Danıştay 13. Daire, Esas No: 2021/4574, Karar No: 2021/4493
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2021/4574 E. , 2021/4493 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/4574
Karar No:2021/4493
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Kurulu
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …Taşınmaz Değerleme A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin Sermaye Piyasasında Gayrimenkul Değerleme İle Yetkili Kuruluşlar Listesinden çıkarılmasına ilişkin …tarih ve …sayılı Sermaye Piyasası Kurulu (Kurul) Bülteni’nde yayımlanan …tarih ve …sayılı Kurul kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi’nce verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; davacı şirket tarafından pay değişikliği talebiyle davalı idareye yapılan başvuru üzerine yapılan inceleme sırasında davacı şirketin faaliyetinin 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 1. maddesinde belirlenen amaca uygun olmadığının tespit edilerek sermaye piyasasında gayrimenkul değerleme ile yetkili kuruluşlar listesinden çıkarılmasına karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı,
Sermaye piyasalarında düzenleme, denetim, gözetim ve inceleme yapmakla yükümlü bir idari kuruluş olan Kurul’un, sermaye piyasalarında sürekli, adil ve etkin bir şekilde faaliyet göstermesinin sermaye piyasaları için önem arz ettiği, davacı şirket tarafından 6362 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile sermaye piyasası mevzuatına aykırı hareket edildiğinin tespit edilmesi üzerine Kurul tarafından, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sermaye piyasalarının adil, şeffaf, etkin ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişiminin sağlanması amacıyla takdir yetkisi kullanılmak suretiyle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nce, Dairemizin 24/09/2020 tarih ve E:2020/1892, K:2020/2284 sayılı bozma kararına uyularak verilen kararda; davacı şirket tarafından, şirket sermayesinin %10 payının sorumlu değerleme uzmanı olarak görev almak isteyen C.Y.’ye devredilmesi talebiyle 27/04/2018 tarihinde Kurul’a başvuruda bulunulduğu, Kurulca yapılan değerlendirmede; Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK), Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı’na gönderilen yazılarla 6362 sayılı Kanun’un 128/4. maddesi uyarınca şirket, şirket ortakları, yöneticileri ve değerleme uzmanları hakkında herhangi bir tespitlerinin bulunup bulunmadığının sorulduğu, verilen cevaplarda şirketin Bank Asya’da hesap açtıranlar arasında yer aldığı, şirket adına kayıtlı hatlar üzerinden FETÖ/PDY’ye müzahir bir şirket tarafından geliştirilen Define isimli mobil uygulamaya erişim sağlandığı, Bursa’da 2016 yılı itibarıyla FETÖ/PDY ile bağlantılı faaliyet gösteren şirketler arasında yer aldığı, şirket ortağı ve değerleme uzmanı Ş.A. şirket yönetim kurulu üyesi M.G. ve kardeşi O.G., şirket değerleme uzmanı H.S., şirket değerleme uzmanı T.G., sorumlu değerleme uzmanı Ö.K. ve kardeşi B.Y. ve eşi B.Y. hakkında da bazı tespitlere (Bank Asya hesabı, FETÖ-PDY kontrolünde faaliyet gösterdiği gerekçesiyle KHK ile kapatılan derneğin üyesi olma, Bylock isimli uygulamanın kullanılması gibi) yer verildiği, anılan tespitlerin değerlendirilmesi sonucunda Kurul tarafından diğer hususların yanı sıra 6362 sayılı Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesi uyarınca sermaye piyasasında gayrimenkul değerleme ile yetkili kuruluşlar listesinde yer alan davacı şirketin listeden çıkarılmasına karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı;
Kurul tarafından, 6362 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 96. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, mevzuata aykırı faaliyet ve işlemlerde bulunan sermaye piyasası kurumlarının faaliyetlerini geçici veya sürekli olarak durdurmaya, lisanslarını iptal etmeye ve ilgili listelerden çıkarmaya Kurul’un yetkili olduğu, bu kapsamda MİT Müsteşarlığı görüşleri çerçevesinde 6362 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca şirketin listeden çıkarılmasına karar verildiğinin belirtildiği, Kanun’un anılan maddelerinde, mevzuat, Kurulca belirlenen standartlar, esas sözleşme ve fon iç tüzüğü hükümlerine aykırı faaliyetlerinin tespit edilmesi hâllerinde maddede belirtilen tedbir ve yaptırımların uygulanabileceğinin düzenlendiği, ancak söz konusu aykırı faaliyetlerin neler olduğu konusunda sayma suretiyle belirleme yapılmayarak bu hususun alt düzenlemelere bırakıldığı, kanun koyucunun, sermaye piyasalarında faaliyet gösteren kurumların söz konusu piyasanın regüle edilmesine yönelik mevzuat hükümleri ve düzenleyici kurul kararlarına, daha genel bir bakış açısıyla piyasa düzeni açısından oluşturulan hukuka, özelde lisansa konu faaliyetin gerekliliklerine aykırı faaliyetin tespiti hâlinde listeden çıkarılma yaptırımının Kanun’un ve ilgili ikincil düzenleyici işlemlerin çizdiği çerçevede uygulanmasını amaçladığının anlaşıldığı, Kanun’un, tespit edilen hukuka aykırılıklar neticesinde listeden çıkarılma yaptırımı uygulama hususunda geniş bir takdir yetkisi alanı öngördüğü ileri sürülebilirse de bu takdir alanının Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere “… keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması …”, “… kanunî düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi”, öte yandan, söz konusu düzenlemenin idari tedbirler ve idari işlemlerden farklı olarak idari cezalar bakımından öngörülmüş bulunan ve Kabahatler Kanunu’nun 4. maddesinde ifade edilen kanunilik ilkesine aykırı olmaması, bu bağlamda yaptırım uygulanacak fiilin açıkça Kanun’da düzenlenmesi gerekmemekle birlikte, Kanun’da kapsam ve şartları belirlenen çerçeve hükmün içeriğinin idarenin ikincil düzenleyici işlemleri ile açıkça doldurulması, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesinin de gereği olarak hangi davranışların/fiillerin işlenmesi hâlinde hangi yaptırımlarla karşılaşılabileceğinin muhatap tarafından bilinir olması gerektiği;
6362 sayılı Kanun ile sınırları çizilmiş bulunan takdir alanı içerisinde idarenin, devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara; üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı olduğu tespit edilen kişiler açısından yaptırım öngörme yetkisi bulunduğunun kabulü gerekmekle birlikte, ne Kanun’da ne de Kanun uyarınca çıkarılmış ikincil düzenlemelerde söz konusu fiilin lisans iptalini gerektirir bir fiil olduğu yönünde herhangi bir düzenleme bulunmadığı ve davacının söz konusu eylemlerinin Kurul tarafından çıkarılmış bulunan hangi düzenlemeye aykırı olduğunun ortaya konulamadığı, dolayısıyla Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara; üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı olduğu yahut bunlarla irtibatı olduğu tespiti yapılanların, belirtilen ilkelerden hareketle mevzuatta herhangi bir düzenleme yapılmaksızın yetkili gayrimenkul değerleme şirketleri listesinden çıkarılamayacağı, bunun hiçbir idarenin mevzuatla verilmemiş bir yetkiyi kullanamamasının gereği olduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukukî isabet bulunmayarak davacının istinaf başvurusunun kabulüyle İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun değişik 45. maddesinin 4. fıkrası uyarınca esastan incelenen davada, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin kamu yararı gözetilerek idarenin takdir yetkisi dahilinde tesis edildiği, 6362 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca kendisine verilen yetki çerçevesinde sermaye piyasasının güvenilirliğini sağlarken diğer hususların yanı sıra kamu düzenine aykırı bir husus bulunup bulunmadığı ve milli güvenliğe ilişkin hususlar yönünden de değerlendirmelerini yaptığı, davacı tarafından anılan Kanun’un 1. maddesi ile sermaye piyasası mevzuatına aykırı hareket edildiğinin tespit edilmesi üzerine Kurulca, kamu yararı ve sermaye piyasalarının adil, şeffaf, etkin ve rekabetçi bir ortamda işleyişi ve gelişiminin sağlanması amacıyla, emniyet ve istihbarat kurumlarının görüşleri çerçevesinde takdir yetkisinin kullanılması suretiyle Kanun’un 96. maddesi uyarınca davacı şirketin listeden çıkarılmasının uygun görüldüğü, Kurul’un düzenleme alanı özellik arz ettiğinden kanun koyucunun Kurul’a mevzuat çerçevesinde takdir yetkisi tanıdığı, bağımsız idari otoriteler gibi teknik alanlarda karar alan kuruluşların kararlarının yargısal denetiminin de özellik göstermekte olup bağımsız otoritelerce tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminin diğer idari işlemlerin yargısal denetiminden farklı olabileceğinin kabul edildiği, Mahkemece de kabul edildiği üzere devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara; üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı olma ve davacının FETÖ/PDY ile bağlantılı şirketler arasında yer alması hususlarının davacının değerleme alanında faaliyetini yürütürken sahip olması gereken güvenilirliğini sorgulanır hâle getirdiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKÎ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun kabul edilerek Mahkeme kararının kaldırılması ve dava konusu işlemin iptali yolundaki …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Bölge İdare Mahkemesi kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davalıya iadesine,
5. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalıya iadesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesini teminen dosyanın …. İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 13/12/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.