Danıştay 8. Daire, Esas No: 2016/1181, Karar No: 2021/3353

Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2016/1181 E. , 2021/3353 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/1181
Karar No : 2021/3353

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Valiliği – …
Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davacı) : … Eğt. Hizmt. Med. ve Elekt. Mağ. İç Dış Tic. Ltd. Şti.

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı şirket tarafından, Kahramanmaraş şubesinin Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 5/4. maddesi uyarınca sürekli olarak kapatılmasına ilişkin … tarihli ve … sayılı Kahramanmaraş Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinde kurum açma izni alınmadan veya her ne ad altında olursa olsun eğitim ve öğretim sunmak amacıyla yürütülen faaliyetlerin izinsiz yapıldığının tespiti hâlinde söz konusu yerlerin kapatılmasına ilişkin yetkinin Valiliklere ait olduğu, Kanunla valilere verilen bu yetkinin devri konusunda mevzuatta bir hüküm bulunmadığı, bu konuda yapılmış bir yetki devrinin de mevcut olmadığı, Valiye tanınan bu yetkinin İl Milli Eğitim Müdürü Vekili tarafından kullanılamayacağı, davacıya ait özel eğitim kurumunun kapatılmasına ilişkin dava konusu işlemde yetki unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler tarafından açılacak özel öğretim kurumlarına kurum açma izni verilmesi, kurumun nakli, devri, personel çalıştırılması, kurumlara yapılacak malî destek ve bu kurumların eğitim-öğretim, yönetim, denetim ve gözetimi ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarının; eğitim-öğretim, yönetim, denetim, gözetim ve personel çalıştırılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir. Bu Kanun, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri veya özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzel kişilerce açılan özel Öğretim kurumları ile yabancılar tarafından açılmış bulunan özel öğretim kurumlarını kapsar.” hükmü yer almakta olup, ‘Kurum açma izni’ başlıklı 3. maddesinde ise; bir kurumda öğretime başlayabilmek için kurum açma izni alınmasının zorunlu olduğu, izin başvurularının ilgili millî eğitim müdürlüğüne yapılacağı, Valilikçe yapılan inceleme sonucunda açılması uygun görülen okullar dışındaki kurumlara kurum açma izni verileceği, Valilikçe açılması uygun görülen okullara ilişkin başvuruların ise kurum açma izni verilmek üzere Bakanlığa gönderileceği, kurum açma izni talebinin valilikçe reddedilmesi hâlinde, kurucu veya kurucu temsilcisi tarafından taleplerinin reddine ilişkin işlemin tebliğinden itibaren onbeş iş günü içinde Bakanlığa itirazda bulunulabileceği, itirazın, Bakanlıkça onbeş iş günü içinde karara bağlanacağı, kurum açma izni alınmadıkça, kuruma öğrenci kaydı yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
20/03/2012 tarih ve 28239 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin ‘Kurum açma’ başlıklı 5. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan halinde; 5580 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi hükmü doğrultusunda özel öğretim kurumlarına kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı verileceği belirtilerek kurum açma izni için gerekli olan belgelerin neler olduğu düzenlenmiş, anılan Yönetmeliğin ‘Bakanlıkça ve valilikçe yapılacak işlemler’ başlıklı 6. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürülükte olan halinde; “Yapılan müracaatın; bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen şartlara, kurum açılacak binanın ve bölümlerinin kurumun türüne göre Genel Müdürlükçe belirlenerek internet sayfasında yayınlanan standartlara, 03/04/2004 tarihli ve 25422 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Umuma Açık Yerler ve İçkili Yerler ile Resmî veya Özel Öğretim Kurumları Arasındaki Uzaklıkların Belirlenmesine Dair Yönetmelik hükümlerine uygun olup olmadığını incelemek üzere il millî eğitim müdürlüğünce en az iki il eğitim denetmeni görevlendirilir. İl eğitim denetmenlerince en geç 15 gün içinde düzenlenen inceleme raporunda, kurumun açılmasında bir sakınca bulunmadığının belirtilmesi hâlinde, okullara ilişkin dosya beş iş günü içinde Bakanlığa gönderilir. Diğer kurumlara ise valilikçe beş iş günü içinde kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenir. Bakanlıkça okullara beş iş günü içinde kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenir. Sürelerin hesaplanmasında evrak giriş tarihleri esas alınır. Kurum bilgilerinde değişiklik olması durumunda Bakanlık veya valilikçe kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı yeniden düzenlenir. Valiliklerce, denizcilik veya havacılık gibi kurslara verilen kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının bir örneği ilgili kurum ve kuruluşlara, motorlu taşıt sürücü kurslarına verilen kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının bir örneği ise il emniyet müdürlüğüne gönderilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer alan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; özel öğretim kurumları (okullar hariç) için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesine yönelik işlemleri tesis etmeye yetkili makamın, 5580 sayılı Kanun’da yer alan açık düzenleme uyarınca “valilik” makamı olduğu görülmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirkete ait Kahramanmaraş ili, Dulkadiroğlu ilçesi, … Caddesi, … İş Merkezi, Kat:…, Daire:… adresinde faaliyet gösteren … Eğitim Hizmetleri Medya Elektronik Mağazacılık İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi Kahramanmaraş şubesi hakkında Kahramanmaraş Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü Maarrif Müfettişlerince yürütülen soruşturma sonucunda tanzim edilen … tarih ve … sayılı raporunda özetle, kurumun dil ile ilgili kurs veren öğretmenlerin olduğu, sınavlara hazırlık kursu verildiği, dil ile ilgili eğitim öğretim yapıldığı, ancak merkezin 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 2. maddesinde belirtilen özel öğretim kurumlarından olmadığı halde bu faaliyeti yürüttüğü, yine bu faaliyetlerin aynı Kanunun 3. maddesine göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın izni ve denetimi dışında olduğundan bahisle Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 5/4. maddesi uyarınca sürekli olarak kapatılmasının teklif edildiği, getirilen teklif doğrultusunda anılan kursun kapatılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasamızın ‘İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzel kişiliği’ başlıklı 123. maddesinde; idarenin, kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği, idarenin kuruluş ve görevlerinin, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı; ‘Merkezi idare’ başlıklı 126. maddesinde; Türkiye’nin, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrıldığı, illerin idaresinin yetki genişliği esasına dayandığı; ‘Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler’ başlıklı bölümün ‘Genel ilkeler’ başlıklı 128. maddesinde ise; Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda anılan ve “İdarenin kanuniliği” ilkesinin Anayasal dayanaklarını oluşturan hükümler, aynı zamanda “yetkinin kamu düzeninden olduğu” yolundaki idare hukuku ilkesinin de Anayasal dayanağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, kamu hukukunda bir yetkinin ancak mevzuat ile bu yetkinin kendisine verildiği makam ve o makamda yetki kullanmaya haiz kamu görevlileri tarafından kullanılması esastır. Bir başka anlatımla; yetki devri istisnai bir usuldür. Ancak bu duruma rağmen, kamu idaresinin hızlı çalışabilmesi, idari işleyişin kolaylaştırılması ve hızlı karar alınmasının sağlanması gibi saiklerle yetkili makamca, yetkilerinin bazılarının alt makamlara devredilmesi gerekliliği söz konusu olabilir.
Ancak, yetki devrinin geçerli olabilmesi için bazı unsurları barındırması gerekir ve bu şartlardan herhangi birinin eksikliği ise yapılan yetki devrinin hukuken geçerliliğini sakatlar. Yetkili bir makamın, yetkilerinin bir kısmını başka bir makama devretmesi halinde; anılan devrin, kanunilik yani devre ilişkin yasal hükmün bulunması, aynı tüzel kişilik içinde yapılması, devredilen yetkinin kısmi olması, bir başka anlatımla Kanun’da yetkili kılınan makamın tüm yetkilerini devretmesinin mümkün olmaması, devredilen yetkinin hangi konuya ilişkin olduğu ve sınırlarının ne olduğunun açıkça belirlenmesi, yazılılık, yasaklanmamış olma ve ilgililere duyurulması gibi geçerlilik şartlarını taşıması gerekmektedir.
27/09/1984 tarih ve 18540 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 tarih ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun olan 3046 sayılı Kanun’un, 02/07/2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte dava konusu işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan; ‘Amaç’ başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasına, teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”, ‘Kapsam’ başlıklı 2. maddesinde; “Bu Kanun, Milli Savunma Bakanlığı hariç diğer bakanlıkların merkez, taşra, yurt dışı teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşlarını kapsar.”, ‘Yetki Devri’ başlıklı 38. maddesinde ise; “Bakan, müsteşar ve her kademedeki bakanlık ve kuruluş yöneticileri, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Ancak yetki devri yetki devreden amirin sorumluluğunu kaldırmaz.” kurallarına yer verilmiştir.
14/09/2011 tarih ve 28054 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 652 Sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin ‘Yetki Devri’ başlıklı 34. maddesinde; “Bakan, Müsteşar ve her kademedeki Bakanlık yöneticileri, sınırlarını açıkça belirtmek ve yazılı olmak kaydıyla, yetkilerinden bir kısmını alt kademelere devredebilir. Yetki devri, uygun araçlarla ilgililere duyurulur.” hükmü yer almaktadır.
18/06/1949 tarih ve 7236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan hali uyarınca; Vali, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır. Bu sıfatla Valiler, ilin genel idaresinden her Bakana karşı ayrı ayrı sorumludur. Bakanlar, Bakanlıklarına ait işleri için valilere re’sen emir ve talimat verirler. Bakanlar, valiler hakkında Bakanlar Kuruluna taltif ve tecziye teklifinde bulunabilirler.
Yine aynı Kanun’un 9. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan hali uyarınca; Bakanlıklar ve tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler, il genel idare teşkilatına ait bütün işleri doğrudan doğruya valiliklere yazarlar. Valilikler de illere ait işler için ilgili Bakanlık veya tüzelkişiliği haiz genel müdürlüklerle doğrudan doğruya muhaberede bulunurlar. Ancak valiler hesabata ve teknik hususlara ait işlerde idare şube başkanlarına vali adına imza yetkisi verebilirler.
Öncelikle; normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer alan ve farklı düzenlemeler ihtiva eden normlar arasında, yürürlüğe giriş tarihi itibariyla öncelik sonralık ilişkisi varsa; bunlardan sonraki tarihli olanın öncelikli olacağının( lex posterior) kabulü gerektiği dikkate alındığında; dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle, 18/06/1949 tarih ve 7236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 5542 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinde yer alan düzenleme ile 27/09/1984 tarih ve 18540 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 tarih ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun olan 3046 sayılı Kanun’nun 38. maddesinde yer alan düzenlemelerden hangisinin “yetki devri” hususunda öncelikli olarak uygulanacağının tespiti gerekmektedir.
3046 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi itibariyle sonraki tarihli olduğu ve “yetki devri” hususunda öncekli olduğu görülmektedir.
Burada, 5442 sayılı Kanun’un anılan hükmü uyarınca valinin ilde Devletin ve hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtası olmasından hareketle, 3046 sayılı Kanun ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer alan “yetki devrine” ilişkin düzenlemelerin valilerce yapılacak bir yetki devrine ilişkin yasal dayanak oluşturup oluşturmayacağı tartışılmalıdır.
Yukarıda yer alan 5442 sayılı Kanun’un 9. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan halinden hareketle; il genel idaresinin, hükümetin serbestçe atadığı valinin otorite ve sorumluluğu altında olduğu, ilin yetki genişliği esasına göre yönetilmesi nedeniyle, Valinin Devleti temsil ettiği ve onun adına kural olarak, her türlü idari işlem ve eylemleri yapabileceği, Valinin, ilde hükümetin ve ayrı ayrı her bakanın temsilcisi sıfatıyla, bunların idari ve siyasi yürütme vasıtası olduğu, bir başka anlatımla verdikleri emir ve kararların uygulanmasını sağladığı, valinin merkezi idare teşkilatının en büyük ve en yetkili ajanı olduğu, adli ve askeri örgütler dışında, ilde yer alan bütün Devlet ve kamu kurumları teşkilatının başı ve yetkilisi olduğu, bu bakımdan, ilin genel yönetiminden ve gidişinden hükümete ve bakanlara karşı sorumlu olduğu, dolayısıyla valinin, söz konusu teşkilat ve
personeli üzerinde bir iç düzenleme ve denetleme yetkisine ve hiyerarşi gücüne sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim; Valinin her bir Bakanın ildeki temsilcisi olması ve kamu hizmetlerinin il düzeyinde yürütülmesine ilişkin olarak her Bakana karşı kendi hizmet alanlarına yönelik olarak tek tek sorumlu olmasının bir başka sonucu da; her Bakan’nın kendi hizmet alanında valiye emir ve talimat verebilmesidir.
Valinin her bir bakanlığın ildeki teşkilatı üzerinde hiyerarşi gücüne sahip olduğu ve bu hiyerarşi gücüne dayalı olarak da valinin her bir bakanlığın ildeki teşkilatının personeline emir ve talimat verebileceği, ayrıca bu teşkilatın personelini denetleyebileceği, şartların oluşması halinde disiplin cezası verebileceği açıktır.
Yapılan açıklamalar ışığında; 3046 sayılı Kanun’un ‘Yetki Devri’ başlıklı 38. maddesinde düzenlenen, Bakan, müsteşar ve her kademedeki bakanlık ve kuruluş yöneticilerinin, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebileceği kuralı ile 652 Sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin ‘Yetki Devri’ başlıklı 34. maddesinde yer alan; Bakan, Müsteşar ve her kademedeki Bakanlık yöneticilerinin, sınırlarını açıkça belirtmek ve yazılı olmak kaydıyla, yetkilerinden bir kısmını alt kademelere devredebileceği kuralı karşısında; 5442 sayılı Kanun uyarınca valinin ilde Devletin ve hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtası olması nedeniyle anılan yasal düzenlemelerde belirtilen; “her kademe yöneticileri” arasında “valinin” de yer aldığı sonucuna varılmaktadır.
Dolayısıyla; 5580 sayılı Kanun hükümlerine göre, kurumlarının açılmasına ve kapatılmasına karar verme yetkisinin valiliğe ait olduğu tartışmasız olup; yukarıda yer alan 3046 sayılı Kanun’nun 38. maddesi ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 34. maddesinde yer alan “yetki devrine” ilişkin düzenlemeler uyarınca, valilik makamın uhdesinde bulunan bu yetkisini, sınırlarını açıkça belirlemek kaydıyla, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ildeki en üst birim amiri olarak İl Milli Eğitim Müdürüne veya ilçede mülki idare amiri olan Kaymakama devredebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu bağlamda, kurumların açılmasına ve kapatılmasına ilişkin işlemleri tesis etme yetkisinin valilik makamınca usulüne uygun olarak sınırları belirtilmek kaydıyla İl Milli Eğitim müdürüne yada Kaymakama yetki devri veya imza devri ile devredilip devredilmediği hususunun incelenmesi gerekmekte olup, Kahramanmaraş Valiliği tarafından usulüne uygun olarak hazırlanarak yürürlüğe giren 31/01/2011 tarihli “Kahramanmaraş Valiliği İmza Yönergesi”nde 13/03/2013 tarihinde yapılan değişiklik uyarınca özel öğretim kurumlarında eğitim müfettişlerince yapılan araştırma-soruşturma sonucunda getirilen tekliflerle ilgili onayların İl Milli Eğitim Müdürlüğünce imzalanacak yazılar ve onaylar arasında yer aldığı görülmektedir.
Somut olayda; sürekli kapatılmaya ilişkin … tarih ve … sayılı Kahramanmaraş Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin Kahramanmaraş Valiliği tarafından usulüne uygun olarak hazırlanarak yürürlüğe giren Kahramanmaraş Valiliği İmza Yönergesi uyarınca tesis edildiği anlaşıldığından dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda, yetki yönünden hukuka uygun olan işlem hakkında işin esasına yönelik yapılacak değerlendirme neticesinde bir karar verilmesi gerekirken aksi yöndeki temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 23/06/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

(X-) İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği görüşü ile aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir