Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/15329, Karar No: 2021/333

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/15329 E. , 2021/333 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2016/15329
    Karar No : 2021/333

    TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- … Bakanlığı
    (… Başkanlığı)
    2- …
    VEKİLİ: Av. …
    İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek aleyhlerine olan hüküm fıkralarının taraflarca bozulması istenilmektedir.
    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: … İlaç San. ve Tic. Ltd. Şti.’de çalışmakta iken iş akti sona erdirilen davacıya, işveren ile düzenlenen iş sözleşmesinin sona erdirilmesi ve sonuçlarına ilişkin protokol uyarınca iş güvencesi, işsizlik, işe başlatmama tazminatı adı altında ödenen tutarın gelir vergisinden istisna olduğu gerekçesiyle bu ödemeden tevkif edilerek vergi dairesine yatırılan gelir(stopaj) vergisi kesintisinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddine dair işlemin iptali istenilmektedir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde, ücret ve ücret sayılan ödemelerin ortak özelliğinin, bu ödemelerin çalışanın işverene bağlılığı ve hizmet karşılığı sağlanan ve para ile temsil edilen yahut temsil edilebilen ödemeler olduğu, yine yasal düzenlemelere göre ancak ücret veya ücret niteliği taşıyan ödemelerden tevkifat yapılabileceği, dava konusu kesintinin ait olduğu tazminatın, davacının çalıştığı … İlaç San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin, davacının iş akdinin ikale sözleşmesi uyarınca sona erdirilmesi nedeniyle yasal bir zorunluluk olmaksızın davacıya işsiz kalması sebebiyle yardım amaçlı yapılan bir ödeme olduğundan bu ödemenin işverene bağlı olarak ve hizmet karşılığı yapıldığından dolayısıyla ücret sayılan ödemelerin ortak özelliğini taşıdığından bahsedilemeyeceği, bu itibarla davacıya iş güvencesi tazminatı adı altında yapılan söz konusu ödemeden Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. ve 94. maddesinin birinci fıkrasına bağlı (1) işaretli bendi uyarınca vergi kesintisi yapılmasına olanak bulunmadığı, bu durumda, çalışma ilişkisini sona erdiren işveren tarafından davacıya yasal bir zorunluluk olmaksızın yapılan ödemenin ücret niteliğinde olmaması ve 193 sayılı Kanunun 25. maddesi uyarınca gelir vergisinden müstesna tutulması karşısında söz konusu ek ödemeden gelir vergisi tevkifatı yapılmasının açık bir vergilendirme hatası olduğu anlaşıldığından tevkif edilen verginin iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, iş akdinin ikaleyle feshi sonrasında kıdem ve işe başlatmama tazminatlarından kesilen gelir vergisinin iptali ve tarafına iadesinin istenildiği, ancak Vergi Mahkemesi kararında sadece işe başlatmama tazminatına dair ödenen tutardan yapılan kesintiye ilişkin olarak hüküm kurulduğu, kıdem tazminatından yapılan kesintiye ilişkin olarak hüküm kurulmadığı, idarenin uygulamalarında kıdem tazminatından yapılan kesintilere ilişkin olarak dava açılmadan taleplerin yerine getirildiği, kıdem tazminatı ödemesinden kesinti yapılamayacağı belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının kısmen bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
    TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davalı idare tarafından, somut olayın düzeltme kapsamına girmediği, dava konusu edilen yazının nihai idari işlem niteliğini haiz olmadığı, tevkif suretiyle alınan vergilerde ödemenin yapıldığı tarihi izleyen 30 gün içinde dava açılması gerektiği, yapılan ödemelerin ücretin tüm unsurlarını ihtiva ettiği, yapılan ödemelerin hizmet süreleri dikkate alınmak suretiyle tespit edildiği, karşılıklı sözleşme ile iş akdinin sona erdirilmesi durumunda mükellefe yapılan ödemelerin kıdem tazminatı kadarlık kısmı vergiden istisna olup, bu tutarın üzerinde yapılan ödemelerin vergiye tabi olduğu, ücretliye işe başlatmama tazminatı ödenebilmesi için işverence geçerli bir sebep gösterilmeden veya gösterilen sebebin geçerli olmadığının mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verilmesi ve söz konusu kararda işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminatın belirlenmesi gerektiği, olayda işsizlik tazminatının belirtilen şekilde ödenmediği ihtilafsız olduğundan Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca istisna kapsamında bulunmadığı, bu haliyle söz konusu ödemelerin ücret kabul edilerek vergilendirilmesinin hukuka uygun olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
    DAVALININ SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

    TETKİK HÂKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Dava dilekçesinde kıdem tazminatı ve işsizlik tazminatının toplamı olan 44.719,87 TL üzerinden gelir vergisi kesildiğinin belirtildiği, Mahkemece hangi tutar üzerinden ne kadar kesinti yapıldığının araştırılmadığı, gerekçeli kararda sadece iş sonu tazminatına ilişkin olarak değerlendirme yapıldığı, kıdem tazminatına yönelik olarak hüküm kurulmadığı, öte yandan dava dilekçesine eklenen hesap pusulasına göre; tüm kazançlar toplamının 44.719,44 TL, yasal kesintiler toplamının 12.508,40 TL, kıdem tazminatı kesintisinin ise 0,00 TL olarak belirtildiği, bu haliyle dava konusu işlemin parasal değerinin net olarak anlaşılamadığı, Mahkemece temyiz yolu açık olarak heyet halinde karar verildiği anlaşıldığından kanuni hakim ilkesi gereğince dava konusu işlemin parasal değerinin öncelikle tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenerek işin esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmek üzere Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmetekdir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    Davacının temyiz istemi yönünden;
    Her ne kadar davacı tarafından iş akdinin ikaleyle feshi sonrasında kıdem ve işe başlatmama tazminatlarından kesilen gelir vergisinin iptali ve tarafına iade istemiyle açılan davada Vergi Mahkemesince sadece işe başlatmama tazminatına dair ödenen tutardan yapılan kesintiye ilişkin olarak hüküm kurulduğu, kıdem tazminatından yapılan kesintiye ilişkin olarak hüküm kurulmadığı ileri sürülmüş ise de, dava dilekçesine eklenen hesap pusulasına göre; kesintiler bölümünün ”kıdem tazminatı kesintisi” kısmının 0,00 TL olduğu, diğer bir ifadeyle kıdem tazminatı olarak herhangi bir kesinti yapılmadığı anlaşıldığından davacının temyiz isteminin incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
    Davalı idarenin temyiz istemine gelince;
    İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin incelenmeksizin reddine oybirliğiyle, davalı idarenin temyiz isteminin ise …’in karşı oyu ve oyçokluğuyla reddine,
    2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
    4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, … TL maktu karar harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
    4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
    5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/01/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (X) KARŞI OY :
    Davacı tarafından, iş akdinin sona erdirilmesi üzerine “iş güvencesi tazminatı” adı altında ödenen tutardan kesilen gelir (stopaj) vergisinin iadesi istemiyle yapılan şikayet başvurusunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiştir.
    İşçi ile işverenin kendi aralarında bir anlaşma yapma yoluna giderek aralarındaki iş ilişkisini sonlandırmaları uygulamada ikale sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. İkale sözleşmesine ilişkin gerek 4857 sayılı İş Kanunu’nda gerekse de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda herhangi bir düzenleme yer almamakta, bu sözleşme türüne ilişkin uygulama daha çok Yargıtay tarafından verilen kararlarla şekillenmektedir.
    Buna göre, ikale sözleşmesinde sözleşmenin amacı işçi ile işverenin anlaşarak ve özgürce belirleyecekleri koşullar çerçevesinde iş ilişkisini sonlandırmak olup, işçi ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı talebinde bulunmama, iş güvencesi kapsamında olsa bile işe iade davası açmama ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer haklarından vazgeçme karşılığında kayıplarını telafi edecek bir ödemenin yapılmasını, işveren ise işçi ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı, işe başlatmama tazminatı ve çalışılmayan döneme ilişkin ücret ve diğer hakları ödeme yükümlülüğü ve işe iade davası açılması yükünden kurtulmaktadır.
    193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde gerçek kişilerin gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olarak belirlendiği; 2. maddesinde gelire giren kazanç ve iratların ticari kazançları, zirai kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve iratlar olarak tadat edildiği; 25. maddesinin 1. bendinde; ölüm, sakatlık hastalık (Değişik ibare:16/06/2009-5904 S.K./1.madde) ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların gelir vergisinden müstesna olduğu açıklanmıştır.
    Aynı Kanunun 61. maddesinde, ücretin, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olduğu; ikinci fıkrasında, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartıyla kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği, 94. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde de, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61. maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) 103 ve 104. maddelere göre tevkifat yapılacağı öngörülmüştür.
    Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre çalışanlara ücret, ödenek, tazminat veya başka bir ad altında yapılan ödemelerin ücret olduğu, yapılan ödemenin gelir vergisinden müstesna olması için 4857 sayılı İş Kanunu’nda tanımlanan tazminatlardan olması veya mahkeme kararına dayalı işe iade edilmeme tazminatı olması gerektiği, dolayısıyla davacıya “ek ödeme” adı altında ödenen tutarın ücret olarak kabulü gerek görülmekle birlikte bu değerlendirmeden de görüleceği üzere bu durumun hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu ve söz konusu iddiaların ancak ilgili vergi kesintisine karşı süresi içerisinde açılacak bir davada dikkate alınabileceği anlaşılmıştır.
    Öte yandan anılan Kanunun 61. maddesine 7103 sayılı Kanunun 7. maddesiyle 21/03/2018 tarihinde eklenen 7. fıkrasında “Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar”ın ücret sayılacağı; yine anılan Kanunun geçici 89. maddesinde, 27/03/2018 tarihinden önce karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar üzerinden tevkif edilerek tahsil edilen gelir vergisinin, hizmet erbabının düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca red ve iade edileceği, bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmeyeceği, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan iade talepleriyle ilgili olarak bu madde hükmü uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
    Yukarıdaki mevzuat hükümlerinin ve dosyanın birlikte değerlendirilmesinden, davacıya “iş güvencesi tazminatı” adı altında yapılan ödemenin ücret kapsamında gelir vergisine tabi olduğu, ancak olayda 27/03/2018 tarihinden önce karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında yapılan “iş güvencesi tazminatı” nın iadesi istemiyle düzeltme ve şikayet kapsamında yapılmış bir başvuru olduğundan Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 89. maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılması gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmadığından, davalı idarenin temyiz talebi kabul edilerek Mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir