Danıştay 6. Daire, Esas No: 2016/8597, Karar No: 2021/2933

Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2016/8597 E. , 2021/2933 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2016/8597
    Karar No : 2021/2933

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF(DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
    VEKİLİ : …

    İSTEMİN ÖZETİ : … İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

    SAVUNMANIN ÖZETİ : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
    Dava, Samsun İli, İlkadım İlçesi, … Mahallesi, … Sokak, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının yargı kararına uyulmayarak, 10.02.2014 tarihinde yıkıldığından bahisle oluşan ağır üzüntü ve sarsıntı nedeniyle 35.000,00-TL manevi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; davacıya ait iken davalı idarece imar planları gereği kamulaştırılmasına karar verilerek Asliye Hukuk Mahkemesi kararı uyarınca 09.01.2014 tarihi itibariyle adına tescil edilen taşınmaz üzerindeki yapıların yıkılması işlemlerinin davalı idarenin tasarruf yetkisi kapsamında kaldığı, davacı tarafından Samsun İdare Mahkemesi kararının uygulanmayarak yıkım kararı verildiğinden bahisle manevi tazminat talep edilmesinde haklılık bulunmadığı, anılan taşınmazın yıkımı nedeniyle davalı idarece davacının tazmini gereken manevi kayıplarına ilişkin bir zararın oluşmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Anayasasının 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme ile idarenin, yapmış olduğu işlem ve eylemlerden dolayı zarar gören kişilere karşı hukuken sorumlu olacağı açıkça ifade edilmiş bulunmaktadır.
    İdare hukuku ilkelerine göre, idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için ortada bir zararın bulunması, zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, ortaya çıkan sonuçla işlem veya eylem arasında uygun bir illiyet bağının bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    İdarenin tazminatı gerektiren hukuki sorumluluğu için ortada bir zararın bulunması ve bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması yani zararla idari faaliyet arasında illiyet bağı bulunması tek başına yeterli olmayıp bu genel şartların yanı sıra ilgililerin zarara uğramasına neden olan idari işlem veya eylemin bir hizmet kusuru teşkil etmesi ya da kusursuz sorumluluğun uygulanması için gerekli şartların bulunması gerekmektedir.
    İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
    İdarenin hukuka aykırı işlem veya eylemde bulunmasının da kural olarak idarenin tazmin sorumluluğu bakımından hizmet kusuru teşkil ettiği kabul edilmektedir.
    Manevi tazminat ise, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, bir manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.
    Manevi tazminata hükmedilebilmesi, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi ve/veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması durumunda söz konusu olabilir.
    3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin İşlem tarihi itibariyle yürürlükte olan halinin 1. fıkrasında, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.” hükmüne, aynı maddenin İşlem tarihi itibariyle yürürlükte olan 10. fıkrasında, “Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
    Parselasyon işlemi sonucunda, imar planında yol, park, okul alanı v.b. kamu alanlarına rastladıkları için bulundukları yerden imar parseli tahsis edilemeyen parsellere başka bir yerden imar parseli tahsis edilmesi gerekebilmektedir. Bu nedenle, imar planında kamu alanlarında kalan binalı parsellerin başka yere taşınması, yani zeminin yapıdan ayrılması durumu söz konusu olabilmektedir. İmar planında kamu alanlarına rastladığı için üzerinde bulundukları zemin başka yere taşınan bu yapıların yıkılabilmesi için kamulaştırılması gerekmektedir. Bu yapıların kamulaştırılması işlemlerinin dayanağının parselasyon işlemi olduğu açıktır.
    Dosyasının incelenmesinden, davacıya ait taşınmazın bulunduğu alanda yapılan parselasyon işleminin büyükşehir belediye encümeninin … tarih ve … sayılı kararıyla onaylandığı, davacının taşınmazı uygulama imar planında yolda kaldığından parselasyon işlemi sonucunda davacıya kök parselinin bulunduğu yerden başka bir yerde imar parseli tahsis edildiği, bu tahsis sonucunda altındaki zemin başka bir yere taşınan davacıya ait yapının imar planında yolda kalması nedeniyle büyükşehir belediye encümeninin … tarihli, … sayılı ve … tarihli, … sayılı kararları ile kamulaştırılmasına karar verildiği, … İdare Mahkemesinin … tarihli, E:… sayılı kararıyla kamulaştırma işleminin dayanağını teşkil eden parselasyon işleminin yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği, (sonrasında iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay tarafından onanmıştır.) … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla yapının belirlenen bedel üzerinden davalı idareye aidiyetine karar verildiği, yapının 11.02.2014 tarihinde yıkıldığı, bu arada … Hukuk Dairesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla yapının bedelinin tespiti ve davalı idareye aidiyetine yönelik asliye hukuk mahkemesi kararının parselasyon işleminin yürütülmesinin durdurulması yolundaki idare mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek bozulduğu, … Asliye Hukuk Mahkemesince bu karara uyularak, … tarihli, E:…, K:… sayılı kararla binanın davalı idareye aidiyetine karar verilmesi istemiyle açılan davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
    Uyuşmazlık konusu yapının kamulaştırılmasına dayanak teşkil eden parselasyon işleminin yürütülmesinin durdurulması yolundaki idare mahkemesi kararının tebliği üzerine, davalı idarece kamulaştırma işleminin uygulanmasının durdurulması gerekirken, söz konusu işlemin uygulanmasına devam edilerek davacıya ait yapının yıktırılması yolunda hareket edilmesi hukuka aykırı olup idarenin tazmin sorumluluğunu doğuran bir hizmet kusuru niteliğindedir.
    Davalı idarece, uyuşmazlık konusu yapının davalı idareye aidiyetine ilişkin asliye hukuk mahkemesi kararına dayanılarak yıktırıldığı ileri sürülmekte ise de, sonradan verilen Yargıtay kararıyla uyuşmazlık konusu yapının kamulaştırılmasının dayanağını teşkil eden parselasyon işleminin yürütülmesinin durdurulması yolundaki idare mahkemesi kararı bekletici mesele yapılmayarak karar verildiği gerekçesiyle anılan kararın bozulmasına karar verildiği, dolayısıyla, her ne kadar uyuşmazlık konusu yapının yıkıldığı tarihte, bu yapının davalı idareye aidiyetine ilişkin bir asliye hukuk mahkemesi kararı bulunsa da, sonradan hukuka aykırı bulunarak Yargıtayca bozulan bu kararın tek başına yıkım işlemini hukuka uygun hale getirmeyeceği açıktır.
    Bu durumda, davacıya ait yapının hukuka aykırı şekilde yıktırılması nedeniyle davacının yaşadığı ağır üzüntü ve sarsıntı nedeniyle tespit edilecek manevi zarar bedelinin hizmet kusuru prensibine göre davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
    Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesince verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 03/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY (X): Temyize konu Mahkeme kararı ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği oyuyla Daire’mizin kararına katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir