Danıştay 4. Daire, Esas No: 2016/11307, Karar No: 2021/928

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2016/11307 E. , 2021/928 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2016/11307
    Karar No : 2021/928

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Anonim Şirketi
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
    (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, finansal kiralama sözleşmesi uyarınca adına tapuda tescil edilen taşınmazın, kiracının ihlali nedeniyle sözleşmesinin feshinden sonra 3. kişiye satıldığı, yapılan satışın Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna kapsamında bulunduğundan bahisle ihtirazi kayıtla verilen katma değer vergisi beyannamesi üzerine yapılan tahakkukun iptali ile ödenen tutarın iadesi istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; 3065 sayılı Kanunun istisnaları düzenleyen 17/4 maddesine 5281 sayılı Kanunun 33. maddesi ile eklenen r bendinde, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin istisna kapsamında bulunduğu, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları gayrimenkul ve iştirak hisselerinin teslimlerinin ise istisna kapsamı dışında olduğu hükmüne yer verildiği, aynı maddeye 02/08/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 6495 sayılı Kanunla eklenen y bendi ile de, 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında, finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devrinin katma değer vergisinden istisna edildiği, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının, finansman sağlamaya yönelik finansal kiralamayı düzenlemek olduğu, 4. maddesinde, finansal kiralama sözleşmesinin, kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü kişiden satın aldığı veya başka suretle temin ettiği bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere ve belli bir süre feshedilmemek şartı ile kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören bir sözleşme olarak tanımlandığı, 5. maddesinde de, sözleşmeye taşınır ve taşınmaz malların konu olabileceği, patent gibi fikri ve sınai hakların bu sözleşmeye konu olamayacağının hükme bağlandığı; davacı şirket ile … Yem San. İç ve Dış Tic. AŞ. arasında aktedilen … tarih ve … yevmiye numaralı finansal kiralama sözleşmesine konu Muğla İli, Yatağan İlçesi, … Mahallesi, …Mevkiinde bulunan … pafta, … ada, …parsel numaralı taşınmazın 08/03/2005 tarihinde tapuda adına tescil edildiği, kiracının ihlali nedeniyle sözleşmenin feshi ve malın zilyetliğinin geri alınması üzerine 13/11/2014 tarihinde üçüncü kişiye sattığı, satış bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisini ise 2014/11 dönemi beyannamesi ile ihtirazi kayıtla beyan ederek ödediğinin anlaşıldığı; finansal kiralama faaliyeti yapan davacı şirketin, finansal kiralama sözleşmesi ile kiraladığı gayrimenkulün üçüncü kişiye satışının 3065 sayılı Kanun’un 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna kapsamında bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Hükmün gerekçeden yoksun olduğu, finansman hizmetinin mal satışı veya kiralamadan farklı olduğu, şirketlerinin taşınmaz ticareti veya kiralama işi ile iştigal etmesinin zaten özel yasası ile yasaklandığı, ticari faaliyet için devamlılığın gerektiği, idarenin finansal kiralama hizmetini taşınmaz ticareti olarak değerlendirmesinin hatalı olduğu, sözleşmenin feshi nedeniyle bahsi geçen taşınmazın 3. kişiye satışının arızi bir satış olduğu ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

    TETKİK HÂKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20. maddesinin 1. bendinde, Danıştay ile İdare ve Vergi Mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları hükme bağlanmakla İdari Yargıda resen araştırma ilkesi benimsenmiş bulunmaktadır. Madde hükmü uyarınca, idari yargı yerleri, uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirilmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kuralını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam bir yetkiye sahiptirler. İdari yargı yerleri buna ek olayın maddi yönünü belirleme noktasında da her türlü inceleme ve araştırmayı kendiliklerinden yapabilirlerdir.
    3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinin 4. fıkrasınına 31/12/2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5281 ayılı Kanunun 33. maddesi ile eklenen r bendinde, kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve finansman şirketlerince devir ve teslimi istisna kapsama alınmış, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimleri ise istisna kapsamı dışında tutulmuştur.
    Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket ile …Yem San. İç ve Dış Tic. AŞ. arasında aktedilen … tarih ve…yevmiye numaralı finansal kiralama sözleşmesine konu Muğla İli, Yatağan İlçesi, …Mahallesi, … Mevkiinde bulunan … pafta, … ada, … parsel numaralı taşınmazın 08/03/2005 tarihinde tapuda adına tescil edildiği, kiracının ihlali nedeniyle sözleşmenin feshi ve malın zilyetliğinin geri alınması üzerine 13/11/2014 tarihinde üçüncü kişiye sattığı, satış bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisini ise 2014/11 dönemi beyannamesi ile ihtirazi kayıtla beyan ederek ödediği hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı; Mahkemece, her ne kadar mülga 3226 sayılı Finansal Kiralama Sözleşmesi Kanunu’na atfen değerlendirme yapılarak, “finansal kiralama faaliyeti yapan davacı şirketin, finansal kiralama sözleşmesi ile kiraladığı gayrimenkulün üçüncü kişiye satışının 3065 sayılı Kanun’un 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna kapsamında bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı şirketin ihtirazi kaydının, finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve finansman şirketlerince devir ve teslimi ile ilgili olmayıp; 08/03/2005 tarihinde adına tapuda tescil edilen taşınmazın kiracının ihlali nedeniyle sözleşmenin feshi ve malın zilyetliğinin geri alınmasından sonra 13/11/2014 tarihinde üçüncü kişiye satışının 3065 sayılı Katma Deer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinin 4. fıkrasınına 5281 ayılı Kanunun 33. maddesi ile eklenen r bendinde zikredilen kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimlere ilişki olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, davacının ihtirazi kaydına ilişkin uyuşmazlığın, belirtilen hukuki çerçevede çözümlenmesi gerekmekte olup, anılan gerekçeyle verilen Mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Temyiz isteminin kabulüne,
    2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 11/02/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    (X) KARŞI OY :
    Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

    (XX) KARŞI OY:
    Bakılmakta olan dava, ihtirazi kayıtla verilen 2014/11 dönemi katma değer vergisi beyannamesi üzerine düzenlenen … tarih ve … sayılı tahakkuk fişinin 219.600,00 TL’sine yönelik kısmının iptali ve ödenen bu tutarın yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılmıştır. Vergi Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; davacı, kararın gerekçeden yoksun olduğunu ileri sürmüş ve esasa yönelik iddialarla birlikte bozulmasını talep etmiştir.
    Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”; 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” kurallarına yer verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24. maddesinde, kararlarda bulunacak hususlar sayılmış ve (e) bendinde, “kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi” bir kararda bulunması gereken unsur olarak düzenlenmiştir.
    Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, Anayasa Mahkemesi’nin pek çok kararında belirtildiği gibi, gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (Abdullah Topçu, B. No:2014/8868, 19/4/2017, § 75).
    Kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlayan bu hak; tarafların yargılama sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve aynı zamanda, demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No:2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
    Mahkemelerin gerekçe gösterme yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak, mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No:2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır (Kadriye Sever, B. No:2018/24071, 10/2/2021, § 29).
    Yargı kararlarında tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 5). Makul gerekçe, davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (Sarıdağlar İnşaat ve Ticaret Anonim Şirketi, B. No:2017/24735, 9/9/2020).
    Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No:2012/1034, 20/3/2014, § 34) Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık, yeterli, ikna edici ve doyurucu bir biçimde gösterilmesi zorunludur.
    Bir davada tarafların -hukuk düzenince- hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkının gereğidir. (Salih Savran, B. No:2018/12600, 28/1/2021, § 35).
    Temyize konu olan Mahkeme kararında, 3065 sayılı Kanunun istisnaları düzenleyen 17. maddesinin 4. fıkrasının (r) ve (y) bentleri ile (Mülga) 3226 sayılı Kanunun 1., 4. ve 5. ve 213 sayılı Kanunun 3/B madde hükümleri yazılarak, maddi olay anlatılıp, taşınmaz satışı suretiyle gerçekleşen teslimin 17/4-r kapsamında bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ancak; davada uygulanacak ilgili yasa kurallarının yorumu ve açıklanan maddi olaya uygulanması yapılmayarak bu şekildeki gerekçe ile yetinilmesi; diğer anlatımla, karar gerekçesinin yeterli, açık, anlaşılabilir, doyurucu ve tarafları ikna edici unsurları içermemesi nedeniyle, adil yargılanma hakkının temel unsuru olan gerekçeli karar hakkına aykırı olup, davanın reddi yönündeki Vergi Mahkemesi kararında usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının belirtilen gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle Karara gerekçe yönünden katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir