Danıştay 13. Daire, Esas No: 2016/1699, Karar No: 2022/983
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2016/1699 E. , 2022/983 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/1699
Karar No:2022/983
TEMYİZ EDENLER
(DAVACILAR) : 1. … Köyü Tüzel Kişiliği
2. …
…
63. Rabiye ÇELİK
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … (…) Genel Müdürlüğü
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …,
Hukuk Müşaviri …,
Hukuk Müşaviri …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Artvin ili, Yusufeli ilçesi, … Köyü sınırları içerisinde yapımı planlanan hidroelektrik santral projesi (HES) için … Elektromekanik Enerji Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ile DSİ Genel Müdürlüğü arasında imzalanan Damla Regülatörü ve Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisinin Su Kullanımı Hakkı ve İşletme Esaslarına İlişkin Anlaşmanın iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; bir idarî işlemin idarî davaya konu edilebilmesi için bu işlemin tüm aşamalardan geçerek tekemmül ettirilmesi ve idarî yönden kesinleşmiş olmasının gerektiği, Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 12. maddesinde, hidroelektrik santral projelerine ilişkin olarak çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) prosedürü işletilerek “ÇED Gerekli Değildir” veya “ÇED Olumlu Kararı” alınmasının proje sahibinin sorumluluğuna bırakıldığı, “ÇED Olumsuz Kararı” verilmesi hâlinde su kullanım hakkı anlaşmasının hükümsüz kalacağı kuralına yer verildiği, ÇED prosedürü işletilerek sonucunda alınacak karara karşı açılan davalarda dereye bırakılması gereken can suyu gibi su kullanım anlaşmasında yer alan hususların da değerlendirildiği dikkate alındığında, su kullanım hakkı anlaşmasının ÇED prosedüründen ayrı düşünülmesi ve “ÇED Gerekli Değildir” veya “ÇED Olumlu Kararı” alınmadan doğrudan uygulanmasının hukuken mümkün olmadığı, bu durumda Damla Regülatörü ve HES projesine ilişkin olarak proje sahibi şirket ile DSİ Genel Müdürlüğü arasında imzalanan su kullanım anlaşmasının idarî davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, salt su kullanım anlaşması imzalanmasının tek başına bir idarî işlem olduğu, söz konusu anlaşma düzenlendiği anda birçok hukukî sonuç doğurduğu gibi birçok idarî işlemin de temelini oluşturduğu, bu kapsamda su kullanım hakkı anlaşmasının kesin ve yürütülebilir bir işlem olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığı ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davacılar tarafından ileri sürülen iddiaların mesnetsiz olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının yetki yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Dosyanın incelenmesinden, DSİ Genel Müdürlüğü ile … Elektromekanik Enerji Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında imzalanan … Regülatörü ve Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisinin Su Kullanımı Hakkı ve İşletme Esaslarına İlişkin Anlaşmanın 11/03/2008 tarihinde noter tarafından onaylandığı, davacılar tarafından söz konusu Anlaşma’nın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları idarî dava türleri arasında sayılmış; 14. maddesinin üçüncü fıkrasında, dilekçelerin görev ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve Kanun’un 3. ve 5. maddelerine uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği belirtilmiş; 15. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın yetki yönünden reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un “İdarî davalarda genel yetki” başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrasında, “Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, bu Kanun’da veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması hâlinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idarî işlemi veya idarî sözleşmeyi yapan idarî merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.”; 34. maddesinin birinci fıkrasında ise, “İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idarî davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların bulunduğu yer idare mahkemesidir.” kurallarına yer verilmiştir.
İdari davalarda genel yetki, 2577 sayılı Kanun’un 32. maddesinde düzenlenmiştir. 32. maddenin yukarıda yer verilen birinci fıkrasına göre, iptal davalarında yetki konusundaki genel kural, dava konusu idari işlemi tesis eden idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinin yetkili olmasıdır.
2577 sayılı Kanun’un 33. ile 37. maddeleri arasında ise, kamu görevlileri ile ilgili davalarda, taşınmaz ve taşınır mallara ilişkin davalarda, tam yargı davalarında ve vergi uyuşmazlıklarında geçerli olan özel yetki kuralları düzenlenmiştir.
Kanun’un 34. maddesinde, taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasından kaynaklanan iptal ve tam yargı davaları ile konusu taşınmaz mal olan idarî sözleşme uyuşmazlıklarından ve ayrıca kamu mallarına ilişkin idari davalardan söz edilmiştir. Maddenin öngördüğü yetki kuralı özel ve kesin nitelikte olduğundan; anılan davaların mutlaka uyuşmazlık konusu taşınmaz malın bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde görülmesi gerekmekte, 32. maddenin birinci fıkrasındaki genel yetki kuralının bu alanda geçerliliği bulunmamaktadır (YENİCE Kâzım / ESİN Yüksel, Açıklamalı-İçtihatlı-Notlu İdari Yargılama Usulü, 1983, Ankara, s.656).
Aslında, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen idarî dava türlerinden hiç birinin konusu taşınmaz mallar değildir. Dolayısıyla, 34. maddede yer alan “taşınmaz mallara ilişkin davalar” ifadesinden anlaşılması gereken, taşınmaz malları konu edinen idarî davalar değil; “idarî uyuşmazlığın kaynağı olan taşınmaz mallarla ilgili bir isteği karşılayan” ya da “taşınmaz mallar üzerindeki bir hakkı ihlâl eden” idarî işlemleri konu edinen idarî davalardır (CANDAN Turgut, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 2017, Ankara, s.929).
Bu durumda, idarî dava türlerinden olan iptal davalarında, yetkili mahkemenin tespitinde kural olarak 32. maddede belirlenen ilkenin uygulanmasının esas olduğu; bu genel kuraldan ayrılmanın ancak istisna öngören özel bir yetki kuralının varlığı hâlinde mümkün olduğu; 2577 sayılı Kanun’un 34. maddesinde düzenlenen özel yetki kuralının ise taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasını veya taşınmaza bağlı hakları konu alan işlemlere karşı açılan davalara yönelik olduğu açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığın, 2577 sayılı Kanun’un 34. maddesinin birinci fıkrası kapsamında imar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskân gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasına veya taşınmaza bağlı hak kapsamında bulunan bir işleme yönelik olmadığı, taşınmaz hukukuna ilişkin herhangi bir kuralla ilgili olmaksızın, DSİ Genel Müdürlüğü ile … Elektromekanik Enerji Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasında imzalanan … Regülatörü ve Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisinin Su Kullanımı Hakkı ve İşletme Esaslarına İlişkin Anlaşmanın iptaline yönelik olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki genel yetki kuralı uyarınca, dava konusu sözleşmeyi yapan idarî merci olan DSİ Genel Müdürlüğü’nün bulunduğu yerdeki … İdare Mahkemesi yetkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın yetki yönünden reddi ile dava dosyasının … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken, dava konusu işlemin idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair kararda usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.