Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/9950, Karar No: 2021/1390

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/9950 E. , 2021/1390 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2016/9950
    Karar No : 2021/1390

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü

    KARŞI TARAF (DAVACI) : …

    İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı adına, limited şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …, … ve … numaralı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davacının, şirkete ait vergi borçlarının doğduğu ve ödenmesi gereken dönemlerde asıl borçlu şirketin ortağı olup olmadığının tespit edilmesinin gerektiği; dosyada bulunan … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın incelenmesinden, asıl amme borçlusu … Madencilik Ltd. Şti.’nin ortaklar kurulu kararının, mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 520. maddesi uyarınca pay defterine yazılmadığından, 01/05/2007 tarihli sermaye artırım kararına ilişkin ortaklar kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespit edildiği ve şirket ortaklarının 23/08/2006 tarihinden önceki ortak olan kişiler olarak kabul edildiği, davacının ise ortaklığına dair herhangi bir karar alınmadığı, davalı idare her ne kadar, davacının 2012 yılındaki tebliğ alındıları ile tutanakta ve 2013 yılındaki yoklama fişinde ortak sıfatıyla imzasının bulunduğunu ileri sürmekte ise de, anılan mahkeme kararında davacının ilgili dönemde şirket ortağı olmadığının belirlenmesi nedeniyle, söz konusu belgelerdeki imzalara itibar edilerek davacının şirketin ortağı olduğundan bahsedilemeyeceği, öte yandan, davalı idarece, asıl borçlu şirketin malvarlığı araştırmasının dava açıldıktan sonra 08/09/2015 tarihinde yapıldığının, savunma ekinde sunulan GİB Intranet çıktılarından anlaşıldığından, şirket hakkında sağlıklı bir malvarlığı araştırması yapıldığından da söz edilemeyeceği anlaşıldığından, şirket ortağı olmadığı görülen davacı adına ödeme emirleri düzenlenmesinde hukuki uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : GİB intranet bilgi formlarındaki tarihlerden hareketle karar verilmiş ise de, bu tarihlerin çıktıların alındığı tarih olduğu, şirket hakkındaki mal varlığı araştırmalarının daha önce yapıldığı, idare olarak ticaret sicil kayıtlarındaki bilgilere göre işlem yapıldığını, davacının da ticaret sicilinde asıl amme borçlusunun ortağı olarak görünmesi nedeniyle yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

    TETKİK HÂKİMİ : …

    DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    Dosyanın incelenmesinden; Mahkemece, her ne kadar, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile, asıl amme borçlusu … Madencilik Ltd. Şti.’nin ortaklar kurulu kararının, mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 520. maddesi uyarınca pay defterine yazılmadığından, 01/05/2007 tarihli sermaye artırım kararına ilişkin ortaklar kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespit edildiği ve şirket ortaklarının 23/08/2006 tarihinden önceki ortaklar olan kişilerin kabul edildiği, davacının ise ortaklığına dair herhangi bir karar alınmadığı, anılan mahkeme kararında davacının ilgili dönemde şirketin ortağı olmadığının belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; anılan kararın Yargıtay tarafından bozulmasına karar verildiği, yeniden yargılama aşamasında davacının davasından feragat ettiği, davacı tarafından açılan davanın ise söz konusu dosya ile birleştirildiği ve yargılamaya devam edildiği, davacının anılan şirketteki ortaklığına dair verilmiş bir karar bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda; mevcut ticaret sicil müdürlüğü ve idare kayıtlarında anılan şirket ortağı durumundaki davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
    Ayrıca; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları hükme bağlanmış, 3. maddesinde, amme borçlusu veya borçlu teriminin, amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini ifade ettiği belirtilmiş, tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi ise, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacakları şeklinde tanımlanmış, 54. maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı, 1, 2 ve 3. bentlerinde cebren tahsilin, gösterilen teminatın paraya çevrilmesi, kefilin takibi, amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi veya gerekli şartlar bulunduğu takdirde iflasın istenmesi yollarından herhangi biriyle yapılabileceği kurala bağlanmış ve 62. maddesinde de, borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından, amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı belirtilmiş ve maddeye 5228 sayılı Kanun ile ikinci fıkra olarak “Maliye Bakanlığı amme alacaklarının takibinde haczolunacak malların tespiti amacıyla yapılacak mal varlığı araştırmasının şekli, alanı ve kapsamı ile araştırma yapılacak amme alacaklarının türü ve tutarını belirlemeye yetkilidir. Bu yetki alacaklı amme idaresi itibarıyla da kullanılabilir.” hükmü eklenmiştir.
    Bu yetkiye istinaden; 11/09/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Seri: A Sıra No: 5 Tahsilat Genel Tebliği ile Seri: A Sıra No: 1 Tahsilat Genel Tebliğinde yapılan değişiklik uyarınca; mal varlığı araştırmasının elektronik ortamda yapılabilmesi durumunda takip konusu tüm amme alacakları için tutar sınırı olmaksızın yurt çapında mal varlığı araştırması elektronik ortamda yapılacaktır.
    Uyuşmazlıkta; Mahkemece, her ne kadar, yapılan mal varlığı araştırmasının dava açıldıktan sonra 08/09/2015 tarihinde yapıldığı belirtilmiş ise de, söz konusu malvarlığı araştırmalarına ait ekran çıktılarında yer alan ve Mahkemece gerekçe yapılan 08/09/2015 tarihinin, malvarlığı araştırmasının yapıldığı tarihi değil, savunma ya da ara kararına cevap için gönderilecek belgelerin çıktısının alındığı tarihe ait olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu nedenle; Mahkeme kararının, mal varlığı araştırmasının usulüne uygun olmadığına ilişkin gerekçesinde de yasal isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Temyiz isteminin kabulüne,
    2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 03/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir