Danıştay 8. Daire, Esas No: 2017/4904, Karar No: 2021/985
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2017/4904 E. , 2021/985 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/4904
Karar No : 2021/985
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalı) : … Bakanlığı – ANKARA
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava, davacı tarafından 24.11.2014 tarihli dilekçe ile yapılan şikayet üzerine … Barosunda kayıtlı avukat … hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacı tarafından şikayette bulunduğu avukatın kendisini yanlış yönlendirdiği ve işlerini görmediği iddia edilmiş ise de avukat ile davacı arasında herhangi bir avukatlık ücret sözleşmesinin düzenlenmediği, davacı tarafından da herhangi bir masraf ya da ücret ödenmediği, sadece davacının noterden verdiği vekalet bulunduğu, davacının da aralarında herhangi bir sözleşme yapmadıkları ve avukata ücret ödemediğini beyan ettiği, davacı ile avukat arasındaki vekalet ilişkisinin 3,5 ay sürdüğü bu süre zarfında şikayet edilen avukatın görevini kötüye kullanmak suretiyle davacıyı yanlış yönlendirip zarara uğrattığı yönünde yeterli delil bulunmadığı bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, 25.11.2014 havale tarihli şikayet dilekçesinde özetle borç para karşılığı maliki bulunduğu bağımsız bölümü geçici olarak devrettiği kişiden borcunu ödediği halde taşınmazını geri alamaması ve imzalamak zorunda bırakıldığı tahliye taahhütnamesi sebebiyle ikamet ettiği evden tahliyeye zorlandığı bu sebeple işlem süreçlerinde adı geçen ilgili kişilerden şikayetçi olunması ve tapu iptali ve tescil davası açmak üzere şikayetli avukatı … Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği halde, şikayetli avukatın önceden hazırladığı ve sadece K.T.’nin şikayet edildiği şikayet dilekçesini kendisine imzalattığı, savcı huzurunda ifade verirken vekili olarak yanında bulunmadığı, işlem süreçlerinde adı geçen ve kendisini mağduriyete uğratan isimlerden Ü.A.’nın ismine şikayet dilekçesinde bilinçli olarak yer verilmediği, A.S’nin ise tanık olarak gösterildiği, netice itibariyle şikayet edilen K.T’nin hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, diğer kişiler hakkında ise şikayet yapılmadığı, şikayetli avukatın kendisini mağduriyete uğratanlarla birlikte hareket ettiği, kendisini kandırarak evini elinden aldıkları, güvenini kötüye kullandığı iddia edilmiş, … Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu’nun … tarih ve … sayılı İnceleme Fezlekesinde, taraflar arasında vekalet sözleşmesi düzenlenmemesi, müştekinin masraf ve vekalet ücreti ödememesi, sadece müştekinin hazırlattığı vekaletnamenin bulunması, vekalet ilişkisinin 3,5 ay sürmesi, bu süre içerisinde avukatın görevini kötüye kullanmak suretiyle müştekiyi yanlış yönlendirip zarara uğrattığı yönünde soruşturma yapılmasına yeter düzeyde şüphe oluşturacak delillerin bulunmadığı gerekçesiyle soruşturma izni verilmemesi yönünde kanaatte bulunulmuş, Adalet Bakanlığı’nın 18.02.2015 tarihli Olur’u ile gerekli masraflar ve vekalet ücreti ödenmeden avukatın işlem yapmasının kendisinden beklenemeyeceği, bu sebeple avukata kusur izafe edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında geçerli bir vekalet ilişkisinin kurulup kurulmadığının incelenmesi gerekmektedir. Davacı tarafından şikayetli avukat adına vekaletname çıkarılması, adına dava açabilmek üzere temsil yetkisinin şikayetli avukata verildiğinin bir kanıtını oluşturduğu, salt bu halin taraflar arasında vekalet sözleşmesinin kurulması için yeterli olmadığı açıktır. Ancak yapılan şikayet üzerine şikayetli avukatın 11.12.2014 tarihli yazılı beyanında kullanılan ifadelerden (şikayet dilekçesini davacı adına hazırlaması, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itirazda bulunulabileceğine dair beyanı, satışı gerçekleşen gayrimenkulün geri alınması veya üçüncü kişilere satışının engellenmesi için tapu iptali ve tescil davası açılması gerektiği, bu hususta davacıdan teminat ve dava masrafı istenildiğine yönelik beyanları) taraflar arasında yazılı olmasa da sözlü bir vekalet sözleşmesinin kurulduğunu ortaya koymaktadır. Hukukumuzda vekalet sözleşmelerinin geçerliliği, herhangi bir şekil şartına bağlı tutulmamıştır. Nitekim Avukatlık Kanununun 164/4. maddesinde, taraflar arasında yazılı avukatlık ücret sözleşmesinin düzenlenmemiş olması halinde ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından avukatın emeği ve çabası da göz önünde bulundurularak avukatlık ücretinin belirlenme usulü düzenlenmiş, Türk Borçlar Kanununun 503. maddesinde ise kendisine bir işin görülmesi önerilen kişinin, bu işi görme konusunda resmi sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekalet sözleşmesinin kurulmuş sayılacağı belirtilmiştir. Belirtilen yasal kurallar, taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinin herhangi bir kurucu şekil şartına bağlı kılınmadığını açıkça göstermektedir.
Buna göre, taraflar arasında geçerli bir vekalet sözleşmesi kurulduğuna göre, davacının şikayet dilekçesinde ileri sürülen iddialarının da vekalet ilişkisinden kaynaklı taraflara yüklenen yükümlülükler çerçevesinde somut olay özelinde incelenmesi gerekmektedir.
Davacının şikayet dilekçesinde ileri sürdüğü şikayetli avukat tarafından yönlendirildiği, şikayet dilekçesinin kendi iradesine uygun hazırlanmadığı, şikayetli avukatın işlem süreçlerinde kendisini mağduriyete uğratan ilgili kişilerle birlikte hareket ettiği iddialarının herhangi bir maddi delile dayanmadığı gibi davacının şikayet konusuyla ilgili bizzat savcılığa verdiği beyanıyla şikayet dilekçesi içeriğinin örtüştüğü, iradesinin ifsada uğratıldığına yönelik soyut beyanlarından başka bir delil de bulunmadığından söz konusu iddialar hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin işlemde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, şikayetli avukat tarafından, her ne kadar davacının söz konusu taşınmazının geri alınabilmesi için açılacak tapu iptal ve tescil davasında davacıdan teminat ve masraf istediği halde davacı tarafından gereğinin yerine getirilmediği yönünde açıklamada bulunmuş ise de; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 173/2. maddesinde, “Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli bütün vergi, resim, harç ve giderler, iş sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat tarafından ilk istekte avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için yeteri kadar avansın iş sahibi tarafından verilmiş olması gerekir.” hükmü gereği, işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmiş olup, bunun aksi yönde iddiada bulunan avukata bu iddiasını ispat etme yükü yüklenmiştir. Olayda, bu iddianın ispatına yönelik herhangi bir bilgi ve belge de şikayetli avukat tarafından dava dosyasına sunulmamıştır.
Bu durumda, şikayetli avukatın, davacının masraf vermediğinden bahisle davacı adına tapu iptal ve tescil davasını açmayarak görevi kötüye kullanma ve/veya görevi ihmal suçunun yasal unsurlarının somut olayda oluşup oluşmadığının değerlendirilebilmesi açısından, soruşturma izninin verilmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık, aynı yönde karar veren İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan, gerek savcılık fezlekesinde gerekse İdare Mahkemesi kararında avukatın görevini kötüye kullanma yönünde herhangi bir eyleminin mevcudiyetine yönelik yeterli delil bulunmadığı kanaatine taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin 3,5 ay sürdüğü olgusundan hareketle varılmış ise de; vekalet ilişkisinin kısa bir süre için kurulmuş olmasının şikayetli avukatın bu süre zarfında vekalet sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinin usulüne uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının yapılan şikayet başvurusu üzerine araştırılmasına engel teşkil etmeyeceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/02/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.