve bağlayıcı ise de Anayasa Mahkemesi’nin 26/07/2019 tarih, 2018/17635 Başvuru sayılı “Zübeyde Füsun ÜSTEL ve Diğerleri” konulu kararında, başvuruya konu bildiri ve dava konusu bildirinin aynı olması ve cezalandırılması istenen suç maddesinin de aynı olması sebebiyle dava konusu bildirinin “ifade hürriyeti” kapsamında bulunduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı ve Anayasa’nın 153/6 maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararlarının, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığı yönündeki amir hükmü uyarınca, davacı hakkında terör örgütü propagandası suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılarak … tarih ve K:… sayılı kararı ile CMK 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verildiği ve verilen bu kararın istinaf edilmeden kesinleştiği görülmektedir.
Hukuk devleti ilkesi gereğince; idarenin bütün eylem ve işlemleri yargısal denetime açıktır ve bu noktada, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun sağlanmasındaki en etkin araçlardan birinin de “iptal davaları” olduğu kuşkusuzdur. 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1/a bendine göre; iptal davaları, idare tarafından tesis edilen işlemler nedeniyle menfaatleri ihlal edilen kişiler tarafından anılan işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden hukuka aykırı oldukları iddialarıyla açılan davalardır.
İdari işlemlerde sebep unsuru, idari işlemden önce gelen ve onun dışında yer alan, idareyi bir işlem yapmaya sevkeden hukuki ve fiili etkenlerdir. İptal davalarında, sebep unsuru yönünden hukuki denetim yapılırken idareyi o işlemi yapmaya sevk eden gerekçelerin hukuka uygunluğunun incelemesi yapılmaktadır. Sebep unsurundaki bir sakatlığın işlemi de sakat hale getireceği tartışmasızdır.
Uyuşmazlıkta; üniversitede uzman olarak görev yapan ve görev süresinin sona erecek olması sebebiyle görev süresinin uzatılması talebiyle davalı üniversiteye başvuran davacının, hakkında idari soruşturma bulunması ve … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … hazırlık numarası ile cezai kovuşturma başlatılmış olması nedeniyle Rektörlük makamınca görev süresinin uzatılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı hakkında yürütülen ve dava konusu işlemin gerekçelerden birini oluşturan basında “akademisyenler bildirisi” olarak yer alan bildiriyi imzaladığı gerekçesiyle hakkında açılan adli soruşturma sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesi’nce yukarıda alıntısı yapılan Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda bildiri ifade hürriyeti kapsamında bulunarak suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Ceza Muhakemeleri Kanun’un 223-2-a maddesi uyarınca beraat ile sonuçlandığı ve beraat kararının kesinleştiği görüldüğünden, oluşan yeni hukuki durum karşısında, dava konusu işlemin bu gerekçesinin hukuken ortadan kalktığı sebep yönünden hukuka aykırı hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; dava konusu işlemin diğer gerekçesi yönünden, Bölge İdare Mahkemesince, davalı idareden ara karar ile davacı dışında diğer uzmanların da görev süresinin uzatılıp uzatılmadığı, davacının görev süresinin uzatılmaması sonrasında bölüme yeni uzman alımının yapılıp yapılmadığı şeklinde gerekli araştırmalar yapılarak, davacının hizmetine ihtiyaç bulunmadığının somut bilgi ve belgelerle ortaya konularak hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerekirken, bu yönde bir araştırma yapılmaksızın salt davalı idarenin bölümde uzmandan çok araştırma görevlisi ihtiyaçlarının bulunduğu gerekçesine itibar edilerek karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte taraftan; davalı idarece davacının 07/02/2017 tarih ve 29972 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden çıkarıldığı, bu sebeple davanın konusuz kaldığı ileri sürülmüşse de; idari işlemlerin hukuki denetiminde tesis edildikleri tarihteki duruma göre hukuka aykırı olup olmadığının değerlendirileceği, dava konusu işlemin de davacının görev süresinin uzatılmaması olduğu, davacının kamu görevinden çıkarılması işleminin başka bir davanın konusunu oluşturduğu, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin iptal edilmesinin davacı hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemini ortadan kaldırmayacağının hukuken kabulü gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … . İdari Dava Dairesinin … gün ve E:… , K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Bölge Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 29/12/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
(X)- Davalar arasında bağlantı bulunması durumunda, davanın aynı maddi veya hukuki sebepten doğması veya biri hakkında verilecek olan kararın diğerini de etkileyecek nitelikte olması gereklidir. Bu durum, davalardan birinde verilecek kararın diğerinin dayanağı olmasından başka, biri hakkında verilecek kararın diğerini herhangi bir şekilde etkileyecek olması, davalardan biri hakkında karar verilmesinin diğerindeki bir takım hususları açıklığa kavuşturacak olması, birindeki kararın diğerinde kanıt oluşturması gibi durumları da kapsamaktadır. Bu yönüyle uyuşmazlıkların adil ve etkili çözümü için, davaların aralarındaki bağlantı gözetilerek incelenip karara bağlanması gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 07/02/2017 tarih ve 29972 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 686 sayılı KHK’nın 1. maddesi ile kamu görevinden çıkarıldığı görüldüğünden, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin dava konusu işlem ile aralarındaki ilişki sebebiyle bağlantı kararı verilerek davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptaline yönelik dava ile birlikte incelenip karara bağlanması gerektiği düşüncesiyle oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.