Danıştay 3. Daire, Esas No: 2020/1168, Karar No: 2020/6501
Danıştay 3. Daire Başkanlığı 2020/1168 E. , 2020/6501 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/1168
Karar No : 2020/6501
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Yapı Denetim Limited Şirketi
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusunun Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı uyarınca davanın yeniden incelenmesi suretiyle sonuçlandırıldığı … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamesi üzerine 2014 yılı için tahakkuk eden kurumlar vergisi ve hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
YARGILAMA SÜRECİ :
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacı hakkında bir inceleme yapılmadan ve kullandığı faturaların gerçek olup olmadığı, kendisi ve fatura düzenleyicisi hakkında her yönüyle incelenerek ortaya konulmadan verilen düzeltme beyannamesi üzerine tahakkuk eden vergi ve hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle vergi, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Dairelerinin 03/07/2019 ve 04/09/2019 tarihli ara kararlarına verilen cevaplarından, davacı hakkında 2014 yılına ilişkin kurumlar vergisi yönünden herhangi bir inceleme yapılmadığı, … tarih ve … sayılı yazıda kaydedilen faturaların çıkarılmasının istenilmediği, faturasını kayıtlarına yansıttığı firmalar hakkında sahte fatura düzenlemeden dolayı herhangi bir vergi tekniği raporu bulunmadığının anlaşıldığı, davacı tarafından dava dilekçesinde belirtilen mükelleflere ait faturaların şifai olarak kayıtlardan çıkartılmasının istenildiğinin iddia edildiği olayda, davacı tarafından beyanname verme zorunluluğu bulunmazken ve iradesini sakatlayacak şekilde faturaları kayıtlardan çıkartması da istenmediği halde özgür irade ile matrah beyan edildiği dolayısıyla, düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kaydın, süresinden sonra verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye dava açılmasına olanak sağlayan bir çekince olarak kabulüne olanak bulunmadığı, bu durumda, beyaname verme süresi geçtikten sonra ihtirazi kayıtla düzeltme beyannamesi verilmesi üzerine tahakkuk eden katma değer vergisi ile hesaplanan gecikme faizine karşı açılan davanın esasının incelenemeyeceği, verginin geç tahakkuk ettirilmesi nedeniyle kesilen cezada ise hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilerek Vergi Mahkemesi kararı kaldırıldıktan sonra dava; tahakkuk eden vergi ve hesaplanan gecikme faizi yönünden esası incelenmeksizin, vergi ziyaı cezası yönünden ise esası incelenmek suretiyle reddedilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idarece herhangi bir inceleme yapılmadan sadece iş yapılan firmaların kod listesinde yer alması nedeniyle kendilerinin de bu listeye dahil olmamak amacıyla idarenin baskısı sonucu verilen düzeltme beyannamelerle tahakkuk eden vergi ve cezalarda hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Yapılmakta olan bir vergi incelemesi için davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısının tebliği üzerine defter ve belgelerin idareye sunulması sonrasında …, …, … İnşaat Limited Şirketi, … Orman Ürünleri Limited Şirketi, … Ortaklığı, …, …, … ve …’ten alınan fatura bedellerinin maliyetten çıkartılması suretiyle ihtirazı kayıtla düzeltme beyannamesi verilmiş, bu durum dava dilekçesinde, davalı idarenin şifai bildirimi nedeniyle böyle bir yol izlendi şeklinde açıklanmış olup ihtirazi kayda itibar edilmeyerek bakılan davaya konu yapılan kurumlar vergisi tahakkuk ettirilmiş, gecikme faizi hesaplanmış ve vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Danıştay Üçüncü Dairesinin bozma kararı uyarınca davayı yeniden inceleyen Vergi Dava Dairesince verilen 04/09/2019 tarihli ara kararı ile davalı idareden davacı şirket hakkında 2014 yılına ilişkin herhangi bir inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmuş ve sahte fatura kullanımına yönelik inceleme yapıldıysa bu faturaları düzenleyenler hakkında tanzim edilen vergi tekniği raporlarının dosyaya sunulması istenmiştir. Ara kararına cevaben davacı hakkında herhangi bir inceleme yapılmadığı, kayıtlara intikal eden bir rapor veya olumsuz tespit bilgisinin bulunmadığı hususu davalı idarece bildirilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri sayılarak (a) bendinde iptal davası, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dava olarak tanımlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mükelleflerce, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannameleri esas alınarak yapılan tahakkuk, hesaplanan gecikme faizi ve kesilen vergi ziyaı cezalarına karşı açılan davaların esası incelenmeden reddedilmeleri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 27/02/2019 tarih ve Başvuru No:2015/15100 sayılı kararıyla; başvurucuların mülkiyet haklarına müdahale teşkil eden vergilendirme işlemlerinin yargı yoluyla denetlenebilmesi imkânına sahip olamadıkları dolayısıyla, derece mahkemelerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 378. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen hukuk kuralını, düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulmasının dava açma hakkı vermeyeceği şeklinde yorumlamasının -sürecin bütününe bakıldığında- başvurucuların, müdahalenin hukuka aykırı olduğuna yönelik olarak iddia ve itirazlarını etkin bir biçimde sunamaması sonucuna yol açtığı, buna göre somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü usul güvencelerinin sağlanamamasından dolayı müdahalenin başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşıldığı, başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan müdahale ölçüsüz olduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere vergi mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda “Mevzuat” bölümünde yer verilen tanıma göre açılan bir iptal davasında iptali istenilen işlemin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları açısından ayrı ayrı hukuka uygun olup olmadıklarının denetlenmesi gerekmekte olup, bu unsurlardan birisinde hukuka aykırılık bulunursa işlem iptal edilmelidir.
Hukuka uygunluk denetiminin yapılması gereken sebep unsuru idari yargıda; idareyi işlemi yapmaya iten saik olarak tanımlanmıştır. İdare tesis ettiği işlemi, gerçek ve hukuka uygun sebeplere dayandırmak zorundadır. Sebebin gerçek olması, varlığının usulüne uygun olarak yapılan tespitlerle ortaya konulmuş olması; hukuka uygun olması ise idarenin işlemi dayandırdığı sebebin, kanunda tesisi için dayanabileceği öngörülen sebeplerden olması anlamına gelmektedir.
Uyuşmazlıkta sebep unsuru, davacı tarafından verilen düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kaydın idarece kabul edilmemesidir.
Her ne kadar, Vergi Dava Dairesince verilen 04/09/2019 tarihli ara kararına cevaben davalı idarece, davacı hakkında herhangi bir inceleme yapılmadığı, kayıtlara intikal eden bir rapor veya olumsuz tespit bulunmadığı bildirilmesine karşın, aynı sebepten dolayı 2014 yılının Ocak ila Mart, Mayıs, Haziran, Ağustos ila Kasım dönemleri için ihtirazi kayıtla tahakkuk ettirilen katma değer vergisi, hesaplanan gecikme faizi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle İstanbul … Vergi Mahkemesinin … esasında açılan dava dosyasından, bu mükelleflerden bir kısmı hakkında sahte fatura düzenleme yönünden vergi tekniği raporlarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda davacı tarafından verilen düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek tahakkuk ettirilen vergi, hesaplanan gecikme faizi ile kesilen vergi ziyaı cezasının sebep unsuru hakkında, yargısal denetim yapılması gerekirken bu husus göz ardı edilmek suretiyle yazılı gerekçeyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Öte yandan Mahkemece, bozmaya uymak suretiyle yapılan inceleme sonucunda karar verilmiş ise de bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince hak ihlalinin bulunduğu belirtilerek yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi durumunda, bu karara uyulması zorunluluğunun, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesi gereği olduğu dikkate alındığında, bozma kararına uyulmuş olmasından hareketle usulî kazanılmış hakkın varlığından söz edilemeyecektir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesine,
4.Yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 29/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X) -KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesinin ikinci fıkrasında, mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin (4) numaralı fıkrasında da ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemler ile tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davaların, tahsil işlemini durdurmayacağı, bunlar hakkında yürütmenin durdurulmasının istenebileceği kuralına yer verilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda vergilendirmenin beyana dayanılarak yapılması gereken durumlarda matrahın veya verginin tümüyle ya da kısmen ihtirazi kayıtla bildirilmesini öngören bir düzenleme yapılmamıştır. Kanun’un 378. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere itiraz edemeyecekleri yolundaki hükmün istisnasız uygulanmasının çeşitli hak kayıplarına ve verginin beyan edilmesinde çekinceye yol açarak vergi kaybına neden olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine beyanname ile bildirilmesi gereken matrahın tespit şeklinden ya da uygulanması gereken vergi oranından, muafiyet veya istisna uygulamasından doğan duraksamaların varlığında, vergi kaybı yaratmaktan kaçınılarak vergi kanunlarında belirtilen zamanda verilen beyannameye ihtirazî kayıt konulabileceği Danıştay içtihatlarıyla benimsenmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önceki bu dönemde ihtirazî kayıtla verilen beyannameler üzerine hesaplanan vergilere karşı itiraz yoluna başvurulmasının tahsil işlemine etkisi hususunda çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Ayrıca içtihatla benimsenen ihtirazî kayıtla beyanname verme yolunun yükümlülerce yaygın bir şekilde kötüye kullanılması ve vergi borcunu sürüncemede bırakmanın bir aracı haline gelmesi üzerine 1980 yılında 2365 sayılı Kanun’la Vergi Usul Kanunu’nun 389. maddesine bir cümle eklenerek ihtirazî kayıtla verilen beyannameler üzerine hesaplanan vergilere yapılan itirazların verginin tahsilini durdurmayacağı hükmü getirilmiştir.
Bu kural, idari yargının yeniden düzenlenmesi sırasında kabul edilen 2577 sayılı Kanun’un 63. maddesiyle yürürlükten kaldırılmakla beraber aynı yönde düzenlemeye 2577 sayılı Kanun’un o tarihte yürürlükte bulunan 27. maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer verilmiştir. Kanun’un yürürlükte bulunan halinde bu düzenlemenin aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında yer aldığı görülmektedir. Böylece, yükümlülerin beyannamelerine ihtirazî kayıt koyabilecekleri ve bu yolla dava hakkına sahip olabilecekleri dolaylı olarak kanunda ifade edilmiştir. Ancak bu şekilde dava açılması yürütmenin kendiliğinden durmasına neden olmayacaktır.
Vergi beyannamesine ihtirazi kayıt konulması ve beyannamede hesaplanan verginin tümü ya da bir kısmının tahakkuk ettirilmemesinin istenmesi, ancak ihtirazi kaydın konusunu oluşturan nedenin tarhı yapan idare tarafından kabul edilmemesi halinde, beyanname üzerinden tarh edilen verginin ihtirazi kayıt konulan kısmının dava konusu edilebilmesini olanaklı kılarak noksan beyanda bulunulmasını önlemektedir.
Vergi dairelerinin, beyanların düzeltilmesine yönelik müeyyideli yazıları üzerine mükellef tarafından ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannameleri esas alınarak yapılan vergi tarhiyatlarına ve kesilen cezalara karşı açılan davaların esası incelenmeden reddedilmeleri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvurular üzerine Anayasa Mahkemesi, 27/02/2019 tarih ve B.No:2015/15100 sayılı kararıyla, başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu gerekçesiyle Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesince mülkiyet hakkının ihlal edildiği yolunda verilen karar, sadece, vergi dairelerinin müeyyideli yazıları üzerine ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamelerine istinaden tahakkuk eden vergi ve kesilen cezalara karşı açılan davalara yönelik olup idarenin müeyyideli yazısı olmaksızın süresinden sonra kendiliğinden ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan tahakkuklara karşı açılan davalar bu kapsamda bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının bazı faturaların beyanlardan çıkarılarak düzeltme beyannamesi vermesi gerektiği yönünde kendisine tebliğ edilmiş bir yazının bulunduğu yolunda bir iddiası bulunmadığı gibi, dosyada bu yönde herhangi bir yazı da bulunmamaktadır.
Bu durumda, davalı idarenin müeyyideli yazısı olmaksızın beyanname verme süresi geçirildikten sonra verilen kurumlar vergisi düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kaydın, bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye karşı dava açma hakkı vermesi mümkün olmadığından Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen temyiz başvurusunun bu gerekçeyle reddi gerektiği oyuyla Karara katılmıyorum.