Danıştay 10. Daire, Esas No: 2019/6667, Karar No: 2021/6840
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/6667 E. , 2021/6840 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6667
Karar No : 2021/6840
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : Kendi adlarına asaleten, … adına velayeten … ile …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
(Mülga … Kurumu)
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, davacılar tarafından esastan, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan …’ın 01/11/2012 tarihinde Antalya Atatürk Devlet Hastanesinde gerçekleştirilen doğumu sırasında uygulanan yanlış tıbbi müdahaleler nedeniyle bebeğin %70 oranında engelli hale geldiği ileri sürülerek uğranılan zararın karşılığı olarak 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; olaya yönelik olarak ceza soruşturması kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı raporu doğrultusunda, gerçekleştirilen doğum sırasında davacıya uygulanan tıbbi tedavilerde davacılardan …’ın %70 özürlü olarak doğmasına neden olabilecek ihmal ve kusurdan söz edilmesine olanak bulunmadığı, ortada idareye yüklenebilecek bir hizmet kusuru olmadığı ve olayın niteliği gereği idarenin kusursuz sorumluluk esaslarına göre de tazminle sorumlu tutulamayacağı, davacıların tazminat isteminin kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, gebelik kontrolleri sırasında hiçbir probleminin olmadığı, kontrollerin de doğumu gerçekleştiren müdahil doktor tarafından yapıldığı, olay günü poliklinikte muayenesini yapan ilk doktor tarafından önce bebeğin suyu azaldığı için acil sezaryen kararı alınarak doğum servisine yönlendirildiği, doğum servisine başvurduğunda da nöbetçi olan müdahil doktor tarafından normal doğum kararı alındığı, suni sancı ve üç kez karnına bastırmak suretiyle doğuma zorlandığı, saatlerce bekletildiği, zamanında sezaryene alınmaması nedeniyle bebeğin oksijensiz kalarak engelli hale geldiği, ceza soruşturması kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas almaya elverişli olmadığı, küçüğün hangi nedenle engelli olduğunun, doğumdan önce de söz konusu engelinin bulunup bulunmadığı, varsa gebelik takiplerinde neden fark edilmediği hususlarının açıklanmadığı, NST takiplerinin yapıldığı belirtilmiş ise de, ilk NST’nin saat 23.33’te çekildiği, söz konusu rapora itiraz imkanının olmadığı ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, tümden reddedilen maddi tazminat için nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından, olayda herhangi bir hizmet kusuru olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ve uzman görüşleri ile ortaya konulduğu, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı yanında müdahil tarafından, davacı annede görülen sıvı azalmasının, normal doğum endikasyonu olduğu, tıbbi görüntüleme sonuçlarının acil sezaryen bulgusunu desteklemediği, hastanın doğumhaneye başvurmasından müdahil doktorun nöbeti devralmasına kadar geçen süreçte de acil sezaryen endikasyonu bulunmadığından, normal doğum takibinin yapıldığı, onamı alınarak doğumhane servisine yatışının gerçekleştirildiği, gerekli takip ve tedavinin yapıldığı, normal doğum ile uyumlu verilerin olduğu, takibi sırasında normal doğumun gerçekleşmemesi ve acil sezaryen endikasyonu gelişmesi üzerine sezaryene alındığı, sezaryenin normal doğumun bir alternatifi olmadığı, fetal hipoksi etiyolojisinde doğumdan ziyade gebelik sürecindeki olayların etkili olduğu, serebral palsinin önlenebileceğine dair bir bilimsel kanıt bulunmadığı, müdahil doktorun mesleğinin gereklerini başarılı bir şekilde uyguladığı, öngörülemeyen ve önlenemeyen bir komplikasyonun meydana geldiği, olayda kusurunun bulunmadığı, bu hususun bilirkişi raporlarıyla ortaya konulduğu savunulmuştur.
Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na Ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na Ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı’nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesiyle “bilirkişi” konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun’a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun’un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Kanun’un “Bilirkişi raporunun verilmesi” başlıklı 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği; raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda aktarılan düzenlemeler uyarınca, Mahkemelerce esas hakkında karar verilmeden önce, bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edilmesi ve bilirkişi raporuna tarafların itiraz edebilmelerine olanak tanınması, uygulanması zorunlu bir usul kuralıdır.
Dava dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, 03/06/2015 tarihli ara kararıyla, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığından, olay nedeniyle ilgililer hakkında başlatılan ve neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ceza soruşturmasına ait dosyanın gönderilmesinin istenildiği, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 11/06/2015 tarihli yazısının ekinde anılan ceza soruşturması kapsamında olaya yönelik olarak alınan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı raporunun da gönderildiği, bunun üzerine İdare Mahkemesince, söz konusu rapor esas alınarak, ancak raporun bir örneği taraflara tebliğ edilmeden esas hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporu taraflara tebliğ edilmeden ve taraflara rapora itiraz hakkı tanınmadan, hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması suretiyle davanın esası hakkında karar verilmesinde usul hükümlerine ve adil yargılanma hakkına uygunluk görülmemiştir.
Öte yandan, işbu bozma kararı üzerine yeniden bir karar verileceğinden, davalı idarenin vekalet ücreti yönünden yapmış olduğu temyiz başvurusunun bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.