Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/19310, Karar No: 2021/2641
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/19310 E. , 2021/2641 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/19310
Karar No : 2021/2641
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … İplik Örme İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.’ e ait muhtelif dönemlere ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla adına tanzim ve tebliğ olunan … tarih ve … ve … takip nolu ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; asıl borçlu şirket adına tanzim olunan ihbarname ve ödeme emirleri için, faaliyeti olmayan, iş yeri adresinde bulunamayan şirkete ait belgelerin şirketi temsile yetkili kimseye tebliğ edilmesi için gerekli araştırmalar yapılmadan ilanen tebligat yoluna gidilmesi hukuka uygun olmadığından, ilanen tebligat şartları oluşmadığından, asıl borçlu şirket adına kesinleşmiş veya takip yolları tüketilmiş bulunan amme alacağından söz edilemeyeceğinden, davacı adına ödeme emirleri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı, davacı adına düzenlenen … tarih ve … takip nolu ödeme emrinin takipten kaldırıldığı anlaşıldığından davanın bu kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, kısmen karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Uyuşmazlık konusu amme alacaklarının doğduğu dönemde şirket ortağı sıfatını taşıyan davacı adına takip ve tahsil işlemleri yapılmasının hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü, eksik hükümle verilen Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğ Esasları” başlıklı 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikaların ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmuhaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği; “Tebliğ Evrakının Teslimi” başlıklı 102. maddesinde de, muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memurunun durumu zarf üzerinde yazacağı ve mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderileceği, son fıkrasında da, yukarıda fıkralarda yazılı işlemlerin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyeti taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vazedilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırmak suretiyle tespit olunacağı; 103. maddesinde ise, muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilan yoluyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davada, asıl borçlu şirket adına düzenlenen …, … …, …,… nolu ödeme emirlerinin asıl borçlu şirket “… Mahallesi … Cad. … İşh. No:… Güngören/İSTANBUL” adresinde 18/01/2012 tarihinde tebliğe çıkartıldığı ancak tebliğ edilemediği, muhtar nezdinde tanzim edilen 12/03/2010, 10/02/2011 tarihli adres tespit tutanakları ile de şirketin belirtilen adresinden ayrıldığının tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, asıl borçlu şirketin bilinen adresini terk ettiğinin muhtar nezdinde usulüne uygun olarak düzenlenen adres tespit tutanakları ile ortaya konulduğu ve kanunun amaçladığı anlamda tebliğ imkansızlığı gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, davalı idarece Kanun’un öngördüğü anlamda ilanen tebliğ şartları sağlandığından, ilanen tebliğin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise davacı şirket adına düzenlenen ödeme emrinin usulüne uygun olarak tanzim ve tebliğ edilip edilmediği hususlarının araştırılarak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Vergi Mahkemesi kararının, dava konusu olan ancak kararda hüküm kurulmayan asıl borçlu şirket adına düzenlenen …, …, …, …, …, … sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmına gelince;
Uyuşmazlıkta her ne kadar Mahkemece asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen ödeme emirleriyle ilgili genel bir ifade kullanılarak ilanen tebligat şartları oluşmadığından, asıl borçlu şirket adına kesinleşmiş veya takip yolları tüketilmiş bulunan amme alacağından söz edilemeyeceğinden bahsetse de, asıl borçlu şirket adına düzenlenen …, …, …, …, … sayılı ödeme emirlerinin bir kısmının elden vergi dairesinde, bir kısmının ise posta yoluyla tebliğ edildiği, … sayılı ödeme emirlerinin ise 5736 sayılı Kanun gereği düzenlendiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu yapıldığı halde hüküm kurulmayan ödeme emirleri hakkında da hüküm kurulması gerekirken, eksik hükümle verilen Mahkeme kararında bu yönüyle hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 18/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.