Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/20241, Karar No: 2021/853
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/20241 E. , 2021/853 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/20241
Karar No : 2021/853
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının iş akdinin ikale sözleşmesi ile sona erdirilmesi sonucu işveren tarafından “anlaşma bedeli” adı altında ödenen tutar üzerinden yapılan gelir vergisi kesintisinin iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacının iş akdinin 31/12/2015 tarihinde karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirildiği, düzenlenen protokol kapsamında davacıya iş akdinin sona ermesi nedeniyle net 129.001,69-TL (brüt 200.808,97-TL) ikale bedeli altında ödeme yapıldığı, işverenin, bu tutarlara isabet eden gelir stopaj vergisini bağlı bulunduğu Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Müdürlüğüne beyan edip ödediği, bunun üzerine davacı tarafından ikale bedeli adı altında ödenen tutar üzerinden yapılan 77.646,29-TL lik kesintinin iptali ve iadesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı, işine son verilen çalışana yapılan bu ödemenin ücret olarak nitelendirilemeyeceği ve gelir vergisine tabi olmayacağı, ancak iptali ve iadesi istenen tutarın ikale bedeli adı altında ödenen tutar üzerinden yapılan kesinti miktarından fazla olduğu, davacı tarafından tüm vergi matrahı üzerinden yapılan kesintinin iptali ve iadesinin istendiği görülmüş olup, ikale bedeli adı altında ödenen tutar üzerinden yapılan kesinti miktarını aşan kısım bakımından davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacıya işten ayrılması nedeniyle ödenen ya da ödenmesi gereken yasal sınırlar dahilindeki kıdem tazminatı ve eğer iş mahkemesi tarafından hükmedilmiş bir işe başlatmama tazminatı var ise bu tutar haricinde işveren tarafından her ne ad altında olursa olsun davacıya yapılan tüm ödemeler üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmasının yasa gereği olduğu, dava konusu olayda verginin davacının işvereni tarafından beyan edildiği, idarenin cebren tahsil ettiği bir verginin bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının … ve …’in karşı oyu ve oyçokluğu ile ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2021 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olarak belirlendiği; 2. maddesinde gelire giren kazanç ve iratların ticari kazançlar, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar olarak tadat edildiği; 25. maddesinin birinci fıkrasının 1. bendinde; ölüm, sakatlık hastalık (Değişik ibare:16/062009-5904 S.K./1.madde) ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların; 7. bendinde de 1474 ve 854 sayılı kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler hariç) hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarlarının gelir vergisinden müstesna olduğu açıklanmıştır.
Aynı Kanun’un 61. maddesinde, ücretin, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar île sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu; ikinci fıkrasında, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartıyla kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği, 94. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde de, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61. maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104. maddelere göre tevkifat yapılacağı öngörülmüştür.
İşçi ile işverenin kendi aralarında bir anlaşma yapma yoluna giderek aralarındaki iş ilişkisini sonlandırmaları uygulamada ikale sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. İkale sözleşmesine ilişkin gerek 4857 sayılı İş Kanunu’nda gerekse de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda herhangi bir düzenleme yer almamakta, bu sözleşme türüne ilişkin uygulama daha çok Yargıtay tarafından verilen kararlarla şekillenmektedir. İkale sözleşmesinde sözleşmenin amacı işçi ile işverenin anlaşarak ve özgürce belirleyecekleri koşullar çerçevesinde iş ilişkisini sonlandırmak olup, işçi ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı talebinde bulunmama, iş güvencesi kapsamında olsa bile işe iade davası açmama ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer haklarından vazgeçme karşılığında kayıplarını telafi edecek bir ödemenin yapılmasını, işveren ise işçi ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı, işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer hakları ödeme yükümlülüğü ve işe iade davası açılması yükünden kurtulmaktadır.
Buna göre, davacıya ödenen ve tutarın işveren tarafından iş akdinin tek taraflı feshi üzerine işsiz kalan davacıya yasal zorunluluk olmadan aralarındaki protokol uyarınca işsizlik sebebiyle yardım amaçlı ödenmiş olması “ücret benzeri brüt” ödeme olarak gösterilen 4857 sayılı Kanun’a göre tanımlanan işsizlik tazminatı olarak değil hizmet ilişkisi kapsamında ve ikale sözleşmesi çerçevesinde ödenen bir tazminat olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat ve açıklamalara göre, davacıya ödenen tazminat 4857 sayılı Kanun’da tanımlanan tazminatlardan veya mahkeme kararına dayalı işe iade edilmeme tazminatı olmadığı açık olup, ikale sözleşmesi çerçevesinde ödenen bir tazminat olarak gelir vergisine tabi ücret kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle ödenen dava konusu tazminatın kıdem tazminatına isabet eden kısmı hariç gelir vergisinden istisna edilmesi mümkün olmadığından davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ve Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.