Danıştay 13. Daire, Esas No: 2014/4879, Karar No: 2020/4005
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2014/4879 E. , 2020/4005 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2014/4879
Karar No:2020/4005
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Enerji ve Ticaret A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …, Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … A.Ş. (…) Genel Müdürlüğü
(… Genel Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: …-… Hidroelektrik Santralinin faaliyete geçtiği 01/10/2001 tarihinden itibaren, davacı şirketten satın alınan elektrik enerjisine uygulanan tarifeden %10’luk Kamu Ortaklığı Fonu (KOF) payı düşürülmeden faturaların düzenlendiğinin anlaşılması nedeniyle Eylül 2001-Şubat 2005 dönemine ait elektrik enerjisi miktarına esas ödenmesi gereken fark tarifelerin Katma Değer Vergisi (KDV) ve gecikme zammı ile birlikte alınacağı, Nisan 2005 döneminden itibaren faturaların %10’luk KOF payı düşülerek düzenlenmesi gerektiğine ilişkin 15/04/2005 tarih ve 678 sayılı işlemin; Mart 2005 dönemi enerji bedeline ait faturaların değerlendirilmesinden KOF hariç olarak yapılan hesaplamada KDV hariç 41.075,68-TL fazlalık tespit edildiğinden bahisle iade faturası düzenlendiğine ilişkin 15/04/2005 tarih ve 2725 sayılı işlemin; Mart 2005 dönemi enerji bedeli alacağı olan 436.223,71-TL tutarın takas mahsup suretiyle tahsil edildiği, Eylül 2001-Şubat 2005 dönemine ait tarife farklarından kaynaklanan ana paranın 933.663,62-TL, gecikme zammının 1.124.192,23-TL olduğu, KDV ile birlikte toplam borç olan 2.428.270,61-TL’den takas mahsup suretiyle tahsil edilen alacağın çıkarılması sonucu hesaplanan 1.992.046,90-TL’nin 29/04/2005 tarihine kadar yatırılması, aksi hâlde bu alacağın takas mahsup suretiyle tahsil edileceğine ilişkin 25/04/2005 tarih ve 2971 sayılı işlemin iptali ile şirketin Mart 2005 dönemine ait enerji bedeli alacağından takas mahsup suretiyle tahsil edilen 484.693,01-TL’nin yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; %10 oranındaki KOF payını elektrik enerjisi satış tarifesi içinde sayan düzenlemenin 4568 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesine İlişkin Kanun ile 01/01/2001 tarihi itibarıyla ortadan kaldırılmış olması karşısında, kanuni dayanağı kalmamış KOF’un, yönetmelik hükmü ile bir tarife unsuru olarak devam ettiğinden bahisle tahsiline olanak kalmadığından, davacı şirkete fazladan yapılan ödemenin gecikme faizi ile birlikte tahsiline yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemler hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, İmtiyaz Sözleşmesi’nin 20. maddesinde mevzuatta yapılan lehe değişikliklerin söz konusu sözleşmeye teşmil edileceğinin kurala bağlandığı, yasal değişiklikle birlikte ortadan kalkan KOF payının iadesinin istenemeyeceği, dava konusu işlemler ihkak-ı hak mahiyetinde olduğundan yıllar içinde biriken tutarın defaten şirketin alacağından mahsup edilmemesi gerektiği, gecikme faizi başlangıcının Eylül 2001 dönemi olarak belirlenmesinin hatalı olduğu, davalı idarenin KDV tahsil etme yetkisinin bulunmadığı, hesaplamaya ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırlması gerektiği, Mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrasının çeliştiği, gerekçeli karar hakkının ihlâl edildiği, duruşma yapılmadan karar verildiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Eylül 2001-Şubat 2005 dönemine ait davacı şirketten alınan elektrik enerjisi miktarlarına ödenen %10’luk KOF payı hariç tutularak hesaplanan ve geri alınması gereken tutarın 933.633,62-TL olduğu, bu tutarın ödenmemesi hâlinde söz konusu borcun şirketin elektrik enerjisi satışından doğacak alacaklarından kanuni faizi ve KDV’si ile birlikte mahsup edilerek tahsil edileceğinin bildirildiği, anılan borcun ödenmemesi üzerine gecikme faizi ile birlikte toplam 2.040.404,06-TL üzerinden mahsuplaşma yapıldığı, mahsuplaşma yapılan tutarın yasal dayanağı ortadan kaldırıldığı hâlde sehven şirkete ödendiği, dolayısıyla ödenen fazla tutarın geri alınmasının hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:
09/07/2018 tarih ve 30473 3. Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesiyle eklenen, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun Geçici 22. maddesinde, maddenin yürürlüğe girdiği tarihte … Genel Müdürlüğü ve …’ın, … bünyesinde birleştirildiği; Geçici 23. maddesinde, maddenin yürürlük tarihinden önce mülga …’ın leh ve aleyhine açılmış davalar ve icra takiplerinde herhangi bir işleme gerek kalmaksızın …’ın, mülga … yerine taraf sıfatı kazanacağı, mülga …’ın mevzuattan ve sözleşmeden kaynaklanan hak, alacak ve yükümlülüklerinin herhangi bir işleme gerek kalmaksızın …’a devredilmiş sayılacağı kuralına yer verildiğinden, bakılan davada, davalı … yerine …’ın davalı sıfatını haiz olduğu görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen “yargılamanın açık ve duruşmalı” yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı, yargısal mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle, hukuk devletini gerçekleştirmenin en önemli araçlarından biridir.
Adil yargılanma hakkının düzenlendiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesindeki “aleni yargılamanın” varlığı, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davalarında taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılacağı; üçüncü fıkrasında, duruşma talebinin, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Anılan maddeye göre, taraflardan birinin isteği üzerine, duruşma yapıldıktan sonra uyuşmazlık hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde duruşma yapılması isteminde bulunulduğu hâlde, Mahkemece duruşma yapılmaksızın karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Mahkemece davacının duruşma istemi göz önünde bulundurulmadan karar verilmesi, hem Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkına, hem de 2577 sayılı Kanun’un 17. maddesinin açık ve emredici kuralına aykırı olduğundan, usûl hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte eksiklik olarak değerlendirilmesi gereken bu husus, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca kararın bozulmasını gerektirmektedir.
Öte yandan, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden karar verileceğinden, davacının esasa ilişkin temyiz iddialarının bu aşamada incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 29/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.