Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/12950, Karar No: 2021/1953
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/12950 E. , 2021/1953 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/12950
Karar No : 2021/1953
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İkamet amaçlı binaların inşaatı faaliyeti ile itigal eden davacı adına, taşınmaz satışından elde edilen kazancın beyanlarına gerçeğe uygun olarak yansıtılmadığından bahisle takdir komisyonu kararına istinaden tarh edilen 2010/3,6 dönemleri vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacı adına, 2010/3 döneminde yaptığı mesken niteliğindeki daire satışı ve 2010/6 döneminde yaptığı dükkan niteliğindeki taşınmaz satışı nedeniyle takdir komisyonunca, idarenin yazı ve tutanakları ile taşınmaz satış sorgulama formları dikkate alınarak belirlenen matrahlar üzerinden cezalı tarhiyat yapıldığı, davacının, uyuşmazlık konusu dönemde inşaat işini yaptığı mesken niteğindeki taşınmazlarla ilgili olarak düzenlediği faturalarda %1 oranında katma değer vergisi beyan ettiği anlaşılmakla birlikte, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, mesken niteliğindeki taşınmazın net alanının 150 m² veya üzerinde olduğuna ilişkin tespit yapılmadan doğrudan %18 oranında yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık görülmediği; öte yandan, dosyadaki katma değer vergisi beyannamelerine göre, davacının dava konusu dönemlere ilişkin devreden katma değer vergisi tutarlarının olması nedeniyle, kendisine yapılan teslim ve hizmetler nedeniyle hesaplanan katma değer vergisini yüklendiği katma değer vergisinden indirme hakkı bulunduğundan, davacı adına, indirim hakkı bulunan devreden katma değer vergisi tutarı dikkate alınmaksızın yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacı adına yapılan cezalı tarhiyatlarda hukuka aykırılık bulunmadığı, temyiz isteminin kabulü ve Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
Davalı idarenin, kararın, 2010/6 dönemi için dükkan niteliğinde taşınmaz satışı nedeniyle yapılan cezalı tarhiyata ilişkin kısmına dair temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bu kısmının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmamıştır.
Davalı idarenin, kararın, 2010/3 dönemi için mesken niteliğindeki daire satışı nedeniyle yapılan cezalı tarhiyata ilişkin kısmına dair temyiz istemine gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesinde, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olacağı düzenlenmiş, 30. maddesinde, re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde, takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması şeklinde tanımlanmış ve maddede defter ve beyannamelerin gerçeği yansıtmaması hali bir re’sen tarh nedeni olarak belirtilmiş, 134. maddesinde ise; vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından imzalanan 03/04/2007 tarihli Düzenleme Şeklinde Satış Vaadi İçerikli Kat Karşılığı İnşaat Mukavelesi uyarınca Ankara İli, … Mah., … Ada, … Parselde yapılacak olan 11 adet daireden, 5 adedinin arsa sahiplerine, 6 adet dairenin ise müteahhide ait olduğu, bu kapsamda …’ın payına 9 numaralı dairenin düştüğü ve bu dairenin teslimi aşamasında adına 27/02/2010 tarihli ve 595.00 TL tutarlı faturanın düzenlendiği, Tapu Sicil sorgulamalarında …’ın … Ada, … Parselde bulunan ve 25/06/2009, 23/03/2010 ve 23/12/2010 tarihlerinde gerçekleştirilen 3 adet gayrimenkul satışının tespit edildiği; 08/10/2014 tarihli tutanakta, müteahhit olan davacının 25/06/2009 tarihli gayrimenkul satışına ilişkin olarak, 53.000,00 TL tutarında, 23/12/2010 tarihli gayrimenkul satışına ilişkin olarak ise 110.169,49 TL tutarında fatura düzenlediği, davaya konu 23/03/2010 tarihli taşınmaz satışının ise Dikimevi Vergi Dairesinin 01/07/2014 tarih ve 310 sayılı yazısı ekinde bulunan tutanaktan … tarafından müteahhit adına gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı, bu satışa ilişkin faturalarda matrahların belirsiz olduğu, (600) Yurt İçi Satışlar hesabına kayıt yapılmadan yalnızca (391) Hesaplanan KDV hesabına kayıt yapıldığı bilgilerine yer verildiği; anılan 01/07/2014 tarih ve 310 sayılı yazıda, …’ın kendi payına düşen taşınmazı 03/05/2010 tarihinde satması nedeniyle, tapu sorgulamasında tespit edilen 23/03/2010 ve 23/12/2010 tarihli satışların da müteahhit adına yapıldığı sonucuna varıldığı, ancak söz konusu yazının ekinde bulunan tutanağın davaya konu taşınmaz satışına ilişkin gerçek durumun değil, 25/06/2009 tarihinde yapılan taşınmaz satışının, kat karşılığı müteahhide verilen 3 numaralı dairenin 55.978,00 TL’ye satıldığının …’ın ifadesiyle ortaya konulmasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacı tarafından, dava dilekçesinde, davacının müteahhit olarak hissesine düşen dairelerin tamamının faturalı şekilde satıldığını, ilgili dönem katma değer vergisi ve gelir vergisi beyannamelerinde hasılat olarak beyan edildiğini, satılan gayrimenkullerin satış faturasının 14.000,00 TL’nin üzerinde olduğunu iddia ettiği; ancak, 23/03/2010 tarihinde … tarafından tapuda 14.000,00 TL bedelle satılan gayrimenkulün davacıya ait olduğundan bahisle takdir komisyonu kararına istinaden bu tutar üzerinden, vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, her ne kadar 23/03/2010 tarihinde … tarafından tapuda 14.000,00 TL bedelle satılan gayrimenkulün davacıya ait olduğundan bahisle cezalı tarhiyatlar yapılmış ise de, davacının, müteahhit olarak hissesine düşen dairelerin tamamının faturalı şekilde satıldığını, ilgili dönem katma değer vergisi ve gelir vergisi beyannamelerinde hasılat olarak beyan edildiğini, satılan gayrimenkullerin satış faturasının 14.000,00 TL’nin üzerinde olduğunu söylediği ve düzenlediği faturaları dava dosyasına sunduğu, davalı idarece aksinin ispatlanamadığı sonucuna varıldığından, 2010/3 dönemi için yapılan vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık, davayı kabul eden Mahkeme kararının buna ilişkin kısmında ise sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2.Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, 2010/6 dönemi için dükkan niteliğinde taşınmaz satışı nedeniyle yapılan cezalı tarhiyata ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Mahkeme kararının, 2010/3 dönemi için mesken niteliğindeki daire satışı nedeniyle yapılan cezalı tarhiyata ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
4.Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
5.Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
6.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY
İkamet amaçlı binaların inşaatı faaliyeti ile iştigal eden davacı adına, taşınmaz satışından elde edilen kazancın beyanlarına gerçeğe uygun olarak yansıtılmadığından bahisle takdir komisyonu kararına istinaden tarh edilen 2010/3,6 dönemleri vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılması istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararı davalı idarece temyiz edilmiştir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun, “Verginin konusunu teşkil eden işlemler” başlıklı 1. maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisinin konusunu teşkil edeceği ve ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyetinin devamlılığının, kapsamının ve niteliğinin Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre, Gelir Vergisi Kanunu’nda açıklık bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine göre tayin ve tespit olunacağı kuralı getirilmiş; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ticari Kazancın Tarifi” başlıklı 37. maddesinde de, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilerek bentler halinde hangi kazançların ticari kazanç olduğu sayılmış, bu kapsamda ikinci fıkranın 4. bendinde, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden elde ettiği kazancın ticari kazanç sayılacağı kurala bağlanmıştır.
Yine, 3065 sayılı Kanunun 8. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların katma değer vergisi mükellefi oldukları; 10. maddesinin (a) fıkrasında; mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması anında, vergiyi doğuran olayın meydana geleceği; 20. maddesinin 1. fıkrasında ise, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, müteahhit olan davacının, Ankara İli, … Mah., … Ada, … Parselde bulunan dükkan niteliğindeki taşınmazı, tapu kayıtlarına göre 10/10/2008 tarihinde 93.500,00 TL’ye edindiği, 11/06/2010 tarihinde 180.000,00 TL’ye sattığı; ancak, Dairemizin E:2016/13070 sayılı dosyasında bulunan 09/10/2008 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi sözleşmesine göre taşınmazın aslında 155.000,00 TL’ye satın alındığı, 08/10/2014 tarih ve 18745 sayılı tutanakta belirtildiği üzere davacının vergi dairesine ibraz ettiği dilekçesi ile bu satışın ticari amaç olmadan yapıldığını belirttiği, takdir komisyonunun 15/07/2015 tarihli kararı ile, beyan olunan 116.949,16 TL matrah dikkate alınarak, davaya konu 2010/6 dönemi için 296.949,16 TL katma değer vergisi matrahı ve 180.000,00 matrah farkı belirlendiği, bu matrah farkı üzerinden yapılan cezalı tarhiyatın kaldırılması istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Belirtilen yasa kurallarında, ticari ve sınai faaliyete bağlı olarak doğan kazanç, ticari kazanç olarak tanımlanmış; gayrimenkul alım, satım ve inşa işlerinin devamlı olması halinde faaliyet ticari faaliyet, kazanç da ticari kazanç olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, müteahhit olan davacının vergi dairesine ibraz ettiği dilekçesi ile ticari amaç olmadan satış yaptığını belirtmesi, ticari faaliyet yürüttüğü ve söz konusu taşınmaz satışı ile elde ettiği gelirin ticari kazanç olduğu gerçeğini değiştirmeyecek olup, davaya konu dükkan satışına da genel hükümlerin uygulanacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, davacının elde ettiği kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesine ilişkin tüm koşulların gerçekleştiği anlaşılan davada, Vergi Mahkemesince, matrahın bulunuş biçimi bakımından değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, devreden katma değer vergisi dikkate alındığında ödenecek katma değer vergisi çıkmadığından bahisle davanın kabulü yönünde verilen temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının, davaya konu 2010/6 dönemi vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatına ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararının buna ilişkin kısmına katılmıyorum.