Danıştay 10. Daire, Esas No: 2021/3874, Karar No: 2022/285
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2021/3874 E. , 2022/285 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/3874
Karar No : 2022/285
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından; Burdur ili, Gölhisar ilçesi, … köyünde kain, tapunun … sayılı (toplulaştırma sonrası …/… sayılı) parselinde kayıtlı ve mülkiyetinde olan taşınmazın da içinde yer aldığı alanda 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu kapsamında gerçekleştirilen arazi toplulaştırması işleminin parseline yönelik kısmının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…., K:… sayılı kararıyla; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; davacı açısından arazi toplulaştırmasına temel teşkil eden arazi çalışmaları ve arazi derecelendirilmesinde denklik sağlanmış ise de, mevzuat gereği sabit tesislerin, toplulaştırma işleminde muhafaza edilmesi gerektiği, her ne kadar davalı idarece davacıya ait sığ kuyunun keson kuyu olduğu, dolayısıyla derin kuyu olmadığından sabit tesis olmadığı belirtilmişse de; Arazi Toplulaştırma Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde, sabit tesisin; ev, ahır, samanlık, ambar, kuyu gibi yapılar ile dikili tarım arazilerini ifade edttiğinin belirtildiği, Yönetmelikte kuyu ile ilgili keson kuyu, derin kuyu gibi ayrımlara gidilmediği, bahsi geçen kuyunun 03/09/2015 tarihinde davalı idarenin arazi kontrolünde tespit edildiği, dolayısıyla toplulaştırma işleminden önce açıldığının sabit olduğu, yine aynı Yönetmeliğe göre, proje sahasındaki sabit tesislerin tescilleri yapılmış olsun ya da olmasın tüm dokümanları ilgili kişi ve kuruluşlardan temin edilerek bunlardan yerleri değiştirilemeyecek olanların mevcut durumlarının korunmasının gerektiği, toplulaştırmanın ana amacının da bu gibi taşknlıkların giderilmesini sağlamaya yönelik olduğu, buna karşın toplulaştırma sonrası yapılmak istenilen durumun davacının fiili kullanım durumuna uygun olmadığı, toplulaştırma işleminin arazi toplulaştırmasının amacına, sabit tesislerin korunması ilkesine ve hukuka uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından, hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:.. sayılı kararıyla, davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, mevzuat uyarınca sabit tesis niteliğinde olmayan kuyunun toplulaştırma işleminde kadastral parselde korunması zorunluluğu bulunmadığı, davacının parseli içindeki sığ kuyunun sabit tesis niteliğinde olmadığı, yapılan tüm işlemlerin mevzuata uygun olduğu, bu nedenle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacının maliki olduğu, Burdur ili, Gölhisar ilçesi, … köyünde kain, tapunun 145 sayılı (toplulaştırma sonrası 118/9 sayılı) parselinde kayıtlı taşınmazın da içinde yer aldığı alan, 07/11/2012 tarihli ve 28460 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 12/10/2012 tarih ve 2012/3857 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun 3. ve 8. maddelerine göre uygulama alanı olarak tespit edilmiştir.
Anılan karara istinaden Yamadı köyünde gerçekleştirilen arazi toplulaştırması sonucu, davacıya 7.150,00 m² yüz ölçümlü … parsel sayılı taşınmazı yerine, taşınmazın yalnızca sınırı (ve düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığından kısmen büyüklüğü) değiştirilmek suretiyle 6.871,49 m² yüz ölçümlü … ada, … sayılı parsel tahsis edilmiş, böylece eski parselde yer alan su kuyusu yeni parsele dahil edilmeyen alanda kalmıştır.
Davacı tarafından, gerçekleştirilen arazi toplulaştırması işlemi sonucunda, kadastral parseli içinde bulunan ve sabit tesis niteliğinde olduğu iddia edilen kuyunun başkasına ait parselde bırakılmasının, arazi toplulaştırması ilke ve esaslarına aykırı olduğu ileri sürülerek arazi toplulaştırma işleminin söz konusu taşınmazı yönünden iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinin uyuşmazlığa konu alanın uygulama alanı olarak belirlendiği tarihte yürürlükte bulunan halinde, “Bu Kanunun amacı sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda; a) Toprağın verimli şekilde işletilmesini, işletilmesinin korunmasını, birim alandan azami ekonomik verimin alınmasını, tarım üretiminin sürekli olarak artırılmasını, değerlendirilmesini ve buralarda istihdam imkanlarının artırılmasını… c) Ekonomik üretime imkan vermiyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi… sağlamaktır.” hükmü; “Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri” başlıklı 6. maddesinde de, “(1) Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakatı aranmaksızın arazi toplulaştırılması yapılabilir. (2) İsteğe bağlı olanlara öncelik vermek kaydıyla arazi toplulaştırmasını teşvik için ilgili kuruluşça arazi genişletmek gibi destekleyici tedbirler alınabilir. (3) Toplulaştırma alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için % 10’a kadar katılım payı kesilir… (8) Toplulaştırma esas ve usulleri ile toprağın derecelendirilmesi ile tarla içi geliştirme hizmetlerinin nasıl yapılacağı yönetmelikte belirtilir.” hükmü yer almaktadır.
İşlem tarihinde yürürlükte olan 09/12/2017 tarih ve 30265 sayılı Resim Gazete’de yayımlanan Arazi Toplulaştırma Uygulama Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (v) bendinde, “Sabit tesis: Ev, ahır, samanlık, ambar, kuyu gibi yapılar ile dikili tarım arazilerini… ifade eder.” şeklinde tanımlanmış; “Arazi toplulaştırma alanlarının tespiti ve kesinleşmesi” başlıklı 6. maddesinin 7. fıkrasında, “Arazi toplulaştırmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasına müteakip mahallinde ilanından sonra yapılacak olan sabit tesisler arazi toplulaştırmasında dikkate alınmaz ve ihtilaf halinde bunlar tazminata konu olamaz.” kuralına; “Parsellerin yeniden düzenlenmesi” başlıklı 16. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde de, “Proje sahasındaki sabit tesislerin tescilleri yapılmış olsun ya da olmasın tüm dokümanları ilgili kişi ve kuruluşlardan temin edilerek bunlardan yerleri değiştirilemeyecek olanların mevcut durumları korunur.” kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, su temini maksadıyla, kesitleri ne olursa olsun, tabii zemin üstünden itibaren derinliği Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından tesbit ve ilgili bakanlığın onayından sonra ilan olunan haddi aşan her türlü çukur, sondaj ve kuyuların (el ile açılan kuyular hariç) açılmasını ve kullanılmasını teminen arama ve kullanma belgelerinin Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünden alınması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanuna dayanılarak çıkarılan Yeraltı Suları Tüzüğünün “El ile açılan kuyular” başlıklı 3. maddesinin (a) fıkrasında, “Satıh alüvyonları içinde kazma, kürek, varyoz ve baramin gibi el kazısı aletleri ile kazılan her derinlikteki kuyularla, ilk su tabakası içinde en çok 10 metre derinliğe kadar, en çok 100 milimetre çapında boru çakılarak açılan kuyular, el ile açılan kuyu sayılır.” kuralına; DSİ Yeraltı Suları Teknik Yönetmeliğinin 1.3. maddesinde de, “Yeraltısuları Tüzüğünde belirtildiği üzere, her türlü formasyonda her türlü araç ve gereçle açılan 10 m. den sığ kuyular, 167 sayılı Kanunun 8 inci maddede (a) şıkkında bahis konusu edilen «elle açılan kuyular» sayılmakta ve Yönetmeliğin uygulama alanına girmemektedirler.” düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık, arazi toplulaştırması öncesinde davacıya ait kadastral parselin içinde bulunan kuyunun, sabit tesis niteliğinde bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla toplulaştırma uygulaması sonucunda kadastral parsel içinde korunmasının mevzuata göre gerekli olup olmadığı hususundan kaynaklanmaktadır.
Davalı idarece, davacının taşınmazı üzerinde birden fazla sabit tesisin olduğu, yapılan uygulama sonucunda ancak seranın korunabildiği, sondaj kuyusunun sabit tesis olarak dikkate alınmadığı savunulmuştur.
Öncelikle, yukarıda aktarılan yer altı suları hakkındaki mevzuat hükümleri gereği, derinliği 10 metre ve daha altında olan kuyuların hukuken “el ile açılan kuyu” niteliğinde olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Mahkemece yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenerek dosyaya sunulan 11/03/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda, davacının parseli içinde bulunan kuyunun, derinliği 10 metrenin altında olan sığ (keson) kuyu niteliğinde olduğu, arazi toplulaştırması mevzuatında korunacağı belirtilen kuyunun ise derinliği 10 metrenin üzerinde olan ve yer altı suları mevzuatı uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ruhsata bağlanan derin kuyu niteliğinde olması gerektiği, bu nedenle davacının parselindeki kuyunun sabit tesis niteliğinde değerlendirilmediği görüş ve tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
Aynı doğrultuda, uyuşmazlığa konu eski …sayılı parselde bulunan davacıya ait kuyu hakkındaki DSİ Genel Müdürlüğü 18. Bölge Müdürlüğünün 07/10/2015 tarih ve 653306 sayılı yazısında, kuyunun derinliğinin 10 metre olduğu ve el ile açılan kuyular sınıfına girdiği, bu nedenle yer altı suyu arama ve kullanma belgesine sahip olmadığı belirtilmiştir.
Buna göre, yukarıda anılan mevzuat hükümleri, dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile konusunda uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen bilirkişi raporunun incelenmesinden; davacının kadastral parseli içinde yer alan kuyunun, sabit tesis niteliğinde bulunmadığı anlaşılmakla arazi toplulaştırması sonucunda davacıya tahsis edilen yeni parsel içinde yer verilmemesinin, toplulaştırma ilke ve esaslarına aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin KABULÜNE,
2. … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 20/01/2022 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyizen incelenen … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararı hukuka ve usule uygun olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenleri bulunmadığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşüncesiyle Daire kararına katılmıyoruz. 20/01/2022