Danıştay 10. Daire, Esas No: 2019/6755, Karar No: 2021/4551
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/6755 E. , 2021/4551 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6755
Karar No : 2021/4551
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. … , Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
(Mülga … Kurumu)
VEKİLLERİ : …
İSTEMLERİN_KONUSU : Davacılar tarafından, Kütahya ili Simav ilçesi Doç. Dr. İsmail Karakuyu Simav Devlet Hastanesinde 27/06/2008 tarihinde gerçekleştirilen ameliyat sonrasında yapılan enjeksiyon nedeniyle davacılardan …’ın sağ bacağındaki sinirlerde zedelenme, sağ bacağında incelme, güç kaybı, düşüklük ve kaslarında incelme meydana gelmesinin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle uğranılan zararlara karşılık … için 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, eşi … için 30.000,00 TL manevi tazminatın 27/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince davacıların maddi tazminat istemlerinin reddi, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü, kısmen reddi ile 20.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılardan …’a ödenmesi yolunda verilen … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, hatalı enjeksiyonun 27/06/2008 tarihinde uygulandığı, yakınma ve şikâyetler neticesinde ancak 30/06/2008 tarihinde nöroloji servisine gönderildiği, tedavide gecikildiği, ameliyattan sonra kolunda damar yolunun açık olmasına rağmen bu yer dışında kalçadan enjeksiyonun tercih edildiği, şikâyetleriyle ilgili olarak hiçbir tedavinin yapılmadığı, hastanede EMG cihazı olmadığı için EMG çekiminin sonra yapılmasının söylendiği, bu hususun dahi gerekli teçhizatın bulunmaması sebebiyle davalı idarenin sorumluluğunu doğurduğu, yapılan enjeksiyon ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı bulunduğunun doktor raporları, tıbbi literatür ve soruşturma dosyası ile sabit olduğu, %24 oranında engelli hale geldiği, dosyadaki raporun çelişkili olduğu, yeniden bilirkişi inceleme yapılması gerektiği, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, maddi zararlarının karşılaşması, eş …’a da manevi tazminat ödenmesi gerektiği, hükmedilen manevi tazminatın düşük kaldığı, faizin olay tarihinden itibaren başlatılması gerektiği ileri sürülmektedir. Davalı idare tarafından, olayda davalı idarenin tazmin ile yükümlü tutulabilmesi için aranan şartların gerçekleşmediği, herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı, manevi tazminatın ancak ağır hizmet kusurunun bulunması halinde verilecek bir tazminat türü olduğu, bu tazminat türüne ancak hüküm tarihinden itibaren faiz işletilebileceği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiinde olan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığının hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı temyize konu kararının (manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmı yönünden Başkan … ile Üye …’ın; maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmı yönünden Üye …’ın karşı oyu ile) ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/10/2021 tarihinde manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmı yönünden oy birliğiyle, diğer kısımları yönünden oy çokluğuyla karar verildi.
(X) – KARŞI OY :
Dava dosyasında yer alan, Doç. Dr. İsmail Karakuyu Simav Devlet Hastanesinin Tıbbi/Cerrahi Girişimler İçin Onay Formu’nda davacılardan …, “önerilen girişimsel teşhis yöntemlerinin, tedavinin veya ameliyatın yapılmasını kabul ettiğini” beyan etmiş olup, bu belgeden davacının hastanede yattığı süre içerisinde gerçekleştirilen tüm tıbbi ve cerrahi tedavilere onam verdiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına bu yönüyle katılmıyoruz.
(XX) – KARŞI OY :
Uyuşmazlıkta, dava konusu olaya ilişkin olarak yürütülen ceza soruşturması kapsamında Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda, “27/06/2008 tarihinde uygulandığı belirtilen enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun yanlış yere uygulandığına dair kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru yere uygulanması durumlarında da ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla sinire toksik etkisi, vücut yapısı, siyatik sinirin anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği, konulan tanının uygunluğu konusunda yorum yapılamadığı, anal fissür tanısı olan kişiye fissürektomi operasyonu uygulanmasının tıp kurallarına uygun olduğu” yönünde; İdare Mahkemesinin istemi üzerine Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 13/10/2015 tarihli raporda ise, “kas içi ilaç uygulamasının, ilaçların hızlı emilimi ve etki göstermesi beklendiğinde veya intestinal yolla verildiğinde emilim, etki ve etkileşim nedeniyle yararın olmadığı ya da zararın olduğu durumlarda tercih edildiği, hastanın yoğun ağrıları olduğundan hızlı etki göstermesi nedeniyle kas içi uygulamayı hekimin takdir ettiği, bu durumun tıp gereklerine uyan yerinde bir karar olduğu, bu uygulamanın tedavide sıklıkla uygulanan ve temel beceri gerektiren bir yöntem olduğu, uygulamanın sinir yaralanmaları hafif paresteziden kas paralizisine uzanan derecede ciddi olabilecek sekellerle sonuçlanabildiği, yetkili kişiler tarafından uygulandığında dahi meydana gelebilecek ciddi sonuçlara yol açabilen bir durum olduğu, enjeksiyonu yapan personelin ehliyetli ve tecrübeli olduğunun tespit edildiği, enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, oluşan nöropatinin enjeksiyon uygulamasının beklenebilir komplikasyonu olduğu, hekim ve hemşireye herhangi bir kusur atfedilemeyeceği, sağlık kuruluşlarında uygulanan muayene, tedavi ve bakım hizmetinde idarenin kusurunun bulunmadığı yönünde” görüş bildirilmiştir.
Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde, Devletin; herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelerden, tüm vatandaşların yaşama haklarının, devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na da sahip olmak anlamındadır.
Enjeksiyon nöropatisine ilişkin olarak bilirkişi raporlarında, nöropatinin, işlemin doğru bölgeye yapılması halinde bile gelişebilen, önlenemeyen ve öngörülemeyen bir komplikasyon olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır.
Bu raporlardan, kas içi enjeksiyon uygulamasının, başka rahatsızlıkların tedavisi için başvurulan ancak sonrasında hastada daha önce bulunmayan arazların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilen, bu anlamda ciddi risk taşıyan bir uygulama olduğu anlaşılmaktadır. Hastalara ilaç verilme yollarından biri olan bu uygulama sağlık kuruluşlarında sıklıkla tercih edilmekte, bu yolun belirlenmesi kararı hekimlerce alınmakta, hastanın bu yöntemin tercih edilmesinde iradesi de bulunmamaktadır.
Tıbbi bir hatanın tespit edilememesi durumunda ise, bünyesinde bu denli risk taşıyan ancak vazgeçilemeyen bir uygulama sonucu ortaya çıkan zararın tazmini gerekir.
Adli Tıp Kurumu raporu ile Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda herhangi bir kusurlu uygulama olmadığı, komplikasyon olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu komplikasyon konusunda işlem öncesinde davacı …’ın aydınlatılarak onamının alınmadığı, herhangi bir müdahale yapılacaksa ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve oluşabilecek tüm komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabileceğinden sağlık hizmetinin eksik yürütüldüğü, maddi tazminat isteminin de karşılanması gerektiği sonucuna varılmış olup, davacıların temyiz istemlerinin maddi tazminat yönünden kabulü ile, temyize konu Mahkeme kararının davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.