Danıştay 8. Daire, Esas No: 2016/4540, Karar No: 2020/6356

Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2016/4540 E. , 2020/6356 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    SEKİZİNCİ DAİRE
    Esas No : 2016/4540
    Karar No : 2020/6356

    Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Birliği Başkanlığı
    Vekili : Av. …
    Davalı Yanında Davaya Katılan : …
    Karşı Taraf (Davacı) : … Bakanlığı
    İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
    Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
    Danıştay Tetkik Hakimi : …
    Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
    Dava, …’in baro levhasına avukat olarak yeniden yazılmasına ilişkin … Barosu Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararının uygun bulunmasına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararının Adalet Bakanlığınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmesi üzerine önceki kararda ısrar edilmesine ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
    İdare Mahkemesince, Mahkemelerinin … tarih ve E:… sayılı ara kararı ile …’e ilişkin … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile verilen vesayet kararının daha sonra kaldırılıp kaldırılmadığının sorulduğu, … Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan 13/05/2015 tarihli cevabi yazı ile daha önce verilen vesayet kararının kaldırılmadığı, ancak …’in vesayet kararının kaldırılmasına ilişkin talepte bulunduğu ve henüz karara çıkmadığının bildirildiği, buna göre ilgilinin Sağlık Bakanlığı Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden 08/09/2013 tarihli rapor ile taburcu edildiği anlaşılmakta ise de; işlem tarihi itibarıyla ilgili hakkında verilen vesayet kararının kaldırılmadığının anlaşıldığı, hakkında vesayet kararı bulunan kişinin Avukatlık Kanunu’nun 5/1-e maddesi uyarınca baro levhasına avukat olarak yeniden yazılması mümkün bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 405/1. maddesinde, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.” hükmü; 409. maddesinin 2. fıkrasında, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir.” hükmü; 474. maddesinde ise, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılmasına, ancak kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi halinde karar verilebilir.” hükmü yer almaktadır.
    1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlığa kabulde engeller” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında, “Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık meslekine kabul istemi reddolunur : (…) e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak, (…) h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmak.” hükmü; “Levhadan silinmeyi gerektiren haller” başlıklı 72. maddesinde, “Aşağıdaki hallerde avukatın adı levhadan silinir: a) Avukatlığa kabul için bu kanunun aradığı şartların sonradan kaybedilmiş olması (…)” hükmü; “Levhaya yeniden yazılma hakkı” başlıklı 73. maddesinin 1. fıkrasında, “72 nci maddeye göre levhadan silinmeyi gerektiren hallerin sona erdiğini ispat eden avukat, levhaya yeniden yazılmak hakkını kazanır. Şu kadar ki, baro yönetim kurulu, gerekli gördüğü hallerde, sebeplerini de açıklamak suretiyle, levhaya yeniden yazılma talebinde bulunanı, ilk yazılmaya esas olan şartların hepsinin veya bir kısmının varlığını ispatla zorunlu tutabilir.” hükmü yer almaktadır.
    19/06/2002 tarih ve 24790 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nin “Yeniden Yazılma” başlıklı 26. maddesinde, “Avukat, Avukatlık Kanununun 74 üncü ve bu Yönetmeliğin 27 nci maddelerine göre levhadan silinmiş olmadıkça, silinmesini gerektiren hallerin sona erdiğini kanıtlayarak yeniden levhaya yazılma isteminde bulunabilir. Baro yönetim kurulu başvuru üzerine, öncelikle avukatın bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinde yazılı belgelerden hangilerini tekrar baroya vermesi gerektiğine karar verir. Tekrar yazılma isteminde bulunan avukat dilekçesine; a) Levhadan silinmesine sebep olan olayın ortadan kalktığını kanıtlayan belgeyi, b) Levhadan silinme kararının kesinleşme tarihi ile tekrar yazılma istemi tarihi arasında bir yıldan fazla bir süre geçmiş ise bu süre içinde meşgul olduğu işi kanıtlayan belge ile levhasına yazılmak istediği baro bölgesinde ikamet ettiğine ilişkin belgeyi eklemek zorundadır. Bu durumdakiler hakkında baro, ayrıca adli sicil incelemesi de yapar.” hükmüne yer verilmiştir.
    Dosyanın incelenmesinden, … Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapmakta iken … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … tarih ve … sayılı ihbar yazısı ile kısıtlanması talebinde bulunulan ve … Devlet Hastanesi’nden verilen 08/12/2011 tarihli resmi sağlık kurulu raporunda kısıtlı adayının yapılan muayenesinde rahatsızlığının psikoz olduğu ve kendisine vasi tayininin uygun olduğunun belirtilmesi üzerine … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 405. maddesi uyarınca akıl hastalığı ve akıl zayıflığı sebebiyle vesayet altına alınan …’in, söz konusu vesayet kararının temyiz edilmeden 30/04/2012 tarihinde kesinleşmesi üzerine … Barosu Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile Avukatlık Kanunu’nun 5/1-e ve 72/a maddeleri uyarınca baro levhasından kaydının silindiği, bilahare koruma ve tedavi altında iken uygulanan tedaviler sonucunda ruhsal rahatsızlığının sosyal şifa bulduğu, toplum açısından tehlikeliliğinin önemli derecede ortadan kalktığı bu nedenle hastaneden serbest taburcu edilebileceğini bildirir Sağlık Bakanlığı Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nden alınan 18/09/2013 tarihli sağlık kurulu raporuna istinaden 29/09/2014 tarihli dilekçe ile baro levhasına yeniden yazılmak üzere başvuruda bulunması üzerine, … Barosu Yönetim Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile başvurusu kabul edilerek baro levhasına yeniden kaydının yapıldığı, kararın Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun 21/11/2014 tarih ve 64434-34 sayılı kararı ile uygun bulunduğu ve onaylanmak üzere Adalet Bakanlığı’na gönderildiği, Adalet Bakanlığı’nın 30/12/2014 Olur tarihli ve 23924 sayılı yazısı ile … Sulh Hukuk Mahkemesinin vesayet kararı uyarınca Sağlık Bakanlığı Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde 11/07/2013 tarihinden itibaren koruma ve tedavi altında bulundurulan ilgilinin anılan Hastanenin 18/09/2013 tarihli raporu ile taburcu edildiği görülmekte ise de; bu raporun Avukatlık Kanunu’nun 5/1-h bendi kapsamında değerlendirme yapıp karar vermek için yeterli olmadığı, öte yandan ilgili hakkındaki vesayet kararının kaldırıldığına dair dosya içinde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı dikkate alındığında adı geçenin bu aşamada baro levhasına avukat olarak yeniden yazılması hususunda Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (e) ve (h) bentleri uyarınca engeli bulunduğundan kararın bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmesi üzerine Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun 07/01/2015 tarih ve 65335-2 sayılı kararıyla önceki kararda ısrar edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Davalı Türkiye Barolar Birliği tarafından dava dosyasına sunulan 12/05/2016 havale tarihli dilekçe ile müdahil hakkında verilen kısıtlılık kararının kaldırıldığı, bu nedenle kararın bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
    Dava dosyasına sunulan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı ek kararının incelenmesinden, müdahilin 16/04/2015 tarihli dilekçe ile … Sulh Hukuk Mahkemesinden kısıtlılık kararının kaldırılması talebinde bulunması üzerine Mahkemece yapılan araştırmada, … İlçe Emniyet Amirliği’nden kısıtlının kendisine veya çevresine zarar veren herhangi bir olumsuz durumunun bulunup bulunmadığının sorulduğu, gelen cevabi yazıda herhangi bir olumsuz duruma rastlanılmadığının bildirildiği, bunun üzerine ilgilinin kısıtlanmasına neden olan akıl hastalığının bulunup bulunmadığı, vesayet kararına konu akıl rahatsızlığının devam edip etmediği hususunda rapor aldırılmak üzere Atatürk Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’ne sevkinin yapıldığı, 28/04/2015 tarihli raporda, ilgiliye vasi atanmasına gerek olmadığı, ancak gerekli görülmesi durumunda mali danışman atanabileceği, hastalığın kronik olması sebebiyle üç aylık aralıklarla beş yıl boyunca kontrolünün sağlanması gerektiğinin bildirildiği, Mahkemece raporun hükme esas alınabilmesi için yeterli görülmemesi ve yapılan gözlem üzerine ilgilinin kişilik hakları yönünden mağdur olmaması açısından şüpheye yer bırakmayacak ve vicdani kanaate varmayı sağlayacak nitelikte yeniden rapor alınması sonucuna varılarak bu defa ilgilinin İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevkine karar verildiği, Adli Tıp Kurumu Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 23/03/2016 tarihli raporuyla, ilgilinin akıl hastalığının halihazırda iyilik döneminde olduğu, kısıtlanması için yeterli sebebin bulunmadığı, ancak korunması bakımından yasal danışman atanmasının uygun olduğu kanaatinin bildirildiği, bunun üzerine Mahkemece, ilgili hakkında vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalktığı kanaatine varılarak kısıtlama kararının kaldırılmasına, vesayetin sona ermesine ve korunması bakımından yasal danışman atanmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
    Buna göre, müdahilin Avukatlık Kanunu’nun 5/1-e ve 72/a maddeleri uyarınca baro levhasından silinmesi işlemine dayanak alınan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kısıtlılık kararının, dava devam etmekte iken aynı Mahkemece verilen 28/04/2016 tarihli ek karar ile kaldırılması nedeniyle müdahilin mevcut hukuki durumunun incelenmesi gerekmektedir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
    Bu madde uyarınca, idari yargı yerlerinde dava konusu edilen işlemlerin, maddede sayılan hususlar yönünden hukuki denetime tabi tutulması ve bu denetim yapılırken, dava konusu edilen idari işlemlerin tesis edildikleri tarihteki duruma göre hukuka uygun olup, olmadıklarının incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 432. maddesi gereğince koruma ve tedavi altında bulunmakta iken Sağlık Bakanlığı Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nden alınan müdahilin taburcu edilebileceğini bildirir 18/09/2013 tarihli sağlık kurulu raporu dayanak alınarak Avukatlık Kanunu’nun 5/1-h bendi uyarınca avukatlığa kabulde engel hali bulunmadığı gerekçesiyle baro levhasına avukat olarak yazılmasına karar verilen ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte halihazırda … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile kısıtlılık kararı mevcut bulunan müdahilin, Avukatlık Kanunu’nun 5/1-e bendi yönünden avukatlığa kabulde engel hali bulunduğundan, baro levhasına yeniden yazılmasının uygun bulunmasına dair Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun ısrar kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
    Öte yandan yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, müdahilin baro levhasından silinmesine sebep olan olayın ortadan kalktığını kanıtlayan belgelerle (akıl hastalığının bulunmadığına dair resmi sağlık kurulu raporu ile vesayet kararının kaldırılmasına ilişkin … Sulh Hukuk Mahkemesi kararı) … Barosu Başkanlığı’na yapılacak başvuru ile yeniden levhaya yazılma isteminde bulunabileceği tabiidir.
    Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddiyle … İdare Mahkemesince verilen ve hüküm fıkrası itibariyle hukuka uygun bulunan kararın yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 31/12/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY :
    (X)- Olayda, müdahilin baro levhasına yeniden avukat olarak yazılmasına ilişkin Baro Yönetim Kurulu kararının uygun bulunmasına dair Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun dava konusu ısrar kararının tesis edildiği tarihte, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararıyla adı geçen hakkında kısıtlılık kararı bulunmakta ise de; dava devam etmekte iken adı geçenin kısıtlılık kararının kaldırılması talebi üzerine … Sulh Hukuk Mahkemesi’nce gerekli araştırmalar yapılarak 02/05/2016 tarih ve E:… K:… sayılı ek kararı ile Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulu’ndan alınan müdahilin akıl hastalığının ve kısıtlanmayı gerektirir sebebin bulunmadığına dair hükme esas alınan rapor doğrultusunda söz konusu vesayet kararının kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının (h) ve (e) bentleri uyarınca avukatlığa kabulde engel hali kalmadığı anlaşılan müdahilin, baro levhasına avukat olarak yazılmasına dair Baro Yönetim Kurulu kararının uygun bulunmasına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun dava konusu ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
    Her ne kadar dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle müdahil hakkında verilmiş bir kısıtlılık kararı mevcut olup bu anlamda dava konusu ısrar kararında hukuka uyarlık bulunmamakta ise de; gelinen aşamada müdahil hakkında verilen kısıtlılık kararının … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 02/05/2016 tarihli ek kararı ile kaldırılmasına karar verildiğinden, söz konusu kararla birlikte müdahilin baro levhasına yazılma konusunda yeni bir hukuki durumunun doğduğu, dava konusu işlemin dayanağının hukuken ortadan kalktığı ve tesis edildiği tarihte sebep unsuru yönünden hukuka aykırı işlemin hukuka uygun hale geldiği açıktır.
    Bu nedenle, Türkiye Barolar Birliği’nin dava konusu ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, müdahil lehine oluşan yeni hukuki durum da değerlendirilmek suretiyle İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir