Danıştay 10. Daire, Esas No: 2019/9965, Karar No: 2022/108

Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/9965 E. , 2022/108 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/9965
Karar No : 2022/108

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : 1. Huk. Müş. Yrd. …
2- … Bakanlığı VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

DAVANIN KONUSU : Davacı tarafından, mevzuata aykırı ev araması yapıldığı, dijital materyallere imajı alınmadan el koyulduğu, mevzuata aykırı nezarethane koşullarında tutulduğu, psikolojik baskı oluşturacak muamelelere ve işkenceye tabi tutulduğu, başvuru hakkının elinden alındığı ileri sürülerek 2.000.000,00 TL manevi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

YARGILAMA SÜRECİ :
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:.. sayılı kararıyla; davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu … İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu belirtilerek davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davanın konusunun gözaltı sürecinde ve tutukluluk kararı verilmesinin ardından cezaevine götürülene kadar ve sonrasında cezaevinde kamu görevlilerince yapılan işkence ve kötü muamele nedeniyle oluşan manevi zararların tazmini istemi olduğu, savcı ve hakim kararına yönelik hukuka aykırılıkların dava konusu edilmediği, idarenin hizmet kusurundan kaynaklı davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerlerine ait olduğu iddialarıyla temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin REDDİNE,
2. Davanın görev yönünden reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine, 13/01/2022 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :

Dava, davacı tarafından mevzuata aykırı ev araması yapıldığı, dijital materyallere imajı alınmadan el koyulduğu, mevzuata aykırı nezarethane koşullarında tutulduğu, psikolojik baskı oluşturacak muamelelere ve işkenceye tabi tutulduğu, başvuru hakkının elinden alındığı ileri sürülerek 2.000.000,00 TL manevi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ”Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı yedinci bölümünde yer alan 141. maddesinin 1. fıkrasında, ”Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.” hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise ”Birinci fıkrada yazan haller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Aynı Kanun’un ”Tazminat İsteminin Koşulları” başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasında da karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği; istemin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir.
İdarenin işlem veya eylemleri nedeniyle açılacak tazminat davalarının görüm ve çözümünde yukarıda yer verilen İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca genel görevli yargı yeri idari yargı mercileridir. İdari eylem ve işlemlerden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davaların adli yargı mercilerince görülebilmesi için görev açısından özel kanuni düzenlemelerin mevcut olması gerekmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinin 3. fıkrasında suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle açılacak tazminat davalarının adli yargının görevi kapsamında olduğu belirtilmiştir; ancak dava konusu tazminat istemi Hakim veya Cumhuriyet Savcısının verdiği karar ya da tesis ettiği işlemden kaynaklanmamakta, gözaltı kararı ile başlayıp tutukluluk kararına kadar geçen süreç içerisindeki nezarethane koşullarının hukuka uygun olmadığı iddiasına dayanmaktadır.
Gözaltı işleminin gerçekleştiği nezarethanelerin yönetim, denetim ve işletilmesinin idare tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğu açıktır. Nezarethane koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukukta belirtilen standartlara uygun hâlde bulundurulması ve bu koşulları sağlamakla yükümlü personelin yetiştirilmesi ve denetimi idarenin sorumluluğundadır.
Bu durumda gözaltına alnmadan tutuklanana kadar geçen süre içerisinde nezarethanedeki tutulma koşullarının hukuka uygun olmaması iddiasına dayanan tazminat isteminin idari yargı merciince incelenmesi gerekmektedir.
Bu sebeple davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevinde bulunduğu gerekçesiyle davayı görev yönünden reddeden İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir