Danıştay 2. Daire, Esas No: 2021/420, Karar No: 2021/198

Danıştay 2. Daire Başkanlığı 2021/420 E. , 2021/198 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İKİNCİ DAİRE
    Esas No : 2021/420
    Karar No : 2021/198

    TEMYİZ İSTEMİNDE BULUNAN
    MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): …Bakanlığı (Mülga … Kurumu)
    VEKİLİ : Av. …

    DAVALI : …Kaymakamlığı – …

    KARŞI TARAF (DAVACI) : …Sebze Meyve San. ve Tic. A.Ş.
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava Konusu İstem: Dava; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesine göre Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yer alan kantin işlemesinin 14 gün içerisinde boşaltılması yönünde tesis edilen Muratpaşa Kaymakamlığının … günlü, … sayılı tahliye konulu işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı temyize konu kararıyla; kira sözleşmesinin süresi içinde ancak özel hukuk hükümleri uyarınca adli yargıda tahliye davası açılması ve bu davada verilecek karara göre uyuşmazlık konusu kantinin tahliyesi yoluna gidilmesi gerekirken, kiraya veren idare tarafından sözleşmenin feshi üzerine 2886 sayılı Kanun’un 75. maddesi uyarınca kamu gücü kullanılarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : Davalı yanında Müdahilin temyiz isteminin incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İkinci Dairesince; Danıştay Onuncu Dairesi tarafından, Danıştay Başkanlık Kurulunun 18/12/2020 günlü, K:2020/62 sayılı kararının “Ortak Hükümler” kısmının 6. fıkrası uyarınca, ayrıca bir gönderme kararı verilmeksizin Dairemize iletilen dosyada, 25/08/2017 günlü, 30165 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen Geçici 15. madde uyarınca, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığının dava ve icra takip işlerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği görülmüş olup, davanın Sağlık Bakanlığı husumetiyle görülmesine karar verilerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenildikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Hukuk devleti ilkesini benimsemiş olan toplumlarda, herkesin davacı ve davalı sıfatıyla hak ve iddialarını mahkemeye taşıma imkanı mevcuttur. Bununla birlikte, davalarda taraf sıfatını haiz olmayan ama bu davaların sonucunda menfaati etkilenen kişilerin de bu yargılama sürecinden haberdar edilmesi, mahkeme önünde iddia ve savunmalarını dile getirme imkanına sahip olması gerekmekte olup, bu gereklilik, adil yargılanma hakkının bir parçasıdır.
    Hukuk sistemimizde, bu amaçla “feri müdahillik” sistemi getirilmiş olup; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar “feri müdahil” sıfatıyla davada yer alabileceği hüküm altına alınmıştır.
    İdari yargılama sisteminde görülmekte olan davalar yönünden de, adil yargılama hakkının güvence altına alınabilmesi için, feri müdahillik mekanizmasının sadece şeklen değil, etkili bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
    Üçüncü kişilerin davaya katılması hususunda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na gönderme yapmakta olup, 6100 sayılı Kanun’un 66. maddesinde, üçüncü kişilerin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla müdahil olarak davada yer alabilecekleri; 68. maddesinde, müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahilin, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebileceği, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabileceği; 69. maddesinde, müdahilin de yer aldığı asıl davada hükmün taraflar hakkında verileceği kurallarına yer verilmiştir.
    Öte yandan, davanın doğrudan tarafı olmayan feri müdahilin asıl tarafa sağlanan tüm imkân ve haklara sahip olduğu, adil yargılanma hakkının buna imkan tanıdığı da söylenemez. Dolayısıyla, asilin yargılamayı devam ettirmeme yönündeki iradesine rağmen feri müdahilin davayı sürdürebilmesine hukuken imkan bulunmamaktadır. Bu itibarla, davanın taraflarından olmayan, dava sonucunda hakkında hüküm kurulmayan ve ancak yanında katıldığı tarafa yardımcı olabilen müdahilin, yanında davaya katıldığı tarafın kanun yollarına başvurmaması durumunda, tek başına kanun yollarına başvurması da hukuken kabul edilemez niteliktedir.
    Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 19/07/2018 tarih ve B. No: 2015/2909 sayılı “Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri A.Ş” kararında; “… 52. Hukuk sisteminde bireye doğrudan taraf olmadığı ancak hak ve menfaatlerini etkileyen bir davada iddia ve savunmalarını öne sürebilmesine imkân sağlayacak nitelikte bir mekanizmanın bulunması ve bu mekanizmanın etkin bir şekilde işlemesi adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Nitekim Türk hukuk sisteminde de bu amaçla ferî müdahillik sistemi getirilmiş, üçüncü kişinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar ferî müdahil olarak davada yer alabileceği kurala bağlanmıştır. İdarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı idari yargıda görülmekte olan davalar yönünden de uyuşmazlık konusu üzerinde hak iddia eden ya da davanın taraflarından birinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan üçüncü kişilerin davaya sadece şeklen değil etkili bir şekilde katılımının sağlanması, adil yargılanma hakkının güvencelerinin sağlanabilmesi için önemli bir müessesedir.
    53.Bununla birlikte adil yargılanma hakkının davanın doğrudan tarafı olmayan ferî müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkân ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte bir güvenceyi bünyesinde barındırdığı söylenemez. Bu bağlamda adil yargılanma hakkının ferî müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın iradesiyle uyuşmayan usul işlemlerini yapabilmesini garanti altına almadığı ifade edilmelidir. Dolayısıyla asilin yargılamayı devam ettirmeme yönündeki iradesine rağmen ferî müdahilin davayı sürdürebilmesine imkân tanınması biçiminde adil yargılanma hakkından doğan anayasal bir zorunluluğun bulunmadığı vurgulanmalıdır.
    …..
    63.Yukarıda ifade edildiği gibi adil yargılanma hakkı müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın yargılamayı sürdürmeme yolundaki iradesine rağmen yargılamaya devam edebilmesini güvence altına almamaktadır (bkz. § 53). Dolayısıyla müdahile, asıl tarafın iradesinden bağımsız olarak hükmü temyiz edebilme hakkı tanınması biçiminde bir anayasal zorunluluk bulunmamaktadır. Bu açıdan somut olayda, ilk derece mahkemesinde görülen davanın asıl tarafının (idarenin) aleyhine kurulan hükmü temyiz etmeyerek yargılamaya devam edilmesi yolunda bir iradesinin bulunmadığı gözetildiğinde ferî müdahil olan başvurucunun tek başına yaptığı temyiz isteminin incelenmeksizin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına ilişkin anayasal güvencelere müdahale teşkil eden bir yönü bulunmamaktadır.” gerekçesine yer verilerek, feri müdahilin yargılama sistemindeki önemine değinilmiş fakat adil yargılanma hakkının, davanın doğrudan tarafı olmayan feri müdahile asıl tarafa sağlanan tüm imkan ve hakların mutlak ve koşulsuz olarak tanınmasını zorunlu kılacak nitelikte olmadığı da vurgulanarak, “feri müdahilin temyiz isteminin incelenmeksizin reddine” dair kararın Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkını ihlal etmediği sonucuna varılmıştır.
    Dosyanın incelenmesinden; …İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararına karşı, davalı yanında müdahil … Bakanlığı tarafından tek başına temyiz yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
    Bu durumda; müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın temyiz isteminde bulunmamış olması nedeniyle, müdahil olan … Bakanlığı’nın temyiz isteminin incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. DAVALI YANINDA MÜDAHİLİN TEMYİZ İSTEMİNİN İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
    2. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
    3. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/02/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

    (X)KARŞI OY :

    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31 inci maddesinin yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66 ncı maddesinde, “Üçüncü kişi davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.”, 68 nci maddesinde, “Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.” 69 uncu maddesinde, “Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez.” hükümleri yer almıştır.
    Yukarıda belirtlen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; davaya müdahaleyi, görülmekte olan davada, hakkı davanın sonucuna bağlı olan kişinin kendi hukuki yararını korumak için, davanın tarafı olmadan, davayı kazanmasında yararı bulunan tarafın yanında ve ona yardımcı olarak davaya müdahalesine imkan veren bir hukuki kurum olarak tanımlamak mümkündür.
    Bu itibarla davalı yanında davaya katılanın temyiz talebinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesi ve AİHM içtihatları çerçevesinde değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
    Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Menemen Minibüsçüler Odası/Türkiye kararında, yargıya erişim hakkı veya diğer bir deyimle hukuk davası açma hakkının, AİHS’nin 6. maddesinin “yargılanma hakkı” ile ilgili birinci fıkrasının yalnızca bir yönünü oluşturduğu, erişim hakkının etkin olabilmesi için, haklarına müdahale edilen bir kimsenin açık ve kesin bir şekilde bu işleme itiraz edebilmesi ve mahkemece tartışılabilmesi ve incelenmesi gerektiği, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin mahkemeye erişim hakkını doğrudan etkilediğine işaret etmiştir.
    Bakılmakta olan davada tahliye kararını veren idarenin, Muratpaşa Kaymakamlığı olduğu; taşınmazın Sağlık Bakanlığı tarafından davacı şirkete 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uyarınca ihale yapılmak suretiyle kira sözleşmesinin imzalandığı, davalı konumunda bulunan Muratpaşa Kaymakamlığının ise mülki amir sıfatıyla ve kolluk yetkisini kullanarak fiilen tahliye işlemini gerçekleştirmek üzere görevli idare konumunda olduğu dikkate alındığında, Sağlık Bakanlığı’nın bu davada esasen yargı kararından doğrudan etkilenen idare durumunda bulunduğu görülmektedir.
    Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen karardan, Sağlık Bakanlığı’nın menfaatinin doğrudan etkileneceği gözönünde bulundurulduğunda davalı idare tarafından anılan karar temyiz edilmemiş olsa dahi müdahilin tek başına temyiz isteminde bulunabileceğinin kabul edilmesi gerektiğinden, müdahilin iddiaları tartışılmak suretiyle işin esası hakkında değerlendirme yapılması gerektiği oyuyla Dairemizce verilen karara katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir