Danıştay 12. Daire, Esas No: 2021/4832, Karar No: 2021/7119
Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2021/4832 E. , 2021/7119 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/4832
Karar No : 2021/7119
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Başkanlığı
VEKİLİ :I. Hukuk Müşaviri …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü … Daire Başkanı olarak görev yapan davacının, İzmir İlinde imam-hatip olarak görev yaptığı dönem ile Nürnberg’te din hizmetleri ataşesi olarak görev yaptığı dönemde gerçekleştirdiği eylemleri sebebiyle Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98.maddesinin b bendi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin … tarih … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; bir kamu görevlisi için ağır bir yaptırım niteliği taşıyan göreve son verme işleminin tesis edilebilmesi için ilgilisi hakkında yapılacak tespitlerin ve elde edilen delillerin somut ve tereddüt barındırmayacak şekilde açık ve kesin olması gerektiği, uyuşmazlığa bakıldığında, davacı hakkında yapılan isnatların yeterli delil olarak kabul edilemeyecek muğlak nitelikteki tanık anlatımları ile içeriği net olarak belirtilmeyen ve hayatın olağan akışına aykırı sayılamayacak görüşmelere dayandırıldığı, yine isnat edilen eylemlerin 2000-2018 tarihleri arasında gerçekleştiğinin belirtilmesi suretiyle ucu açık, denetimi mümkün olmayan bir zaman aralığının belirlendiği, dolayısıyla davacının görevine son verilebilmesi için somut ve yeterli delilin elde edilemediği anlaşıldığından, ilgili Yönetmelikle hüküm altına alınan ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle davacının görevine son verilmesi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; her ne kadar İdare Mahkemesi kararında; Balıkesir İl Müftülüğü Murakıbı … ile yoğun bir şekilde telefon ve SMS görüşmeleri olduğu, bazen aynı adreste bir çok defa bir araya geldikleri, hayatın olağan akışına aykırı bir ilişki içinde oldukları iddiaları yönünden HTS kayıtları değerlendirilmesinden zaman aralığının 4 yıllık bir süreci kapsadığı, bu süre zarfında 264 defa iletişimin hayatın olağan akışına aykırı sayılamayacağı, görüşme içeriklerinin tespit edilememesi nedeniyle ahlaken kabul edilemeyecek ilişki yönünde değerlendirilemeyeceği, baz istasyonundan alınan bilgiler değerlendirildiğinde ise sinyal bilgilerinin aynı adresten alınmasının aleyhine değerlendirilemeyeceği gerekçesi belirtilmiş ise de, tespitlerin dayanağı baz istasyonundan alınan sinyal bilgileri ile yoğun bir şekilde telefon ve SMS görüşmeleri birlikte değerlendirildiğinde, davacının ve …’nin ilk ifadesinde, “yüzyüze görüşmediklerini, telefonla hiç görüşmeleri olmadığını, herhangi şekilde karşılaşmadıklarını” beyan ettikleri, ancak HTS kayıtlarını gördükten sonra davacının … ile görüşmesi hakkında, “Eğer Başkanlık personeli ise görev amaçlı görüşmeler yapmış olabileceği, gece de belki kendisiyle görevle alakalı hususları sormuş olabilir” dediği, davacı ve …’nin inkar etseler de HTS kayıtlarından; evli olmadıkları halde 15.06.2014 – 18.08.2018 tarihleri arasında toplam yaklaşık 264 defa Telefon/SMS/MMS yoluyla görüştükleri ve bu yoğun görüşme trafiği içinde 64 kere 22:00 – 09:00 saatleri arasında olmak üzere mesai saatleri dışında, 17 defa da 00:00 – 06:30 saatleri arasında gece yarısı ve sabaha doğru görüşme gerçekleştirdikleri, karşılıklı birbirlerini ararken bir çok defa aynı şehirden (İstanbul – Balıkesir/Erdek, Yalova/Çınarcık ve Çiftlikköy, Edirne, Bursa, İzmir/Konak), hatta bazen de aynı adresten olmak üzere telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal verdiği, görüşmeler dikkate alındığında, her ikisinin de bir çok defa aynı adreste veya yakın mekanlarda buluştuklarının anlaşıldığı, aralarında evlilik bağı olmayan bir bayan ve erkeğin yoğun şekilde, azımsanmayacak bir kısmı gece yarısı olmak üzere birbirleriyle telefon ve SMS yoluyla görüşmeleri, aynı şehirlerde, hatta bazen aynı adreslerde, bir çok defa bir araya gelmeleri hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bunun görev amaçlı olarak açıklanamayacağı, adı geçenlerin bu durumu gizlemeye çalıştıkları bundan da meslekleri/medeni durumları itibarıyla izah edemeyecekleri ve ahlaken/örfen toplum nezdinde kabul edilemeyecek bir ilişki içinde oldukları anlaşılmış olup, bu durumda somut ve yeterli delillerle saptanan ve sabit olan eylemi nedeniyle İmam-Hatip olarak görev yapan davacının ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle 657 sayılı Kanun’un 98/b maddesi uyarınca göreve son verilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalı idarenin istinaf isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesi’nce verilen … gün ve E:…, K:… sayılı kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Hukuka aykırı olarak elde edilmiş davacıya ait HTS kayıtlarını alınarak E.G. ile 2014-2018 yılları arasında telefon aramaları gerekçe gösterilerek işlem tesis edildiği, özel hayata ilişkin olduğu, ilişki yaşandığına dair tanık beyanı olmadığı, telefon HTS kayıtlarıyla 4 yıl gibi süren mesajlar ve görüşmeler olduğunun varsayıma dayandığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Dava konusu işlemin mevzuat hükümlerine uygun olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden, Viyana Büyükelçiliği, Din Hizmetleri Müşavirliği’nin … tarih, … sayılı yazısı ile Atib Genel Merkezinin giriş katındaki lokantada müdür olarak görev yapan … isimli kişinin, Viyana Din Hizmetleri Müşavirliği ve Ataşeliği’ndeki usulsüzlükler hakkındaki iddialarının incelenmesinin talep edildiği, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın … tarih ve E… sayılı yazısı ile olaylara ilişkin inceleme yapılmasının uygun olduğu yazısı üzerine, … tarih ve E.. sayılı yazısı ile müfettiş görevlendirildiği, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen … tarih ve … sayılı soruşturma yazısı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Yurtdışı Türkler Daire Başkanı olarak görev yapan davacının isminin yer almadığı ve bir takım Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri hakkında yürütülen disiplin soruşturmasındaki olayların Avusturya’da tahkik edilmesi amacıyla olur alındığı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 05/04/2019 tarih ve … sayılı oluru ile davacının bir takım gayri ahlaki davranışlarda bulunması nedeniyle davacının da soruşturma kapsamına dahil edildiği, soruşturma sonucunda isnat edilen eylemleri nedeniyle disiplin yönünden 657 sayılı Kanun’un 125-B/(d) maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılması, idari yönden ise aynı Kanun’un 98/b maddesi uyarınca Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5/b maddesindeki ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki görevinin sonlandırılması teklifinin getirildiği, getirilen teklif doğrultusunda … tarih … sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Olur işlemiyle görevine son verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının “Özel şartları” belirleyen (B) bendinin (2) numaralı alt bendinde, “Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak” kuralına yer verilmiş; 98. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi”, Devlet memurluğunu sonra erdiren haller arasında sayılmıştır.
633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Personelin nitelikleri” başlıklı 9. maddesinin ikinci fıkrasında, “Başkanlık personelinin 657 sayılı Kanun’da ve bu Kanunda yer almayan diğer nitelikleri ile atanmalarında dinî öğrenim şartı arananlara ilişkin ortak nitelikler yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.
15/04/2015 tarih ve 29327 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin “Genel şartlar” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “Atanmalarında dini öğrenim şartı esas alınan unvanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, atanmalarında dini öğrenim şartı esas alınan alanlarda görev yapan personelin; 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (B) bendinin 2. alt bendi ile aynı Kanun’un 98. maddesinin (b) bendi uyarınca Yönetmelikte aranılan “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu” şeklindeki ortak nitelik şartını kaybettiğinden bahisle görevine son verme işleminin tesisi için, ”İslam törelerine uygun olmayan bir eylemin bulunması” ve ”bu eylemin çevresinde bilinir olması gerektiği” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği açıktır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının dava konusu işleme dayanak olarak işlediği iddia edilen fillerinin ayrı ayrı değerlendirildiğinde;
Nürnberg Din Hizmetleri Ataşesi olarak görev yaptığı dönemde eşi Türkiye’de olduğu halde aracında prezervatif ve cinsel amaçla kullanılan ilaçlar bulundurduğu iddiasına ilişkin olarak;
Davacı hakkında yapılan anılan iddiaya ilişkin isnatların sadece tanık beyanına dayandırıldığı, olayın gerçekleşme şekli ve olay anında bulunan kişiler yönünden çelişkinin mevcut olduğu, ayrıca beyanlarında olayın gerçekleştiği tarihe ilişkin net bir belirlemenin yapılmadığı, bu kapsamda hem kendi içerisinde çelişki barındıran hem de tarih itibarıyla belirsizlik taşıyan beyanların göreve son vermeyi gerektirecek nitelikte somut ve yeterli delil bulunmamaktadır.
İzmir’de İmam-Hatip olarak görev yaptığı dönem ile Almanya Nürnberg Din Hizmetleri Ataşesi olarak görev yaptığı dönemlerde içki içtiği iddiasına ilişkin olarak;
Davacı hakkında iddiaya ilişkin isnatların sadece tanık beyanılarına dayandırıldığı, tanık beyanlarının değerlendirilmesinden ise; gerek davacının boşandığı eski eşinin 2000 yılına ilişkin verdiği ifadelerinin husumet nedeniyle verilebilecek olmasının muhtemel olması, gerekse içki içtiği hususunun net olarak ortaya konulamadığından muğlak bir nitelik taşıyor olması sebebiyle yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği, yine aynı iddiaya ilişkin olarak diğer kişilerin tanık olmadıklarını beyan ettikleri görüldüğünden, somut ve yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Aralarında evlilik bağı olmadığı halde Balıkesir İl Müftülüğü Murakıbı … ile yoğun bir şekilde, azımsanmayacak bir kısmı gece yarısı olmak üzere telefon/SMS yoluyla görüştükleri, aynı şehirlerde, hatta bazen aynı adreslerde birçok defa bir araya geldikleri, bu durumu gizlemeye çalışmalarından da meslekleri/medeni durumları itibarıyla izahı mümkün olmayan, hayatın olağan akışına aykırı ve ahlaken/örfen kabul edilemeyecek bir ilişki içerisinde oldukları iddiasına ilişkin olarak;
Davacının işlediği ileri sürülen fiillerin, 15/06/2014-18/08/2018 tarihleri arası döneme ilişkin HTS dökümlerine ve baz istasyonundan alınan sinyal bilgilerine dayandırıldığı, HTS dökümlerinin değerlendirilmesinden; döküme ilişkin zaman aralığının 4 yıllık bir süreci kapsadığı, davacı ile …’nin 4 yıllık süre zarfında 264 defa iletişime geçtikleri hususunun tespit edildiği görülmekte ise de, söz konusu zaman aralığının genişliği dikkate alındığında 264 kez gerçekleşen iletişimin hayatın olağan akışına aykırı sayılamayacağı, salt görüşmenin gerçekleştirilmiş olması durumunun görüşme içeriklerinin tespit edilememiş olması sebebiyle ahlaken/örfen kabul edilemeyecek bir ilişkinin mevcut olduğu şeklinde davacı aleyhine yorumlanmasının mümkün olmayacağı, ayrıca … isimli şahsın davacı hakkında herhangi bir şikayeti bulunmadığı gibi halen görevine devam etmekte olduğu, her ikisinin de ifadelerinde isnat edilen eylemleri kabul etmedikleri, baz istasyonundan alınan sinyal bilgilerinin değerlendirilmesinden ise; her ne kadar davacı ile … isimli şahsın sinyal bilgilerinin aynı adreste çakışması idarece ikilinin buluştukları yönünde değerlendirilmiş ise de, salt sinyal bilgilerinin aynı adresten alınmasının ahlaken/örfen kabul edilemeyecek bir ilişkinin mevcut olduğu şeklinde aleyhe değerlendirilmesinin kabul edilemeyeceği, dolayısıyla gerek HTS dökümlerinin gerekse sinyal bilgilerinin davacının görevine son verilmesini gerektirecek nitelikte somut ve yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacı hakkında yapılan isnatların, yeterli delil olarak kabul edilemeyecek muğlak nitelikteki tanık anlatımları ile içeriği net olarak belirlenemeyen ve hayatın olağan akışına aykırı sayılamayacak görüşmelere dayandırıldığı, yine isnat edilen eylemlerin 2014-2018 tarihleri arasında gerçekleştiğinin belirtilmesi suretiyle ucu açık, denetimi mümkün olmayan bir zaman aralığının belirlendiği, dolayısıyla davacının görevine son verilebilmesi için somut ve yeterli delil bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davacının Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 5.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde düzenlenen “…itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” şartını kaybettiğinden bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşıldığından, anılan fiilleri nedeniyle davacının görevine son verilmesi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yönündeki … İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesince verilen kararın kaldırılması ve davanın reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile … İdare Mahkemesi’nce verilen kararın kaldırılması ve davanın reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan … TL yürütmenin durdurulması harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 27/12/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Davacının temyiz talebinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.