Danıştay 8. Daire, Esas No: 2018/2331, Karar No: 2021/1240

Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2018/2331 E. , 2021/1240 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    SEKİZİNCİ DAİRE
    Esas No : 2018/2331
    Karar No : 2021/1240

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Defterdarlık … Milli Emlak Daresi Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVACI) : …

    İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:…sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel sayılı yerde bulunan 16.500 m2 yüzölçümlü taşınmazın, yargı kararının uygulanarak tarafına tapu sicilinden bedelsiz olarak devri talebiyle yaptığı 07/10/2016 tarihli başvurunun, reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; taşınmazın satışını ilerde gerçekleştirmek üzere yapılan bir ön sözleşme olduğu ve bu haliyle bir tasarruf muamelesi niteliğinde olmadığı, kaldı ki özel hukuk kişileri olan davacı ve dava dışı … arasında akdedilen “Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi” nin ne sıhhati ne de taraflara doğurduğu hak ve borçların tetkiki mahkememizin ve davalı idarenin görevinde bulunmadığından tapuda evvelce davacı adına kayıtlı 2/b şerhli dava konusu taşınmazın, hazine adına tescil edildikten sonra ilgili mevzuat çerçevesinde hak sahibine iade edilmesi gerektiği, hak sahibinin ise hazine adına tescilden önce tapuda şekli olarak malik görünen davacı olduğu, anılan gerekçeler ve yargı kararlarının bütün idareler açısından bağlayıcı ve uyulması zorunlu olması karşısında taşınmaz hakkında verilen … İdare ve … İdare Mahkemesi kararlarının davacı açısından müktesep hak oluşturduğu dikkate alındığında dava konusu taşınmazın davacıya bedelsiz devrinin sağlanması gerekirken aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, şahıslar arasında anlaşmazlık olması nedeniyle taşınmazın iadesinin yapılmadığı, anılan sorunun sulh ya da yargı yoluyla çözümlenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, taşınmazın kendisine iadesi gerektiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, … İdare Mahkemesi kararının kendisi açısından müktesep hak oluşturduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan olan Bölge Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:

    MADDİ OLAY :
    Dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … parsel sayılı taşınmazın dava konusu taşınmazın, 1943 yılında 3116 sayılı Yasa uygulaması ile orman sınırları içine alındıktan sonra 1944 yılında 2510 sayılı İskan Kanunu ve Toprak Tevzi Talimatnamesine hükümlerine göre dava dışı üçüncü bir kişiye satıldığı, on yıllık satılmama şartı yerine getirildikten sonra bir kaç defa el değiştirerek 04/03/1976 tarihinde davacı tarafından satın alındığı, 1973 yılında 766 sayılı Yasa hükümlerine göre tapulamasının yapıldığı ve … no lu parselde orman olarak hazine adına tescil edildiği, 1982 yılında yeniden ikinci kere tapulama yapıldığı ve bu tapulamayla şahıs adına tescil edildiği, yapılan tespitlere Hazinece itiraz edilmişse de komisyon tarafından itirazların reddedildiği, 1985 yılında Devlet Ormanı olan bir yerin özel mülkiyete konu edilemeyeceği ileri sürülerek Hazine tarafından dava açıldığı, taşınmazın … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile taşınmazın bulunduğu alanın 1973 yılında 766 sayılı Yasa hükümlerine göre tapulamasının yapıldığı ve … nolu parselde orman olarak Hazine adına tescil edildiği, daha sonra 1744 sayılı Yasa uygulaması ile orman rejimi dışarısına çıkarılarak 1982 yılında ikinci kez tapulaması yapılarak davacı adına tescil edildiği, Hazinenin itirazı üzerine tapulama mahkemesinin ikinci tapulamayı iptal ederek görevsizlik yönünden dosyayı mahkemelerine gönderdiği, ormandan çıkan alanın özel mülkiyete konu olamayacağı devlet ormanının bir bölümü için oluşturulan tapu kaydının geçerli bir mülkiyet belgesi olamayacağı gerekçesiyle Hazine adına tescil edilmesine karar verdiği ve 11/06/1993 tarihinde Hazine adına tescil edildiği, davacı tarafından 2924 sayılı Kanunun Resmi Gazetede 20/10/1983 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile ile taşınmazı geri alma imkanı doğduğu düşüncesiyle Orman ve Köy İşleri Genel Müdürlüğü’ne 21/02/2001 tarihinde başvuruda bulunulduğu, ilgili idare tarafından talebin taşınmaz üzerindeki 2/B şerhinin idari yolla kaldırılmasının mümkün olmadığından bahisle reddedildiği, anılan işlemin iptali istemiyle Orman Bakanlığı’na karşı açılan davada … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararıyla işlemin iptal edildiği ve Dairemizin kararıyla onanarak kesinleştiği, davacının bu mahkeme kararı üzerine taşınmazın 2924 sayılı Yasanın Ek 1. maddesi kapsamında intikalinin yapılarak tapunun verilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun “başvurduğu tarih itibariyle 2/B ile çıkan yerlerin değerlendirilmesi yetkisini Maliye Bakanlığına veren 4706 sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesince iptal edildiği ve iptal edilen bu düzenleme sonrasında konuyu düzenleyen yeni mevzuatın yürürlüğe konulmadığı ayrıca 4706 sayılı Yasanın 3. maddesi iptal edilmekle birlikte geçici maddesi iptal edilmediğinden bu yerlerin dosyalarının halen Maliye Bakanlığında bulunduğu, 4856 sayılı Yasa ile davalı bakanlık yeniden kurulurken 2/B ile çıkan yerlerin değerlendirilmesi konusunda Bakanlığa görev verilmemiş olduğu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında 2/B çıkan yerlerin yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirileceği gerekçesine yer verildiği, davacının mülkiyetin devrini öngören talebin ancak Anayasal ve yasal düzenleme yapılmasını müteakip değerlendirilebileceği” gerekçesiyle reddedilmesi üzerine bu ret işleminin iptali ile maddi ve manevi tazminat talebiyle açılan davada … İdare Mahkemesi’nin … tarihli ve E:… K:… sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği anılan kararın Dairemizin kararıyla onanarak kesinleştiği, 22/07/2014 tarihli defterdarlık uzmanlarının düzenlediği rapor uyarınca anılan taşınmazın 6292 sayılı Kanun’un 7/1-b maddesine göre iade edilmesi gerektiği yönünde görüş verildiği, davacının yargı kararının uygulanarak tarafına tapu sicilinden bedelsiz olarak devri talebiyle 07/10/2016 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunduğu, … tarih ve … sayılı dava konusu işlemle … adlı şahıs ile arasında anlaşmazlık olması nedeniyle taşınmazın iadesinin yapılmadığı, anılan sorunun sulh ya da yargı yoluyla çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasa’nın 169. maddesinde, “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
    Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
    Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; mnhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
    Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.” hükmü yer almaktadır.
    6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar ” başlıklı 7. maddesinde; ” (1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve idarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;
    a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir.
    b) Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir. Ancak, bu kişilerden taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere veya bedeli ödenenlere iade işlemi yapılmaz.
    c) Bu fıkra kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.
    (2) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.
    (3) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin hakları bu süre sonunda sona erer, bu kişiler idareden başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar. Bu taşınmazlardan Hazine adına tescilli olanlar idarece satış dâhil genel hükümlere göre değerlendirilir.
    (4) Bu maddeye göre ilgililerine iade edilmesi gereken taşınmazlardan orman olduğu iddiasıyla Orman Genel Müdürlüğünce açılan davalar sonucunda orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilen, fiilen orman niteliğinde olan veya bu nedenle dava açılması gereken, ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan, özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken veya Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ilgililerine iade edilmez. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu edilmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Davacının istemine bağlı olarak davanın görüleceği yetkili ve görevli yargı biriminin belirleneceği açıktır. Bir başka anlatımla davacının taşınmazın maliki olduğu iddiasıyla tarafları ve konusu aynı olmayan mahkeme kararına dayanıp adına tescilini talep etmekte ise bu konunun adli yargı yerince incelenmesi gerekeceği, 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesi kapsamında talepleri bulunmakta ise konunun idari yargının görevi kapsamında olacağı açıktır.
    Olayda, davacının dava dilekçesinde ve idareye başvuru dilekçesinde taşınmazın Hazine adına olan tescilinin kaldırılarak kendi adına tescilinin yapılması talebini içerdiği görüldüğünden, bu talebin idare mahkemeleri tarafından karşılanmasının mümkün olmaması karşısında İdare Mahkemesince işin esasına girilerek verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
    Nitekim 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinde, yer alan “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar..” hükümden de bu konulardaki uyuşmazlıkların adli yargı yerlerince incelenip karara bağlanacağı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, yukarıda açıklanan nedenlerle idari yargının görev alanında olmayan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan uyuşmazlığın esasına ilişkin olarak verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
    2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 25/02/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY :
    (X)- Dava, İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Bayırı, … Mahallesi, … Ada, … Parsel sayılı 16.500 m2 yüzölçümlü taşınmazın yargı kararının uygulanarak tarafına tapu sicilinden bedelsiz olarak devri talebiyle yaptığı 07/10/2016 tarihli başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
    2577 sayılı Kanun’un 2… maddesinin 1. fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” hükmü yer almaktadır.
    Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Bayırı, … Mahallesi, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazın, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun’un Ek 1. maddesine göre hak sahibi olduğunu gösteren … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile anılan karar uyarınca bedelsiz olarak devir ve tescil için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline dair … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı uyarınca, taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının kaldırılarak tarafına bedelsiz olarak iadesiyle talebiyle yaptığı 07/10/2016 tarihli başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Olayda, davacının mahkeme kararının uygulanarak taşınmazın tarafına bedelsiz iadesi istemiyle idareye yaptığı başvurunun, taşınmazın tapu kaydında yapılacak değişiklik öncesinde idareden anılan taşınmazın bedelsiz iadesine yönelik işlem tesis edilmesi isteğinden ibaret olduğu, daha öncesinde davacının aynı taşınmaz ile ilgili Orman Bakanlığı’na karşı açtığı davada, 2924 sayılı Kanun’un Ek-1 maddesindeki şartları taşıdığının belirtilerek mahkemece işlemin iptal edildiği, söz konusu kararın Danıştay incelemesinden geçerek kesinleştiği dikkate alındığında, 2577 sayılı Kanunun 28. maddesi hükmü doğrultusunda yargı kararının uygulanması niteliğinde olan işbu uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanında olduğu sonucuna varılmıştır.
    Bu durumda temyize konu Mahkeme kararının esastan incelenerek bir karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir