Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/15473, Karar No: 2021/1362

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/15473 E. , 2021/1362 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2016/15473
    Karar No : 2021/1362

    TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- … Film Yapım Reklam Prodüksiyon Işık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
    2- … Vergi Dairesi Başkanlığı

    (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı adına, 2011 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden, sahte fatura kullandığından bahisle 2011/2,3,4,5 dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergileri ve üç kat üzerinden tekerrür hükmleri uygulanarak kesilen vergi ziyaı cezaları ile 213 sayılı Kanunun 353/1 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacıya fatura düzenleyen mükellefler hakkında tanzim edilen vergi tekniği raporlarının tetkikinden, bu mükellefler tarafından düzenlenen faturaların gerçek bir mal teslimi ve hizmet ifasına dayanmadığı anlaşıldığından, söz konusu faturalar nedeniyle re’sen tarh edilen katma değer vergileri ve üç kat kesilen vergi ziyaı cezalarında hukuka aykırılık; 2013 yılında kesinleşen vergi ziyaı cezası esas alındığından, vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükümleri uygulanan kısımları ile somut bir tespit bulunmaksızın kesilen özel usulsüzlük cezasında ise hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Mahkeme kararının usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği, fatura bedellerinin çek ve banka havalesi yoluyla ödendiği, alt firmaların faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmalarının mümkün olmadığı, fatura düzenleyen mükellef tarafından katma değer vergisinin beyan edilip ödenmesi durumunda faturayı kullanan mükellef hakkında tarhiyat yapılmasının mükerrer vergilendirmeye yol açacağı, vergi inceleme raporunda da mal ve hizmetin gerçekten alındığı kanaatine ulaşıldığı, alt firmalar hakkında yapılan tespitlerin yetersiz olduğu, alt firmalar hakkında düzenlenen raporların taraflarına tebliğ edilmediği, temyize konu kararın aleyhe olan hüküm fıkralarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Sahte fatura kullandığı tespit edilen davacı adına tarh edilen vergi ve kesilen cezaların yasal ve yerinde olduğu, temyize konu kararın aleyhe olan hüküm fıkralarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

    DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

    TETKİK HÂKİMİ : …

    DÜŞÜNCESİ : Kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrasında, “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar, dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    19/10/2015 tarih ve 8928 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin incelenmesinden, davacı şirketin ticaret sicilindeki kaydının, 09/10/2015 tarihinde 6102 sayılı Kanunun Geçici 7. maddesi uyarınca re’sen silindiği anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, davacı şirketin ticaret sicilindeki kaydı silinmekle tüzel kişiliği de sona ermiş olduğundan, Vergi Mahkemesince yukarıda yer verilen kanun hükmü uyarınca karar verilmesi gerekmektedir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    2. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
    3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (X) KARŞI OY :
    Uyuşmazlık, davanın açıldığı tarihte tüzel kişiliği mevcut olsa da, dava hakkında karar verilmezden önce tüzel kişiliği sona eren davacı şirketin esasa ilişkin iddiaları dikkate alınarak, ihtilafın esası hakkında verilen temyize konu Mahkeme kararının usul hükümlerine uygun olup olmadığına ilişkindir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme” başlıklı 14. maddesinin 3/c bendinde, dilekçelerin ”ehliyet” yönünden inceleneceği, 15/1-b maddesinde, 14/3-c maddesinde yazılı eksikliğin dilekçelerde varlığının tespiti halinde davanın reddine karar verileceği, 14/6. maddesinde ise, ilk incelemeye ilişkin hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de, davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
    Görüldüğü üzere, idari yargıda “ehliyet” yalnızca davacı tarafın dava ehliyetine ilişkin olup, dava açma ehliyeti, sadece dava açılırken değil dava karara bağlanıncaya kadar aranmıştır.
    Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinde, tarhiyatlara ve kesilen vergi cezalarına karşı kimlerin dava açabileceği düzenlenmiş, Türk Ticaret Kanununda ise sermaye şirketleri arasında sayılan limited şirketlerin “sona erme”sinin anonim şirketlere ilişkin hükümlere tabi olduğu belirtilmiş olup buna göre, kanunun (TTK’nun) ilgili maddelerinde sayılan “sona erme” hallerinin vukuunda limited şirketin tüzel kişiliği de sona ereceğinden, bu hukuki durumun sonucu olarak tüzel kişiliği sona eren şirketin temsil edilmesi de mümkün olamayacaktır.
    Şu halde, davanın açıldığı 01/10/2015 tarihinde tüzel kişiliği bulunmakla birlikte, ticaret sicilindeki kaydının re’sen silindiği 19/10/2015 tarih ve 8928 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen ve dolayısıyla kararın verildiği 01/03/2016 tarihinde tüzel kişiliği bulunmayan davacı şirketin bu aşamadan sonra hak ve borçlara muhatap olması mümkün olmadığı gibi mahkemede temsil edilmesi de hukuken mümkün değildir.
    Hal böyle olunca, Mahkemece davanın karara bağlanmasından önce tüzel kişiliği sona eren ve buna bağlı olarak da dava açma ehliyeti kalmayan davacı şirketin ehliyetsizlik durumu değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere, Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir