Danıştay 2. Daire, Esas No: 2021/3524, Karar No: 2021/263

Danıştay 2. Daire Başkanlığı 2021/3524 E. , 2021/263 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    İKİNCİ DAİRE
    Esas No : 2021/3524
    Karar No : 2021/263

    TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Genel Müdürlüğü
    VEKİLİ : Avukat …
    2- … Valiliği – …

    KARŞI TARAF (DAVACI) : …
    İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava Konusu İstem : Dava; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı emrinde komiser olarak görev yapan davacının, Ankara Emniyet Müdürlüğüne aynı unvanla atanmasına dair … günlü ve … sayılı işlem ile Ankara ili, … İlçe Emniyet Müdürlüğü …. Polis Merkez Amirliğine atamasına ilişkin … günlü ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti :
    … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemlerin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline hükmedilmiştir.
    Davalı idarelerin temyiz istemi üzerine anılan karar, Danıştay Onaltıncı Dairesinin 06/05/2015 günlü, E:2015/83, K:2015/2386 sayılı kararıyla; komiser olan davacının, Ankara Emniyet Müdürlüğüne naklen atanmasına ilişkin 10/01/2014 günlü Emniyet Genel Müdürlüğü işlemi ile Ankara ili … İlçe Emniyet Müdürlüğü … Polis Merkezi Amirliğine atanmasına dair 21/01/2014 günlü Ankara Valiliği işlemi arasında, 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesinde aranan biçimde bağlılık ya da ilişki bulunduğu kabul edilse bile, Emniyet Genel Müdürlüğünün tesis ettiği naklen atama işleminden kaynaklanan uyuşmazlık temyiz incelemesine tabi iken, görev ve unvan değişikliği içermeyen il içi naklen atama işleminden kaynaklanan uyuşmazlık itiraz incelemesine tabi olduğundan, her iki işleme karşı bir dilekçe ile dava açılmasının hukuken olanaklı olmadığı, Mahkemece dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esası incelenerek karar verilmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    … İdare Mahkemesinin … günlü, E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının Ankara ili, … İlçe Emniyet Müdürlüğü, … Polis Merkezi Amirliğine atamasına ilişkin işlemin, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığındaki görevinden alınmasının sonucu olduğu, başka bir ifade ile Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından dava konusu işlem tesis edilmemiş olsa idi, Ankara Valiliği tarafından da herhangi bir işlem tesis edilmemiş olacağı, bu nedenle söz konusu işlemler arasında “sebep-sonuç ilişkisi” bulunduğu, öte yandan dava konusu iki işleme karşı başvurulacak kanun yolunun (temyiz-itiraz) farklı olmasının işlemlerin hukuki denetiminin ayrı ayrı yapılması sonucunu doğurmayacağı, aksi yöndeki kabulün ise 2577 Sayılı Kanun’da öngörülen bağlantı müessesine ilişkin hükümlere aykırılık teşkil edeceği, zira valilik işleminin Emniyet Genel Müdürlüğü işleminin zorunlu bir sonucunu oluşturduğu, Emniyet Genel Müdürlüğü işlemine karşı açılan davada verilecek karar sonucunun valilik işlemine karşı açılan davada verilecek kararın hukuki neticesini doğrudan etkileyeceği, bu nedenle bu her iki işleme karşı açılan davada bağlantı bulunduğuna kuşkuya yer olmadığından dava dilekçesinde 2577 sayılı Yasa’nın 5. maddesine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozma kararına uyulmayarak, ilk kararında ısrar edilmiş ve görev yerinin değiştirilmesini gerektirecek herhangi bir olumsuz tutum ve davranışı bulunmayan, göreviyle ilgili yetersizliği ortaya konulmayan davacının, atama dönemi dışında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı Teknik Takip ve İzleme Şube Müdürlüğündeki görevinden alınarak, önce Ankara Emniyet Müdürlüğü emrine sonrasında Ankara ili, … İlçe Emniyet Müdürlüğü, … Polis Merkezi Amirliği emrine atamasının yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı
    gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline hükmedilmiştir.
    Davalı idarelerin temyiz istemi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 03/12/2018 günlü, E:2017/516, K:2018/5381 sayılı kararla, Mahkeme kararının ısrara ilişkin kısmının onanmasına, davanın esası hakkında inceleme yapılarak karar verilmek üzere dosyanın Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
    Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından; dava konusu atama işleminin usule ve hukuka uygun olduğu, idarenin 657 sayılı Kanun’un 76. maddesi ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 96. maddesi uyarınca takdir hakkını hukuka uygun olarak kullandığı, kamu görevlilerinin görev yerlerinin değiştirilebilmesi için soruşturma geçirmesi ya da ceza alması gibi bir zorunluluğun bulunmadığı, ayrıca il içi görevlendirmelerde Yönetmelikte belirtilen atanma dönemlerinin uygulanmadığı ileri sürülerek, Mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
    Ankara Valiliği tarafından; 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 8/B ve 11/Ç maddeleri uyarınca Valiliğin emniyet personelinin il içi atanması hususunda yetkisi bulunduğu, bu konuda yargı yerlerince verilmiş emsal kararların olduğu, davacının aynı il içerisinde eş değer göreve atandığı, idarenin 657 sayılı Kanun’un 76. maddesi uyarınca takdir hakkını hukuka uygun olarak kullandığı, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, Mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.

    KARŞI TARAFIN CEVABI : Cevap verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
    DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının, davacının, Ankara ili … İlçe Emniyet Müdürlüğü … Polis Merkezi Amirliğine atanmasına ilişkin 21/01/2014 günlü işlem açısından gerekçesinin değiştirilerek onanması, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı Teknik Takip ve İzleme Şube Müdürlüğündeki görevinden alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne atanmasına dair 10/01/2014 günlü işlem açısından ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay İkinci Dairesince, Danıştay Beşinci Dairesi tarafından, Danıştay Başkanlık Kurulu’nun 18/12/2020 günlü, K:2020/62 sayılı kararı uyarınca, ayrıca bir gönderme kararı verilmeksizin Dairemize iletilen dosyada, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
    Temyize konu kararın, komiser olan davacının, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı Teknik Takip ve İzleme Şube Müdürlüğündeki görevinden alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü emrine atanmasına dair 10/01/2014 günlü işlemin iptaline ilişkin kısmına yönelik yapılan incelemede;
    657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76/1. maddesinde; “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
    Anılan Kanun hükmü ile idarelere tanınan takdir yetkisine istinaden tesis edilen işlemlerin sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka uygunluk denetimine tabi tutulacağı, takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gerekleri gözardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da yargı mercilerince saptanması halinde bu durumun iptal nedeni oluşturacağı noktasında hukuken bir duraksama bulunmamaktadır.
    İç güvenliği sağlayan emniyet hizmeti, sıkı bir hiyerarşik disiplin gerektiren ve icabında güç kullanma yetkisi olan, kamu düzeninin tesisi bakımından hayati öneme sahip bir kamu hizmetidir. Bu hizmetin aksaması, kamu düzeni yönünden telafisi güç ve imkansız zararların doğmasına yol açabilir. Toplumun huzur ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan emniyet hizmetleri sınıfı mensupları, ülke içinde emniyet hizmetlerini öngörülen seviyede ve aksama olmadan yürütmekle görevlidirler. Emniyet hizmetlerinin bu niteliği gereği, memurlarının da görev ve görev yerlerinin değiştirilmesi hususunda idareye mevzuat hükümleri çerçevesinde geniş bir takdir yetkisi tanınması zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Aksinin kabulü, iç güvenlik hizmetinin aksamasına neden olabilecektir. Anayasa Mahkemesinin 29/01/2014 günlü, E:2013/130, K:2014/18 sayılı kararında da benzer ifadelere yer verilerek emniyet hizmetleri sınıfının önemine vurgu yapılmıştır. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine yönelik adil yargılanma hakkına ilişkin başvurularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, devletin egemenlik yetkilerini doğrudan veya dolaylı kullanan veya kamu otoritelerinin genel menfaatini korumaktan sorumlu, devlete özel bir sadakat ilişkisiyle bağlı olan asker ve polis gibi görevliler yönünden özlük ve parasal haklar dışında sözleşmenin tarafı olan devletin daha geniş yetkilere sahip olduğu hususu vurgulanmıştır. (Vilho Eskelinen ve Diğerleri / Finlandiya davası, 19/04/2007, No. 63235/00)
    Emniyet hizmetlerinin önemi gereği ülke içinde bu hizmetin öngörülen seviyede ve aksama olmadan yürütülmesinin mutlak koşullarından birisi de istenilen yer ve/veya görev için planlanan seviyede personel bulundurulmasıdır.
    Bu durumda, idarenin kamu hizmetinin gerekleri doğrultusunda personelin görev yerini değiştirme konusunda kanunen sahip olduğu takdir yetkisini emniyet hizmetlerinin önem ve özelliğine uygun olarak kullandığı, bu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında subjektif (öznel) nedenlerle kullandığına dair herhangi bir bilgi belge de bulunmadığı anlaşıldığından; davacının, kadro derecesi değişmeden aynı ilde eşdeğer bir göreve atandığı dikkate alındığında, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığındaki görevinden alınarak Ankara İl Emniyet Müdürlüğü emrine atanmasına ilişkin işlemde kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmakla temyize konu kararın anılan işlemin iptaline ilişkin kısmında yasal isabet görülmemiştir.
    Temyize konu kararın, davacının Ankara ili …İlçe Emniyet Müdürlüğü …Polis Merkezi Amirliğine atamasına ilişkin 21/01/2014 günlü işlemin iptaline ilişkin kısmına yönelik yapılan incelemede;
    5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 8. maddesinde, “Yetiştirme ve ikmal kaynakları Bakanlıklar veya tüzel kişiliği haiz genel müdürlüklere bağlı olup il genel teşkilatı içinde birden fazla istihdam yerleri bulunan meslek, fen ve uzmanlık kadrolarına dahil görevlerden
    A) İlçe idare şube başkanı sıfatını haiz olanlarla il merkezinde Devlet gelir, giderlerinin ve mallarının tahakkuk, tahsil, ödeme ve idaresiyle ilgili ikinci derecedeki müdürler, şube şefleri ve kontrol memurları, nakit muhasipleriyle, lise, orta ve o derecelerdeki okul müdür ve öğretmenleri, hastaneler mütehassıs hekimleri, Bakanlıklar veya tüzel kişiliği haiz genel müdürlükler tarafından tayin edilirler.
    B) Bunun dışında kalan bütün memurlar Bakanlıklar veya tüzel kişiliği haiz genel müdürlükler tarafından valilik emrine tayin edilerek il idare şube başkanının inhası üzerine valiler tarafından istihdam yerleri tesbit olunur;
    C) Yukardaki fıkralarda yazılı bütün memurların lüzumu halinde il içinde nakil ve tahvilleri mensup olduğu il idare şube başkanlarının inhası üzerine valiler tarafından icra edilmekle beraber mensup oldukları Bakanlıklar veya genel müdürlüklere sebepleriyle bildirilir.” hükmüne; 11. maddesinin (Ç) bendinde; “Jandarma, polis, gümrük muhafaza ve diğer özel kolluk kuvvetlerinin bütün ast ve üstlerinin il içine münhasır olmak üzere geçici veya sürekli olarak vali tarafından yerleri değiştirilebilir ve bundan hemen İçişleri, Gümrük ve Tekel Bakanlıklarına bilgi verir.” hükmüne; aynı Kanun’un 5. maddesinde ise; illerde valilerin tayin ve tespit ettiği işlerde yardımcılığını ve valinin bulunmadığı zamanlarda vekilliğini yapmak üzere vali muavinlerinin bulunacağı hükmüne yer verilmiştir.
    Yetki kurallarının, dar ve özel anlamda kamu düzenine ilişkin hükümlerden olduğu, idari işlemlerin en önemli unsurları arasında yer aldığı, yetki unsurundaki sakatlıkların sonradan verilecek onay ya da izinle giderilemeyeceği, bu nedenle idarenin yetki kurallarına sıkı bir şekilde uymak zorunda bulunduğu ve yetki kurallarının dar yorum ve uygulama yöntemlerine bağlı tutulması gerektiği idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
    Dar anlamda yetki unsuru denilen karar alma yeteneği; konu, yer ve zaman itibariyle, Anayasa ve yasalarla, belli organ, makam ve kamu görevlilerine tanınmış bir güçtür. Yetki devrinin hukuken geçerli olabilmesi, böyle bir yetkinin daha önce kanunda açıkça öngörülmüş bulunmasına bağlıdır. Ancak, kamu hukukunda yetkiler; ait olduğu organ, makam ve görevlilere bizzat kullanılmak üzere verildiğinden, yetki devri istisnai durumlarda söz konusudur.
    Yukarıda anılan hükümler karşısında; Valiye tanınan il içi atama yetkisinin İl Emniyet Müdürü tarafından kullanılamayacağı açıktır.
    Bu durumda, 5442 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile, Valiye tanınan il içi atama yetkisinin İl Emniyet Müdürü tarafından kullanılmış olması nedeniyle, dava konusu Ankara Valiliği işleminde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkemece işin esasının incelenmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamakta ise de, verilen iptal kararında bu kısım yönünden sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. DAVALI İDARELERİN TEMYİZ İSTEMLERİNİN KISMEN KABULÜ ile … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…., K:… sayılı kararın Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı emrinde komiser olarak görev yapan davacının, aynı unvanla Ankara Emniyet Müdürlüğüne atanmasına dair 10/01/2014 günlü işlemin iptaline ilişkin kısmının BOZULMASINA,
    2. DAVALI İDARELERİN TEMYİZ İSTEMLERİNİN KISMEN REDDİ ile anılan kararın, davacının Ankara ili, …İlçe Emniyet Müdürlüğü …Polis Merkezi Amirliğine atamasına ilişkin 21/01/2014 günlü işlemin iptaline ilişkin kısmının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
    3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (15) onbeş gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir