Danıştay 8. Daire, Esas No: 2017/197, Karar No: 2022/1138

Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2017/197 E. , 2022/1138 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/197
Karar No : 2022/1138

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
(… Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği) – …/…

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının kızı …’nin 11/06/2011 tarihinde Şanlıurfa … İlçesi … Köyü, … mezrasında Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından 2006 yılında yol yapımında kullanılmak üzere hafriyat alınması sonucu oluşan gölete düşmesi neticesinde boğularak ölmesi olayında davalı idarenin kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen 35.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; …’nin ölüm olayı üzerine yürütülen ceza soruşturması kapsamında …’nin babası olan davacının ve annesinin gerek ifadelerinde gerekse şikayet dilekçelerinde, ölen kızları …’nin üzerine eşinin kuma getirdiğini, kızlarının bu duruma rıza göstermediğini, bu nedenle eşiyle aralarında geçimsizlik olduğunu, olayın iddianamede belirtilen şekilde olmadığını, kızının olaydan bir kaç gün önce annesini aradığını ve eşi ile ailesi tarafından öldürülmek istendiğini söylediğini, kızlarının eşi ve ailesi tarafından öldürüldüğünü beyan ettikleri görülmekte olup, davacının ceza mahkemesindeki ifadelerinin aksine kızının ölümüne, su göletini oluşturan idarenin sebebiyet verdiğinden bahisle hizmet kusurundan dolayı manevi tazminat talep ettiği, davacının kızı …’nin boğulduğu su göletinin … İnş. Nak. Gıda. Tem. Tes. Teks. San. Tic. Ltd. tarafından Köylere Hizmet Götürme Birliği adına köy yollarındaki menfez dolgularının yapımı işi esnasında oluşan çukurdan kaynaklanmış ise de, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında, açıkça …’nin ölümünde şirketin taksir decesinde dahi kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle şirket yetkilisinin beraatine karar verilmiş olması ve …’nin intihar etmiş veya başkaları tarafından öldürülmüş olması ihtimali bulunduğu belirtilerek gerçek fail/failleri hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş olması karşısında, davacının kızı …’nin ölüm olayının, Köylere Hizmet Götürme Birliği adına … İnş. Nak. Gıda. Tem. Tes. Teks. San. Tic. Ltd. Şti tarafından oluşturulan çukurun kapatılmaması sonucunda su göleti oluşmasıyla doğrudan illiyet bağının olmadığı anlaşıldığından, ölüm olayında davalı idareye atfedilebilecek herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, kamu idarelerinin kusurlu sorumluluklarına dayanılan tam yargı davalarında, hiç kimsenin bir başkasının kusurundan kaynaklanan zararı tazmin etmek zorunda bırakılamayacağı ilkesinden hareketle, idarelerin ancak kendi kusurlarından kaynaklanan zararları tazmin etmeye mahkum edilebilecekleri açık olup, zarar görenin ya da 3. kişinin de belli bir oranda kusurlu olması halinde davalı idareler aleyhine hükmedilecek tazminat miktarı belirlenirken bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Öte yandan; manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin hukuka aykırı bir işlemi veya eylemi sonucu ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da ilgilinin şeref ve onurunun zedelenmesi veya kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi gerekmekte olup; doktrinde de kabul edildiği üzere, manevi tazminat ilgilinin mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibarıyla uğradığı manevi zarara karşılık takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; Davacının kızı olan …’nin 11/06/2011 tarihinde Şanlıurfa … İlçesi … Köyü, … mezrasında Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından 2006 yılında yol yapımında kullanılmak üzere hafriyat alınması sonucu oluşan gölete düşmesi neticesinde boğularak vefat ettiği, söz konusu olayla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmaya ilişkin dosyaya sunulan … sayılı … tarihli bilirkişi raporunda, çukur etrafında ikaz levhası ve engelleyici bariyerlerin olmadığı, …’in ölümünün iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasından dolayı meydana geldiğinden asıl işveren (idare) ile alt işverenin (…oğlu A.Ş) birlikte asli kusurlu oldukları, … sayılı … tarihli bilirkişi raporunda ise, … İnş. Nak. Gıda. Tem. Tes. Teks. San. Tic. Ltd. Şti’nin şirket yetkilisinin, olay yerinde açtığı çukuru tam olarak doldurarak tedbir almamış olmakla meydana gelen olayda ikinci derece kusurlu olduğu, ölen kişinin ise dikkatsizliği sonucu gölete düşerek karıştığı olayda birinci derece kusurlu olduğunun belirtildiği, iş bu raporlara dayalı olarak hazırlanan iddianamede; davalı idare taşeron firmasının yetkililerinin cezalandırılmasının istendiği, açılan davada … Asliye Ceza Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararı ile,” … olay tarihinde saat 07.00 sıralarında İlçemiz … köyü … Mezrasında maktül …’nin evinin yakınında bulunan su göletine düşerek ve akabinde boğularak vefat ettiği ve söz konusu kişinin boğulduğu ve su göletinin oluştuğu çukurun Köylere Hizmet Götürme Birliği adına … İnş. Nak. Gıda. Tem. Tes. Teks. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından 2006 yılında açıldığı, ancak söz konusu çukurun ilgili şirket tarafından kapatılmadığı gerekçesiyle sanık adına taksirle ölüme neden olma suçundan kamu davası açılmış ise de; katılan … ölen kızı …’nin üzerine eşinin kuma getirdiğini, kızının bu duruma rıza göstermediğini, bu nedenle eşiyle aralarında geçimsizlik olduğunu, olayın iddianamede belirtilen şekilde olmadığını, kızının öldürüldüğünü beyan etmiş, katılan …i’de aynı doğrultuda olmak üzere kızının olaydan bir kaç gün önce kendisini aradığını ve eşi ile ailesi tarafından öldürülmek istendiğini kendisine söylediğini belirtmiştir. Düzenlenen ölü muayene ve otopsi tutanaklarına göre, maktülün ölümünün suda boğulma sonucu meydana geldiğinin, maktülün vücudu üzerinde sol göz kapağının üzerinde ve sol göğsünde eskiye bağlı morluk tanımlandığının belirtildiği anlaşılmıştır. Bu açıdan …’nin intihar etmiş olması veya başkaları tarafından öldürülmüş olması ihtimali de bulunmaktadır. Bununla birlikte 30’lu yaşlarda birisinin su göletine düşmesi olayında su göletini açan ve kapatmayan şirket yetkilisine kusur yüklenemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle …’nin ne şekilde öldüğünün tespit edilememesi ve sanığın takdir derecesinde dahil kusurunun bulunmaması nedeniyle beraatine” şeklinde karar verildiği ve ayrıca kararda müşteki katılanların belirttiği gerçek failler hakkında suç duyurusunda bulunulacağının belirtildiği; ceza yargılaması sürerken davacı tarafından 20.04.2012 tarihinde davalı idareye başvurularak olayın meydana gelmesinde idarenin kusurlu olduğundan bahisle uğradığını ileri sürdüğü zarara karşılık manevi tazminat ödenmesinin talep edildiği, söz konusu başvurunun cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine davacı tarafından 35.000-TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; Mahkemece; Asliye Ceza Mahkemesince verilen beraat kararında yer verilen gerekçelerle; idarenin hizmet kusuru olmadığı yönünde değerlendirme yapılmış ise de; kolluk güçlerince alınan ifadeler ve tutulan olay yeri inceleme raporunda; maktulün gölet yanında bastığı değerlendirilen taş parçasının suya doğru kaymış olduğu ve şüpheli bir cisim ya da boğuşma belirtisine rastlanmadığı ve göletin idarece yol yapımı için hafriyat alınması sonucu oluştuğunun belirtildiği; öte yandan; dosyada bir örneği bulunan ve sorumluların tespiti amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmuş olan bilirkişi raporları incelendiğinde; ilk bilirkişi raporunda; idarenin ve alt işverenin asli kusurlu olduğu, ikinci raporda ise şirket yetkilisinin ikinci derece kusurlu olduğunun belirtilmesi nedeniyle davalı idarece yürütülen hizmetin kötü işlemesi şeklinde zuhur eden hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.
Bununla birlikte, maktul ya da üçüncü kişi kusuru sebebiyle hizmet kusurunun bulunmadığı belirtilmesine rağmen, bu durumu ortaya koyan, başka bir anlatımla; 3. kişinin ya da ölenin kusurunu ortaya koymak açısından davacının kızı …’in intihar etmiş ya da başkaları tarafından öldürülmüş olduğuna ilişkin olarak yürütülen ceza tahkikatı ya da yargılamasının olup olmadığının Mahkemece araştırılarak değerlendirilmediği görülmekte olup; bu hale göre, hizmet kusurunu ortadan kaldıracak ve illiyet bağını kesecek şekilde 3. kişi ya da ölenin kusurunun ortaya konulamadığı da görülmektedir.
Bu itibarla, zarar doğuran olayın meydana geldiği sulama göletinin hizmetin kötü işlemesi sonucunda oluştuğu; yerleşim yeri içinde olmasına karşın gölet etrafında herhangi bir ikaz ve uyarı levhası konulmadığı görülmekle zararın hizmet kusuru sonucu oluştuğu ve 3. kişinin kusurunu ortaya koyacak soyut iddialar dışında başkaca bir tespit olmadığı görüldüğünden, idarenin hizmet kusurunu ortadan kaldıracak somut ve tartışmasız bir neden olmadan çeşitli ihtimallerden hareketle idarenin kusuru olmadığı gerekçesiyle verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 24/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :
(X)- İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği oyu ile aksi yöndeki karara katılmıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir