Danıştay 13. Daire, Esas No: 2021/2123, Karar No: 2021/2172

Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2021/2123 E. , 2021/2172 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/2123
Karar No:2021/2172

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … İnşaat ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

DİĞER DAVACI : …

DAVACILAR YANINDA MÜDAHİLLER : 1- … İnşaat Ticaret ve San. Ltd. Şti.
2- … İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVALI YANINDA MÜDAHİL : … Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Erzurum Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’nce yapılan ”Erzurum- Kiremitliktepe 5 Adet Atlama Kulesi İnşaatı” ihalesi uhdesinde kalan davacı şirketin 14/05/2009 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca gerçekleştirdiği yapım işi ile ilgili olarak, davacı şirketin ve şirket hisselerinin yarısından fazlasına sahip diğer davacının iki (2) yıl süreyle bütün kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmasına ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kesinleşmiş kararına yönelik … numaralı bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi tarafından verilen gerekçeli karar hakkının ihlali yönündeki 09/09/2020 tarihli kararın sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı şirket tarafından yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen kararın sonuçları yalnızca davacı şirketi ilgilendirdiğinden yeniden yargılamanın yalnızca davacı şirket yönünden yapıldığı, yeniden yapılan incelemenin esas itibarıyla bireysel başvuru kararında vurgu yapılan hususlarla sınırlı olduğu, davacının her bir iddiası ayrı ayrı ele alınarak yeniden inceleme yapıldığı, 17/07/2015 tarihinde Erzurum Atlama Kuleleri pistlerinde, otelinde, kulelerinde meydana gelen hasarların sebebinin ve kimlerin sorumlu bulunduğunun adli makamlarca tespit edilmesi amacıyla … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasında görevlendirilen, profesör, doçent ve yardımcı doçent unvanlı makine, jeoloji, inşaat ve elektrik alanlarında uzman yedi kişilik bilirkişi kurulunca hazırlanan 06/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda; çok miktarda kazı ve dolgu imalatı ile ilave yapı ağırlıkları içeren inşaat mühendisliği projesinin, doğal hâlinde dahi duyarlılığı yüksek olmayan bir alüvyon dolgu üzerinde planlanmış olması, projelendirilirken şevin stabilitesinin irdelenmeyişi ve şev kaymasına karşı hiçbir iyileştirici önlemin projeye dahil edilmeyişi ve yeterli drenaj tedbirlerinin alınmayışı nedeniyle meydana gelen heyelan sonucu hasarların oluştuğu ve beton kalitesinin proje değerinden düşük olduğunun tespit edildiği; bu durumda, gerek davalı idarece yapılan ve yaptırılan tespitler gerekse Mahkeme sürecinde alınan ve birbirini teyit eden raporlarla davacı şirketin ihale konusu işi fen ve sanat kurallarına uygun olarak yerine getirmediği hususunun sabit olduğu anlaşıldığından, davacı şirket ve şirket sermayesinin yarısından fazlasına sahip ortağı olan diğer davacı hakkında tesis olunan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Dosyanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin birinci fıkrası ve Geçici 8. maddesi uyarınca görevli ve yetkili olan … Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderilmek üzere … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY:
Erzurum Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen ”Erzurum-Kiremitliktepe 5 Adet Atlama Kulesi İnşaatı” ihalesi uhdesinde kalan davacı şirketin 14/05/2009 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca gerçekleştirdiği yapım işi ile ilgili olarak davacı şirketin ve şirket hisselerinin yarısından fazlasına sahip diğer davacının iki (2) yıl süre ile kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmasına karar verilmiştir.
Anılan yasaklama kararının iptali istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesi’nce … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın reddine dair karar verilmiş, söz konusu İdare Mahkemesi kararı Dairemizin 09/03/2016 tarih ve E:2015/6310, K:2016/593 sayılı kararıyla onanmış, onama kararına yönelik kararın düzeltilmesi istemi Dairemizin 22/03/2017 tarih ve E:2016/2137, K:2017/739 sayılı kararıyla reddedilerek Mahkeme kararı kesinleşmiştir.
İdare Mahkemesi’nin kesinleşen kararına yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’ne … numaralı bireysel başvuru yapılmış, Anayasa Mahkemesi’nin 09/09/2020 tarihli kararıyla davacı şirketin gerekçeli karar hakkının ihlâl edildiği sonucuna varılarak bireysel başvuruya konu kararın sonuçlarının ortadan kaldırılması için ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiştir.
Yeniden yargılama sonucunda … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı 30 gün içerisinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceğinin belirtilmesi üzerine davacı şirket tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na 6545 sayılı Kanun’la eklenen 20/A maddesinde, ivedi yargılama usulü düzenlenmiş, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri ile Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları bu usulün uygulanacağı uyuşmazlıklar arasında sayılmış, anılan usule tâbi olan davalar hakkında verilen nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’la değişik 45. maddesinin birinci fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceği, ancak konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararların kesin olduğu, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı belirtilmiş, aynı maddenin son fıkrasında, ivedi yargılama usulüne tâbi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamayacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesinin birinci fıkrasında, ivedi yargılama usulü hariç olmak üzere bu Kanun’la idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümlerin, 2576 sayılı Kanun’un, bu Kanun’la değişik 3. maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanacağı, bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümlerin uygulanacağı; 07/11/2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığının Bölge Adliye Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemelerinin Tüm Yurtta Göreve Başlayacakları Tarihe İlişkin Kararı’nda, 2576 sayılı Bölge İdare
Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca kurulan bölge idare mahkemelerinin 20/07/2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlayacağı kuralına yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un “Yargılamanın yenilenmesi” başlıklı 53. maddesinde, Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında bu maddede sayılan sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesinin istenebileceği; “Yargılamanın yenilenmesi usulü” başlıklı 55. maddesinde, isteğin ilişkin olduğu konu, diğer bir daire veya mahkemenin görevine girmiş ise kararın bu daire veya mahkemece verileceği, karşı tarafın savunması alındıktan sonra isteklerin inceleneceği ve kanunda yazılı sebepler varsa davaya yeniden bakılarak karar verileceği, yargılamanın yenilenmesi istemleri, kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise, istemin reddine karar verileceği, yargılamanın yenilenmesi istemlerinde duruşma yapılmasının, görevli daire veya mahkemenin kararına bağlı olduğu, 53. ve 55. madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın yenilenmesinde 2577 sayılı Kanun’un diğer hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” başlıklı 50. maddesinde, esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlâl edildiğine ya da edilmediğine karar verileceği, ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlâlin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği, tespit edilen ihlâl bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa ihlâli ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderileceği, yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin ihlâl kararında açıkladığı ihlâli ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar vereceği kuralı yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yargılama sonucunda ulaşılan kesin hüküm, yargı yerince kanunda gösterilen usullerle verildikten ve olağan kanun yollarından geçerek veya kanun yollarına başvurma süreleri geçirilmek suretiyle, uyuşmazlığı nihaî olarak sonuçlandırıp şekli anlamda kesinleştikten sonra, anılan kararın, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan başka bir davada verilecek bir kararla değiştirilemeyeceğini ifade etmekte ve maddi anlamda kanuni bir gerçeklik olarak kabul edilmektedir.
Kesin hüküm kurumunun kabul edilmesinin temel amacı, kesin olarak karara bağlanmış bir uyuşmazlığın tekrar incelenmesini ve aynı uyuşmazlık için farklı yönde kararlar verilmesini önlemek ve nihayetinde hukuki güvenliği ve istikrarı sağlamaktır.
Aktarılan mevzuat hükümlerine göre idari yargılama usulünde, kesinleşen mahkeme kararıyla sonuçlandırılmış bir konuda yeniden yargılama yapılması, (1) 2577 sayılı Kanun’un 53. maddesinde sayılan sebeplerden birinin varlığının Mahkemece kabulü nedeniyle yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi veya (2) 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi tarafından yeniden yargılama yapılmasının uygun bulunmasına karar verilmesi hâlinde mümkündür.
1. Yargılamanın yenilenmesi: Asıl olan maddi anlamda kesin hükmün bağlayıcılığı ve değişmezliği olmakla birlikte, yargılama sürecindeki veya verilen karardaki ağır hata ve eksikliklere rağmen kesin hüküm adına bu nitelikte bir kararı geçerli kılmanın kesin hükümden beklenen kamu düzenini sağlama ve hukuki istikrarı gerçekleştirme amacını yerine getiremeyeceği düşüncesiyle, kanunda tahdidi olarak sayılan hâllerde, kesinleşmiş hatalı kararların düzeltilebilmesi veya ortadan kaldırılabilmesi için olağanüstü kanun yolu niteliğindeki yargılamanın yenilenmesi kurumu ihdas edilmiştir (Ramazan Arslan, Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, Ankara, 1977, s.6).
Yargılamanın yenilenmesi, kanunda sınırlı bir biçimde sebepler öngörülmek suretiyle somutlaştırılmış ağır yargılama hataları yahut noksanlıkları ile sakatlanmış ve maddi anlamda kesinleşmiş ancak ağır usulî eksiklikler veya karara temel olan bilgi ve belgelerde ağır yanlışlıklar bulunan bir hükmün, kesin olarak verilen veya kesinlik kazanmış bu kararı veren mahkeme tarafından iptal edilmesini ve bu hükümle sonuçlanmış davada gerekiyorsa yeniden yargılama yapılmasını ve yeni bir hüküm verilmesini amaçlayan usulî bir olanaktır (Arslan, a.g.e., s.14; Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Ankara, 2021, s. 135).
Yargılamanın yenilenmesi, yenilenmeye konu kararı veren mahkemeye sunulan dava dilekçesiyle talep edilir. Dolayısıyla, yargılamanın yenilenmesi, kanunda tahdidi olarak sayılmış sebeplerden herhangi birinin ortaya çıkması durumunda yargılamanın yenilenmesini istemeye hakkı olanlar tarafından talep edilen yeni bir davadır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul, 2001, s. 5245). Başka bir deyişle, istinaf ve temyizden farklı olarak yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuru, bir davanın açılması suretiyle gerçekleştirilir (Tanrıver, a.g.e., s. 136) ve yargılamanın yenilenmesi talep edilen mahkeme, usule ilişkin şartların gerçekleşmesi halinde esasa girmek suretiyle öncelikle yargılamanın yenilenmesi sebebinin doğruluğunu araştırır (Kuru, a.g.e., s.5257).
Mahkemece, davaya dayanak olarak ileri sürülen sebebin gerçekten var olduğuna karar verilirse, yapılan yargılama sonucunda ilk karar yeniden ele alınarak yeni bir karar verilir (Arslan, a.g.e., s.163). Yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen bu yeni karar, verildiği anda kesin nitelikte bir karar değilse bu karara karşı 2577 sayılı Kanun’un 55. maddesinin beşinci fıkrasında yer verilen yargılamanın yenilenmesinde bu kanunun diğer hükümlerinin uygulanacağına dair hüküm ile usul hükümlerinin derhal uygulanırlığı prensibine uygun olarak kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan olağan kanun yollarına başvurulabilir.
2. Yeniden yargılama: Anayasa Mahkemesi’nin ihlâl kararının sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması, 2577 sayılı Kanun’un 53. maddesinde tahdidi olarak sayılan yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında sayılmamış, ancak hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunan konuda tekrar yargılama yapılmasını sağlayan bir hukuki olanak olarak ayrıca düzenlenmiştir.
Yeniden yargılama ile yargılamanın yenilenmesi kurumu arasındaki benzer ve farklı yanlar Anayasa Mahkemesi tarafından şu değerlendirmelere yer verilerek ele alınmıştır:
“6216 sayılı Kanun’un 50. maddesiyle işaret edilen yeniden yargılama kavramı, ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan belli yönlerden farklılık taşımaktadır. Kuşkusuz ki Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılamaya hükmettiği durumlarda da derece mahkemesi kesin hükme bağlanmış bir uyuşmazlığı yeniden ele almaktadır. Bu yönüyle ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi müessesesi ile Anayasa Mahkemesince yeniden yargılamaya hükmedilmesi arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin, tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hallerde, ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hallerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür.
Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi, kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır. Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir eksiklikten kaynaklanıyorsa söz konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık ihlalin, idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince yapılan veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği hallerde derece mahkemesinin, usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir.” (AYM, Mehmet Doğan Kararı, B.No: 2014/8875, 07/06/2018, §59, 60)
Yargılamanın yenilenmesine yönelik hukuki çerçeve ile Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılamaya yönelik değerlendirmeleri birlikte irdelendiğinde, “yeniden yargılama”nın, hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunan konuda tekrar yargılama yapılması açısından “yargılamanın yenilenmesi”nden temel bir farkının bulunmadığı; yargılamanın yenilenmesinde, yargılamanın tekrarını gerektiren sınırlı sayıdaki sebebin doğruluğu mahkeme tarafından belirlenip yeniden yargılama yapılmasına karar verilirken, yeniden yargılamada ise, kesinleşmiş mahkeme kararının hangi yönlerden kusurlu olduğu ve yeniden yapılacak yargılamayla ihlâle konu unsurların nasıl giderileceği Anayasa Mahkemesi tarafından belirlenmektedir. Bunun dışında yargılamanın yenilenmesiyle yeniden yargılama arasında temel bir fark bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yargılamanın yenilenmesi veya yeniden yargılama sonucunda verilen karar, verildiği anda kesin nitelikte bir karar değilse, bu karara yönelik olağan kanun yolları kararın verildiği tarihteki usul hükümlerine göre belirlenecektir.
Buna göre, idare ve vergi mahkemelerinin konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen davalarda verilen kararları ile ivedi yargılama usulüne tâbi davalarda verilen kararları hariç, 2576 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesine göre kurulan Bölge İdare Mahkemeleri’nin tüm yurtta göreve başladıkları 20/07/2016 tarihinden sonra verilen nihaî kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir.
Bu itibarla, yukarıda belirtilen istisnalar arasında bulunmayan davada, Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama kararı üzerine İdare Mahkemesi’nce verilen davanın reddi yolundaki kararın yeni bir karar olduğu açık olduğundan, 20/07/2016 tarihinden sonra verilen bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Dosyanın istinaf incelemesinde görevli (ve yetkili) Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderilmek üzere kararı veren Ankara 5. İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 10/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir