Danıştay 4. Daire, Esas No: 2018/1378, Karar No: 2022/676
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/1378 E. , 2022/676 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/1378
Karar No : 2022/676
TEMYİZ EDEN TARAFLAR: 1- …
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı
… Başkanlığı / …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının iş akdinin ikale sözleşmesi ile karşılıklı olarak feshi sonucu işveren tarafından ödenen 1.283.480,00 TL ve 1.633.520,00 TL ek ödemelerden kesinti yapılarak vergi dairesine yatırılan gelir (stopaj) vergisinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme- şikayet başvurunun reddine dair … tarih ve … sayılı işlemin iptali ile kesilen gelir vergisinin yasal faiziyle birlikte iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; dava konusu kesintinin bir kısmının ait olduğu 1.155.564 TL tazminatın, davacının çalıştığı şirketin, davacının iş akdinin ikale sözleşmesi uyarınca sona erdirilmesi nedeniyle yasal bir zorunluluk olmaksızın davacıya işsiz kalması sebebiyle yardım amaçlı yapılan bir ödeme olduğundan bu ödemenin işverene bağlı olarak ve hizmet karşılığı yapıldığından dolayısıyla ücret sayılan ödemelerin ortak özelliğini taşıdığından bahsedilemeyeceğinden davacıya iş güvencesi tazminatı adı altında yapılan söz konusu ödemeden Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. ve 94. maddesinin birinci fıkrasına bağlı (1) işaretli bent uyarınca vergi kesintisi yapılmasında hukuka uygunluk bulunmadığı; davacıya ödenen 1.633.520-TL nin ise, çalışanın işverenin faaliyette bulunduğu sektörde çalışmaması, pasif kalması yani rekabet etmemesi, işverenin ticari sırlarını ve gizli bilgilerini açıklamaması karşılığında yapılmış olup, işverene verilen hizmetin ve çalışmanın devamı niteliğinde olması hassebiyle ücret olarak nitelendirilmesi gerektiğinden, bu tutar üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : İkale sözleşmesi ile işverenle işçi arasındaki hukuki ilişkinin sona erdiği, işveren bir süre daha işçinin işsiz kalmasını ve çalışmamasını emrettiği, bunun karşılığında 1.633.520 TL ödemeyi kabul ettiği, Mahkemece iki farklı şekilde değerlendirilen ödemelerin farklı olmadığı, ikisinin de hizmet karşılığı yapılmadığı ileri sürülerek kararın aleyhe olan kısımlarının bozulması istenilmektedir.
TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davacının düzeltme başvurusunda ileri sürdüğü hususların düzeltme-şikayet kapsamına girmediği, tevkif suretiyle alınan vergilerde ödemenin yapıldığı tarihi izleyen otuz gün içinde dava açılmadığından davanın süre yönünden reddi gerektiği, yapılan ödemelerin ücretin tüm unsurlarını taşıdığı ileri sürülerek kararın aleyhe olan kısımlarının bozulması istenilmektedir.
DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
DAVALININ SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İşçi ile işverenin kendi aralarında bir anlaşma yapma yoluna giderek aralarındaki iş ilişkisini sonlandırmaları uygulamada ikale sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. İkale sözleşmesine ilişkin 4857 sayılı İş Kanunu’nda ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda herhangi bir düzenleme yer almamakta, bu sözleşme türüne ilişkin uygulama daha çok Yargıtay tarafından verilen kararlarla şekillenmektedir.
İkale sözleşmesi yapılırken, işçi ile işverenin anlaşarak ve özgürce belirleyecekleri koşullar çerçevesinde iş ilişkisini sonlandırmaları amaçlanmakta olup, sözleşmeye istinaden, işçi, ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı talebinde bulunmaması, iş güvencesi kapsamında olsa bile işe iade davası açmaması ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatından ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer haklarından vazgeçmesi karşılığında kayıplarını telafi edecek bir ödemenin yapılmasını sağlamakta; işveren ise, işçiye yaptığı ödeme sayesinde, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer hakları ödeme yükümlülüğünden ve işe iade davası açılması yükünden kurtulmaktadır.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olduğu belirtilmiş; 2. maddesinde gelire giren kazanç ve iratların, ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar olduğu tadat edilmiş; 25. maddesinde de, gelir vergisinden müstesna olan tazminat ve yardımlar sayılmış, söz konusu maddenin 1.fıkrasının 1. bendinin olay tarihindeki halinde ise; ölüm, sakatlık hastalık (Değişik ibare:16/06/2009-5904 S.K./1.madde) ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların gelir vergisinden müstesna olduğu açıklanmıştır.
Aynı Kanunun 61. maddesinin 1. fıkrasında, ücretin, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu; 2. fıkrasında, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği; 3. fıkrasının (2) numaralı bendinde, evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatlerin ücret sayılacağı düzenlenmiş, ayrıca, Kanunun 94. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde de, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61. maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104. maddelere göre tevkifat yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 116. maddesinde, vergi hatasının, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olduğu belirtilmiş, 117. maddesinde, hesap hatalarının; matrah hataları, vergi miktarında hatalar ve verginin mükerrer olması olduğu, 118. maddesinde de vergilendirme hatalarının; mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata, vergilendirme veya muafiyet döneminde hata olduğu tahdidi olarak sayılmak suretiyle düzenlenmiş; 118. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendinde, mevzuda hata, açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlandıktan sonra, 122. maddesinde, mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde ise, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak kanunda belirtilen durumlarla sınırlı olarak, hukuki ihtilaf içermeyen basit ve açık hataların düzeltme ve şikayet yoluna başvurulmak suretiyle dava konusu edilebilmesi mümkündür. Aksi takdirde, her türlü uyuşmazlığın düzeltme zamanaşımı içinde dava konusu edilebilmesi söz konusu olur ki, bunun da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun dava açma sürelerine ilişkin 7. maddesinin düzenlenme amacına uygun düşmeyeceği tartışmasızdır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre çalışanlara ücret, ödenek, tazminat veya başka bir ad altında yapılan ödemelerin ücret olduğu, yapılan ödemenin gelir vergisinden müstesna olması için 4857 sayılı İş Kanunu’nda tanımlanan tazminatlardan olması veya mahkeme kararına dayalı işe iade edilmeme tazminatı olması gerektiği, dolayısıyla davacıya “ek ödeme” adı altında ödenen tutarın ücret olarak kabulü gerek görülmekle birlikte bu değerlendirmeden de görüleceği üzere bu durumun hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu ve söz konusu iddiaların ancak ilgili vergi kesintisine karşı süresi içerisinde açılacak bir davada dikkate alınabileceği anlaşılmıştır. Buna göre, düzeltme-şikayet başvurusu konu, Vergi Usul Kanunu’nun vergilendirme hatası ile ilgili 116, 117 ve 118. maddeleri kapsamında incelenemeyeceğinden aksi gerekçe ile işin esası incelenerek verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
2. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Davacının iş akdinin ikale sözleşmesi ile karşılıklı olarak feshi sonucu işveren tarafından ödenen 1.283.480,00 TL ve 1.633.520,00 TL ek ödemelerden kesinti yapılarak vergi dairesine yatırılan gelir stopaj vergisinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme- şikayet başvurunun reddine dair … tarih ve … sayılı işlemin iptali ile kesilen gelir vergisinin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı kısmen kabul, kısmen reddeden Mahkeme kararı temyiz edilmiştir.
Davalı idarenin temyiz istemi yönünden;
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi ve kararın bu kısmının onanması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.
Davacının temyiz istemine gelince;
Davacıya ek ödeme adı altında yapılan rekabet etmeme ödemesinin ücret niteliği taşımadığı, söz konusu ödemeler üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmasının açık bir vergilendirme hatası olduğu, dolayısıyla tevkif edilen verginin iadesi istemiyle yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddine dair dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ve tahsil edilen verginin faizi ile birlikte davacıya iadesi gerektiği sonucuna varıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ve Mahkeme kararının, dava konusu işlemin rekabet etmeme ödemesi üzerinden tahsil edilen gelir vergisinden kaynaklanan kısmına ilişkin hüküm fıkrasının ise bu gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararının bu kısmına da katılmıyorum.
(XX) KARŞI OY :
Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize konu kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz istemlerinin reddi ve kararın onanması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.