Danıştay 4. Daire, Esas No: 2018/6354, Karar No: 2022/1291

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/6354 E. , 2022/1291 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/6354
Karar No : 2022/1291

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …Enerji Anonim Şirketi
(Eski Ünvanı: …Petrol Ofisi Holding Anonim Şirketi)
VEKİLİ : Av. …- Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından örtülü sermayeye isabet eden faiz tutarı üzerinden hesaplanarak ihtirazi kayıtla verilen 2016/3 dönemi katma değer vergisi beyannamesinde ihtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle …sayılı tahakkuk fişi ile tahakkuk ettirilen 1.272.780,19 TL tutarındaki katma değer vergisinin iptali ile fazladan tahakkuk ettirilen 1.272.780,19 TL tutarındaki katma değer vergisinin Vergi Usul Kanunu’nun 112/4 maddesine göre hesaplanacak faiziyle birlikte iadesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. Vergi Mahkemesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; bir hesap dönemi içinde şirketin öz sermayesinin üç katını aşan borçlanmaların örtülü sermaye “sayılması”, 2006 yılının başında yürürlüğe giren Kurumlar Vergisi Kanunu vergi matrahının aşınmasını önleyici tedbir niteliğinde bir düzenlemedir. Mükelleflerin örtülü sermaye kapsamında ödedikleri faizlerin kâr payı sayılması Kanun’un açık ifadesi ile sadece gelir ve kurumlar vergisi uygulaması bakımından geçerli olduğu, her ne kadar Katma Değer Vergisi Kanunu 1. maddesinde kâr payı ve iştirak kazançları verginin konusu olarak sayılmasa da kanunda belirtilen söz konusu kâr payının kurumların doğrudan elde ettikleri başka bir deyişle ticari faaliyetleri sonucunda oluşan kârları olarak kabul edildiği, örtülü sermaye üzerinden ödenen faizler ise 3065 sayılı Kanun’a göre gerçek anlamda kâr payı olmayıp, söz konusu faizlerin Kanun hükmü uyarınca gelir ve kurumlar vergisi yönünden kâr payı sayılacağı, sadece kazanç vergileri için kâr payı olarak isimlendirileceği Kanun lafzından çıkan bir sonuç olduğu, kaldı ki örtülü sermaye üzerinden ödenen faizlerin katma değer vergisi açısından da kar payı olarak nitelendirileceği yönünde Katma Değer Vergisi Kanunu’nda herhangi bir düzenleme bulunmadığı, anılan Kanun uyarınca kâr payı ve iştirak kazançları katma değer vergisi konuları arasında yer almamakla birlikte, ana ortak veya ilişkili firmalar arasındaki borç para verme işlemleri, 3065 sayılı Kanun’un 1.maddesinin 1. fıkrasına göre finansman hizmeti niteliğinde olup, finansman temininin, bir hizmet türü olarak katma değer vergisinin konusuna girdiğinde duraksama bulunmadığı, bu durumda, davacının ortağı olduğu şirkete sunulan finansman hizmeti karşılığında elde edilen faiz geliri için yapılan tahakkuklarda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu kararın esasa ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen iddiaların da kararın esas yönünden bozulmasını sağlayacak nitelikte olmadığı dolayısıyla davacı istinaf başvurusunun bu yönüyle reddi gerektiği, davacı tarafın yargılama giderlerine ilişkin istinaf başvurusuna ilişkin olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Vergi Yargısı Harçları” başlıklı üçüncü kısımda yer alan 52. maddede “Vergi yargısı işlemlerinden bu Kanuna ekli (3) sayılı tarifede yazılı olanlar, vergi yargısı harçlarına tabidir.” hükmüne yer verilmiş olup; 53. maddesinde de, vergi yargısı harçlarının, harca mevzu olan işlemlerden dolayı vergi mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay’a başvuranlar tarafından ödeneceği öngörüldüğü, anılan Kanuna ekli (3) sayılı tarifenin “III-Maktu harç” başlıklı kısmının (a) bendinde, nispi harca tabi tutulmamış olan tahriyat veya ceza kesme ve diğer işlemlerle ilgili vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararlarında, (kararın verildiği tarihteki tutar olan) 31,40-TL maktu karar harcı alınacağı belirtildiği, davacı şirket tarafından örtülü sermayeye isabet eden faiz tutarı üzerinden hesaplanarak ihtirazi kayıtla verilen 2016/3 dönemi katma değer vergisi beyannamesinde ihtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle tahakkuk ettirilen 1.272.780,19 TL tutarındaki katma değer vergisinin iptali ile fazladan tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin Vergi Usul Kanunu’nun 112/4 maddesine göre hesaplanacak faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında, yukarıda yer verilen mevzuat hükmü ve tarife dikkate alındığında maktu karar harcına hükmedilmesi gerekirken davacı aleyhine nispi karar harcına hükmedildiği görüldüğünden, anılan kararda bu yönden usul ve hukuka uyarlık görülmemiş, bu nedenle, davacının istinaf isteminin bu kısım yönünden kabul edilerek, Mahkeme kararının davacı aleyhine nispi karar harcına hükmedilmesine ilişkin kısmı yönünden kaldırılmasına ve davacıdan 31,40 TL maktu karar harcı alınmasına, bu nedenle, davacı istinaf başvurusunun kısmen reddine, kısmen kabulüne (davacı aleyhine nispi karar harcına hükmedilmesine ilişkin kısmı yönünden), davacı aleyhine nispi karar harcına hükmedilmesine ilişkin kısmının kaldırılmasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince ilk derece mahkemesi kararı nedeniyle kararın verildiği tarihte geçerli olan 31,40 TL maktu karar harcı alınmasına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faizin kâr payı niteliğinde olduğu, KDV Kanunu’nda kâr payı üzerinden KDV alınabileceğine dair bir hüküm bulunmadığı, KDV Kanunu’nun 30. maddesinin gerekçesine göre indirim konusu yapılamayacak katma değer vergisinin, ticari kazançla ilgisi olmayan giderler için yüklenilen katma değer vergisinin anlaşılması gerektiği, kararın hukuka uygun olmadığı ve bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, …TL maktu karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 07/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir