Danıştay 3. Daire, Esas No: 2019/4428, Karar No: 2021/1190

Danıştay 3. Daire Başkanlığı 2019/4428 E. , 2021/1190 K.

    “İçtihat Metni”

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ÜÇÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2019/4428
    Karar No : 2021/1190

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Tasfiye Halinde … İzolasyon ve Yapı Malzemeleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi
    VEKİLİ : Av. …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü/…
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacı adına düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak 2017 yılının Ocak ila Eylül dönemleri için re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacı şirketin, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 30/10/2018 tarih ve 9691 sayılı nüshasında sicil kaydının silindiği hususunun ilan edildiği, hukuki varlığı sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu haklarını kullanma ehliyetinin de sona erdiği, dolayısıyla davada taraf olma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle dava ehliyet yönünden reddedilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Tüzel kişiliği sona eren şirket adına düzenlenerek tasfiye memuruna tebliğ edilen ihbarnamelerin tasfiye memurunun kişisel menfaatini etkilediği, mahkemece dilekçenin düzeltilmesi için süre verilmesi gerektiği, zira şirket adına dava açılmasında hukuki yarar olmamasına karşın tasfiye memuru adına açılmasında hukuki menfaatin bulunduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
    Bölge İdare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
    Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Temyiz isteminin reddine,
    2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
    3. Davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı tarife uyarınca …-TL maktu harç alınmasına,
    4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 04/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

    (X)-KARŞI OY :
    Dosyanın ve 30/10/2018 tarih ve 9691 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin incelenmesinden; davacı şirketin ticaret sicilinden kaydının silindiği anlaşılmıştır.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinin, ehliyet ve vekalet konusunda yollamada bulunduğu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 04/02/2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış; anılan Yasanın 447. maddesinin 2. fıkrasında ise, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/06/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı kuralına yer verilmiştir.
    Bu şekilde yollama yapılan 6100 sayılı Yasa’nın ehliyet ve vekalete ilişkin düzenlemelerine göre; yargılama işlemlerinde bulunabilmek için, öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. Şirketler için söz konusu ehliyet tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla; bir şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınabilmesi ve temsili, ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de, şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi, fesihleri sonucu ticaret sicilinden silinmeleriyle olur.
    Bu hukuki durum karşısında; ticaret sicilinden kaydı silinerek tüzel kişiliği, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığı sona eren davacı şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Dolayısıyla, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargı mercilerinde, gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan; hukuksal varlığı olmayan şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın anılan şirket tarafından temyiz edilmesine yasal olanak bulunmadığından, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir