Danıştay 5. Daire, Esas No: 2017/4414, Karar No: 2021/383
Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2017/4414 E. , 2021/383 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2017/4414
Karar No : 2021/383
DAVACI : …adına vasisi …
DAVALI : …Kurulu / …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptali ile yoksun kaldığı parasal haklarının işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : HSK tarafından dava konusu işlemlere dayanak olarak gösterilen hususların varlığına ilişkin mahkeme kararı bulunmadığı, tesis edilen işlemin disiplin cezası mahiyetinde olduğu, hakkında soruşturma dahi yürütülmeksizin işlem tesis edildiği, savunma hakkının kısıtlandığı, Bylock isimli programı kullanmadığı, bu delilin istihbari nitelikte olduğu ve güvenilir olmadığı, işlemin şekil, konu, yetki ve maksat unsurları açısından sakat olduğu ve iptalinin gerektiği, Anayasa’ya, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na ve ilgili mevzuata aykırı olarak usule ilişkin işlemlere riayet edilmeden, hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan, hâkimlik teminatı ve adil yargılanma hakkı ihlal edilerek adli soruşturma sonucu beklenmeksizin tesis edildiği; genel geçer gerekçelerle tarafının terör örgütü üyesi olduğu kabul edilerek ve adının basına sızdırılması suretiyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI : Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararların amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa’nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp “göreve son” müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Kanunun 33.maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen kararlar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararların hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ: Davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …DÜŞÜNCESİ: Dava; Keçiborlu Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmakta iken meslekten çıkarılan davacı tarafından, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca, FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatları olduğu saptanan hakim ve savcıların, meslekte kalmasının uygun olmadığından bahisle meslekten çıkarılmalarına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun …tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme taleplerinin reddine ilişkin …tarih ve … sayılı kararın kendisine ait kısmının iptali ve parasal haklarının tazmini istemiyle açılmıştır.
Davacının, işbu dava konusu işlemlerin iptalini istediği …. İdare Mahkemesinde açtığı dava dosyasının Danıştaya gönderilmesi ile 5. Dairenin 2017/5230 Esasına kaydedilmesiyle, aynı konuda iki ayrı dava dosyası oluştuğu görülmekte ise de; E:2017/5230 sayılı dosyanın henüz tekemmülünün tamamlanmadığı anlaşıldığından; derdestlik meselesinin bahsi geçen dosyada değerlendirilmesi ve dolayısıyla işbu davanın esastan karara bağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik savlarına itibar edilmeyerek işin esasına geçildi.
T.C. Anayasasının 138. maddesinde, “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”; 139. maddesinde, “Hakimler ve savcılar azlolunamaz, meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”; “Hakimler ve Savcılar Kurulu” başlıklı 159. maddesinin 8. fıkrasında, “Kurul, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında idari karar alma, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar.; 10. fıkrasında ise, “Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.” hükümleri yer almıştır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hakimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi” başlıklı 53. maddesinde, “Hakim ve savcıların: a)-Bu Kanun hükümlerine göre meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b)- Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması, hallerinde görevleri sona erer.” hükmü getirilmiştir.
6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun “Kurulun görevleri” başlıklı 4. maddesinin (b) fıkrasının 6. bendinde; “meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar vermek” Kurulun görevleri arasında sayılmış; 33. maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi dışında olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görüleceği hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan; 15.7.2016 günü yapılan darbe teşebbüsü üzerine; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe giren 667 sayılı KHK’nın “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir.” şeklinde düzenleme yapılmış ve bu Kanun Hükmünde Kararname, 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile yasalaşmış, bunu takiben 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren ve 7075 sayılı Kanun ile yasalaşan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 11. maddesinin 2. fıkrası ile “meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilir.” hükmü getirilmiştir.
HSK Genel Kurulunun bahse konu …tarih ve …sayılı kararıyla; ilgililerin mesleğe kabulleri ile başlayan, eğitim merkezi ve Türkiye Adalet Akademisindeki faaliyetleri, hizmet içi eğitim ve yabancı dil eğitimlerine katılımlarına, yurtdışına gönderilmelerine, özel yetkili savcılıklara veya mahkemelere yahut idari görevlere atanmalarına ilişkin bilgiler ile bu görevlendirmelerde ve yine bir silah olarak kullanılan özel yetkili mahkemelere hâkim veya unvanlı olarak, Teftiş Kurulu Başkanlığına başkan, başkan yardımcısı veya müfettiş olarak, idari kurumlara tetkik hâkimi, daire başkanı veya yardımcısı, genel müdür veya yardımcısı v.s. şeklinde yapılan atamalarda dikkate alınan kriterler, özlük dosyalarındaki bilgi ve belgeler, sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları, ilgililer hakkında HSYK’ya intikal eden şikâyet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, HSYK’nın FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri, ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak, ekli listede yer alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir.
Öte yandan; olağanüstü hal tedbirleri kapsamında yürürlüğe konulan 6749 sayılı Kanun ve 667 sayılı KHK’nın “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasına göre meslekten çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için sözkonusu bağın yapıya, oluşuma veya gruba üyelik veya mensubiyet şeklinde olması zorunlu olmayıp irtibat ya da iltisak şeklinde olması da yeterli görülmüştür. Nitekim; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun …tarih, …Esas ve …sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay …. Ceza Dairesinin …tarih, …Esas, …Karar sayılı kararında, Bylock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğu, gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığı ve kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı kabul edilmiştir.
Bakılan davada; yukarıda yer verilen HSK Genel Kurul kararı ile meslekten çıkarılan davacının, yeniden inceleme istemi de Kurul Kararı ile reddedilmiştir.
Yürürlükteki hükümler uyarınca; Anayasa’ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girmeleri, örgüt hiyerarşisi içerisinde ve ideolojik bağlılıkla hareket etmeleri açık bir suç olduğu gibi, bu kapsamdaki yargı mensuplarının yargılayacağı kişiler açısından da adil yargılanma hakkının ihlaline yol açılacağı ve bunun da nihayetinde yargıya olan güvene zarar vereceği tartışmasız olup; hakim ve savcılar hakkında işlem tesis etme yetkisine sahip olan Hakimler Savcılar Kurulunca gerekli önlemlerin alınmasının gerekeceği de kuşkusuzdur.
Davacı tarafından, savunma hakkı verilmeden dava konusu işlemin tesisi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı davranıldığı ileri sürülmekte ise de; savunma alınmadan meslekten çıkarmanın usul güvencesi sağlayan adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelere aykırılık oluşturabilecek nitelikte olduğu açık olmakla birlikte; adil yargılanma hakkı, yargılamanın bütünü anlamında bir incelemeyi gerekli kıldığından daha önceki bir safhada savunma alınma yoluna gidilmemesi şeklinde gerçekleşmiş bir eksikliğin yargılama süreci içinde giderilmesinin mümkün olması, diğer taraftan olağanüstü hâli gerekli kılan durum ile 667 sayılı KHK’nın amacı ile 3. ve 4. maddelerinde yargı mensupları ile kamu görevlilerine ilişkin düzenlenen tedbirlerin kapsamı ve içeriği dikkate alındığında, 667 sayılı KHK’de öngörülen meslekten veya kamu görevinden çıkarmanın, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığnda uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran “olağanüstü tedbir” niteliğini taşıması ve davaya konu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu kararının, disiplin hukukuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiren meslekten çıkarma cezası niteliğinde bulunmaması karşısında davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.
Diğer taraftan, davacı hakkındaki “silahlı terör örgütüne üye olma” suçu isnadı ile …. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada yapılan yargılama sonucunda verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararla; tanık/şüpheli ifadeleri ile FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin aralarında iletişimi sağlamak amacıyla kullanılan bylock programına ilişkin tespitler ve diğer deliller değerlendirilmek suretiyle; 11.08.2014 tarihinden itibaren kriptolu Bylock programı kullanıcısı ve örgüt ile organik bağı olduğu tespit edilen davacının; sonuç itibariyle atılı suçu sabit görüldüğü gerekçesiyle TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca artırım ve indirim hükümleri uygulandıktan sonra sonuçta 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırıldığı ve dosyanın halen istinafta olduğu anlaşılmıştır.
Bu halde; aynı fiil nedeniyle ceza hukuku yönünden yapılan yargılama sonucu varılan hükmün, idari bir tahkikata dayalı olarak tesis edilen idari işlemin iptali istemiyle idari yargıda açılan davada verilecek hükmü etkilemesi gerekliliği, maddi olguların saptanması yolunda mahkemelerce varılan sonuçların, idari soruşturma ile varılan sonuçtan üstün olduğu esasına dayanmaktadır. Ancak mahkeme kararı ile varılan sonucun aksinin yeni bir delil ile kesin olarak ortaya konulması halinde yeni duruma göre bir işlem tesis edilebileceği de açıktır.
Olayda ise; davalı idarece bahse konu örgütle irtibat ya da iltisakı tespit edilen davacının, yukarıda bahsedilen mahkeme kararıyla da, daha ağırı olan silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediğinin tespit edildiği görülmüştür.
Bu durumda; idari tespitler yanında ceza yargılaması ile yapılan tespitler ve verilen hüküm birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu Hakimler ve Savcılar Kurulu kararlarının davacıya ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın REDDİ gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince, …. Sulh Hukuk Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla davacıya vasi atandığı görüldüğünden, davaya davacı adına vasi …yoluyla devam edilmesine karar verilerek, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten sonra davalı idarenin derdestlik dışındaki usule ilişkin itirazları yerinde görülmediğinden gereği görüşüldü:
Davacı tarafından bakılmakta olan bu dava dosyası ile Dairemizin E:2017/5230 sayılı esasında kayıtlı bulunan dava dosyasının taraflarının ve konusunun aynı olduğundan bahisle birleştirilmesi talebinde bulunulmuş ise de 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda davaların birleştirilmesine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi anılan Kanunda hüküm bulunmayan hallerde uygulanmak üzere sayma yoluyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıfta bulunulan 31. maddesinde de davaların birleştirilmesi usulüne yer verilmediği görüldüğünden bu istem yerinde görülmemiştir.
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
… tarih ve … sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından … tarih ve … sayılı kararla reddedilmiştir.
Davacı tarafından meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının işlem tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte iadesi talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Tarafları ve konusu aynı olan bir davanın, daha önce aynı veya başka bir mahkemede açıldığının ve görülmekte olduğunun saptanması halinde, usul hukukunun temel kavramlarından biri olan derdestlik müessesesinin ifade ettiği ”ilk davanın aynısı olan diğer davaların açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı” olgusundan hareketle, sonraki davaların derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Derdestlik durumunun ortaya çıkması için; aynı davanın birden fazla açılmış olması ve birinci davanın görülmekte olması şartları birlikte gerçekleşmelidir. Davaların aynı dava olarak kabul edilebilmesi de; davaların taraflarının, konularının, dava konusu işlemlerin aynı olmasına bağlıdır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptali ile yoksun kaldığı parasal haklarının işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı, bununla birlikte davacı tarafından aynı istemle Dairemizin E:2017/5230 sayılı dosyasına kayıtlı ayrı bir davanın daha açıldığı ve bu davanın Dairemizin 22/02/2021 tarih ve E:2017/5230, K:2021/379 sayılı kararı ile reddine karar verildiği, anılan kararın ise henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Buna göre, yukarıda belirtilen ve Dairemizin E:2017/5230 sayılı esasına kayıtlı dava ile bakılmakta olan bu davanın tarafları, konusu ve sebeplerinin aynı olduğu görüldüğünden, derdestlik nedeniyle bu davanın incelenmesine hukuken imkan bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın derdestlik nedeniyle İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
2. Davacının adli yardım isteminin kabul edilmiş olması nedeniyle davanın açılışı sırasında tahsil edilemeyen ve ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …TL yargılama giderinin davacıdan tahsili için müzekkere yazılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 22/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.