Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2021/800, Karar No: 2021/2366

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/800 E. , 2021/2366 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/800
Karar No : 2021/2366

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul İli, Sancaktepe İlçesi, Özel … Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde Müdür olarak görev yapan davacının yöneticilik görevinin üzerinden alınmasına ilişkin 10/02/2014 tarihli İstanbul Valiliği işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Davacının yöneticisi olduğu özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışan öğretmen …, katıldığı derslere ilişkin imzalaması gereken evrakı imzalamadığı ve katılmadığı derslere ilişkin olarak ücret tahakkuk ettirildiği iddialarına ilişkin olarak yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan rapor ve eki ifadelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacının müdür olarak görev yaptığı kuruluşta öğretmen olan …’nin 05-15/04/2013 tarihleri arasında tüm derslere fiilen girdiği hususunda herhangi bir duraksamaya yer olmadığı, 22-24/04/2013 tarihleri arasında ise gerek öğrenci velilerinin de imzalarının bulunduğu Nisan 2013 ayına ait aylık derslere ilişkin bireyselleştirilmiş eğitim, çalışma ve rehabilitasyon planının incelenmesinden, gerekse kuruluşta görev yapan öğretmenlerin ifadelerinden, …’nin fiilen derslere katıldığının anlaşıldığı, söz konusu tarihler arasında defterde …’nin imzasının bulunmamasının ise soruşturma esnasında alınan ifadesinde bizzat kendisi tarafından kabul edildiği, kaldı ki … tarafından davacının görev yaptığı kuruluşa karşı açılan dava üzerine … İş Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile … lehine kısmen hükmedilen alacak miktarının 22-24/04/2013 tarihleri arasında …’nin fiilen girdiğini belirttiği derslere ilişkin ücretleri de kapsadığı, tüm bu veriler ışığında …’nin 05-15/04/2013 tarihleri ve 22-24/04/2013 tarihleri arasında girmesi gerekli tüm derslere fiilen girdiği ve bunun üzerine davacı tarafından usulüne uygun şekilde ücret tahakkukunun yapıldığı sonucuna varıldığı;
Diğer taraftan, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma No:…, Karar No:… sayılı ve … tarihli kararı ile, tanık olarak beyanlarına başvurulan öğretmenlerin 22/04/2013 tarihinde kurumun tatil olmadığını ifade ettikleri ve yine Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden alınan yazıda resmi tatilin bir gün sonrası olan 24/04/2013 tarihinde söz konusu yerin yaygın eğitim kurumu olması nedeniyle ders yapıldığının bildirildiği, …’nin iddiası dışında davacı hakkında kamu davası açılmasını gerektirir delil bulunmaması nedeniyle, davacı hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği;
Bu durumda soruşturma raporu ve eki belgeler ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma No:…, Karar No:… sayılı ve … tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacıya isnat edilen fiillerin sübuta ermediği anlaşıldığından, davacının yöneticilik görevinin üzerinden alınmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle anılan işlemin iptaline karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/03/2019 tarih ve E:2015/15103, K:2019/1757 sayılı kararıyla;
Soruşturma raporu ve ekleri kapsamındaki öğrenci velilerinin ifadeleri ve bu ifadeleri destekler niteliği haiz veli imzalarının incelenmesine yönelik kriminal labaratuvar sonuçlarının birlikte değerlendirilmesinden, davacıya soruşturma raporunda isnat edilen fiillerin sübut bulduğu sonucuna varılarak … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının yükümlülüklerini zamanında yapmamasının ve belgeleri zamanında hazırlamamasının, yönetici sorumluluğunu yerine getirmediğinin göstergesi olduğu, dava konusu işlemde bu nedenle hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının ONANMASINA,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/11/2021 tarihinde, esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/03/2019 tarih ve E:2015/15103, K:2019/1757 sayılı kararında yer alan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

EK GEREKÇE:
XX- Hukuk devletinde idare, kuruluş ve faaliyetlerinde hukuk kurallarına tabidir ve idarenin faaliyet araçlarından biri olan hukuki işlemlerinin geçerliliği bu hukuk kurallarına uyulması şartına bağlıdır. Esasında hukuki bir tasarruf olan idari işlemin belirli bazı ögelerden oluştuğu kabul edilir ve bu ögeler bakımından idare, hukuk kurallarına uymakla yükümlüdür. Bu ögelerden biri de yetkidir.
Hukukilik incelemesinde ilk incelenecek öge olan yetki, idari işlemi yapan idari makamın o işlemi yapma yeteneğinin bulunup bulunmadığına, yani o işlemi yapmaya ehil olup olmadığına veya o işlemi yapmaya hukuken görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkindir. Bir idari işlemin yetki yönünden hukuka uygun olabilmesi için öncelikle idarenin böyle bir işlem yapma konusunda hukuksal bir dayanağının olması gerekmektedir.
Bu bağlamda, “İdare Hukuku”nda “yetki”, idareye Anayasa ve kanunlarla tanınmış olan karar alma gücünü ifade etmektedir. Bu yönüyle idari işlemin en temel ögesini oluşturan “yetki”, kanunla hangi makama verilmiş ise ancak onun tarafından kullanılabilir. İdare Hukukunda “yetkisizlik kural, yetkili olma istisna”dır. Bu istisna ise, yetkinin, yalnızca kanunla gösterilen hallerde ve yine kanunla gösterilen idari merciler tarafından kullanılmasıdır. Bu nedenle “yetki” kanunun açık izni olmadan da devredilemez.
Ancak, kamu idaresinin hızlı çalışabilmesi ve çeşitli sebeplere binaen Kanun’da yetkili kılınan makam tarfından başka bir makama yetkinin devredilmesi gerekli olabilir. Yetkinin bizzat yetkili makamca kullanılması esasına bir istisna olarak ifade edilen “yetki devri” müessesi, yasayla bir makama verilen karar alma yetkisinin, diğer bir makama aktarılması olup, doktrin ve yargısal içtihatlarla, yetki ögesinin nitelikleri dikkate alınarak geliştirilen bir takım koşul ve kurallara tabidir. Bu kriterlere uyulmadan yapılan yetki devri hukuki bakımdan geçerli sayılmayacak ve dolayısıyla bu yetki devrine dayanılarak tesis edilen idari işlemleri de geçersiz hale getirebilecektir. Yetki devrinin; kanunilik, aynı tüzel kişilik içinde yapılması, kısmilik, açıklık, yazılılık, yasaklanmamış olma ve ilgililere duyurulması gibi geçerlilik şartları vardır.
Anayasa, yürütme görev ve yetkisinin, yasalar çerçevesinde yerine getirileceğini açıklamakla yetinmeyip, idare kuruluşunun her bir ögesinin de yasayla düzenlenmesini emretmektedir. İdare teşkilatı ile görev ve yetkilerinin yasayla düzenlenmesi öngörüldüğü gibi ajanlara, vergilere ve mallara ilişkin statülerin de yasal nitelikte olması gerekmektedir. Bu bakımdan, idare onu yetkili kılan kanuna dayanarak hizmette bulunabilir. Bu nedenledir ki, idare hukukunda yetkisizlik kural, yetkili olmak istisnadır. Dolayısıyla, yetki devri de istisnai niteliktedir. (AYM. 08/11/2012 tarih ve E:2012/27, K:2012/173)
Öte yandan; yetki kurallarının kamu düzeninden sayılmasının, bu çerçevede istisnai nitelik taşıyıp genişletici yoruma tabi tutulamamasının en pratik sonucu da; idari işlemin yetki ögesi üzerinde idarenin takdir yetkisine sahip olmamasında görülmektedir. Bu sebepledir ki; Kanun hükmü ile bir işi yapmaya yetkili kılınan idarenin kanunda açıkça öngörülmediği sürece bu yetkisinin başka bir idareye devredilmesi söz konusu olamaz. Bu durum doktrinde ve yargı kararlarında “kanunilik kriteri” olarak ifade edilmektedir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında; özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin, disiplin yönünden 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabii olduğu ve bu çerçecede ilgillilerce, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiillerin işlenmesi halinde bu kişilerin kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yerine brüt aylığından 1/4’ü ile 1/2’si arasında maaş kesim cezası tecziyesine yönelik işlemler ile devlet memurluğundan çıkarılmasına gerektirir fiillerin işlenmesi halinde, devlet memurluğundan çıkarılmasına yönelik tesis edilen işlemleri tesis etmeye yetkili makamın, 5580 sayılı Kanun’da yer alan açık düzenleme uyarınca çalışma izni veren “valilik” makamı olduğu görülmekte olup, anılan Kanun’da özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin çalışma izni onay işlemleri ve atama yetkisine bağlı olarak disiplin cezası tesis etme yetkisine sahip “valilik” makamının, gerekli şartların oluşması halinde usulüne uygun olarak anılan yetkinin bir başka makama devrinin mümkün olduğuna ilişkin açıkça bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan hali uyarınca; Vali, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır. Bu sıfatla Valiler, ilin genel idaresinden her Bakana karşı ayrı ayrı sorumludur. Bakanlar, Bakanlıklarına ait işleri için valilere re’sen emir ve talimat verirler. Bakanlar, valiler hakkında Bakanlar Kuruluna taltif ve tecziye teklifinde bulunabilirler. Bakanlıklar ve tüzelkişiliği haiz genel müdürlükler, il genel idare teşkilatına ait bütün işleri doğrudan doğruya valiliklere yazarlar. Valilikler de illere ait işler için ilgili Bakanlık veya tüzelkişiliği haiz genel müdürlüklerle doğrudan doğruya muhaberede bulunurlar. Ancak valiler hesabata ve teknik hususlara ait işlerde idare şube başkanlarına vali adına imza yetkisi verebilirler.
5580 sayılı Kanun’da, özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin çalışma izni onay işlemleri ve atama yetkisine bağlı olarak disiplin cezası tesis etme yetkisine sahip “valilik” makamının, gerekli şartların oluşması halinde usulüne uygun olarak anılan yetkinin bir başka makama devrinin mümkün olduğuna ilişkin açıkça bir düzenlemeye yer verilmediği hususu tartışmasız olup, 5542 sayılı İl İdaresi Kanunu’nda valilerin hesabata ve teknik hususlara ait işlerde idare şube başkanlarına vali adına imza yetkisi verebileceğine ilişkin düzenleme bulunmaktadır.
Yani, valilik makamının görev ve yetki alanına giren iş ve işlemleri tesis etme yetkisine ilişkin hizmet alanının düzenlendiği Kanun’da, bu yetkinin usulune uygun bir şekilde devredilebileceğine ilişkin hüküm varsa bu hüküm çerçevesinde; hüküm bulunmuyor ise; il idari teşkilatının genel Kanun’u niteliğinde olan 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin 1. fıkrasının (B) bendinde yer alan genel hüküm çerçevesinde, sadece hesabata ve teknik hususlara ilişkin konularda il idare şube başkanlarına imza devri müessesesiyle yetkinin devri mümkün olacağının kabulü gerekmektedir.
Bir başka anlatımla, özel Kanun’da devire yönelik düzenlemenin bulunmadığı hallerde, genel Kanun niteliği haiz 5542 sayılı Kanun, devrin konu bakımından sınırını açıkça çizdiğinden, bu konular dışındaki yetkilerin devri mümkün olmayıp; aynı düzenleme, devredilecek makamı da açıkça belirlediğinden, -mefhum-i muhalefetinden- yetkinin hangi makamlara devredilemeyeceğini de belirlemektedir.
Öte yandan; hangi iş ve işlemlerin teknik ve hesabata ilişkin olduğu hususunun, mevcutta var olan bir imza devrinin hukuken geçerliliği yönünden ayrıca yapılacak hukuki inceleme neticesinde belirleneceği açıktır.
Kısacası; özel öğretim kurumlarında görevli personelin atanması ve bu personelin disiplin işlemleri yönünden, Kanun’da açıkça işlem tesis etmeye yetkili kılanan “valilik” makamının bu yetkisini -5580 sayılı Kanun’da açık hüküm bulunmaması nedeniyle- kaymakamlığa hiçbir şekilde devredemeyeceği; -5442 sayılı Kanun’un 9. maddesinde yer alan düzenleme nedeniyle- il idare şube başkanlıklarına imza devriyle devredilebilecek hususlar dikkate alındığında; söz konusu atama ve disiplin cezası tesis etme yetkisi teknik ve hesabata ilişkin hususlar kapsamında olmadığından il milli eğitim müdürüne de bu yetkinin devrinin mümkün olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Olayda; İstanbul Valiliği tarafından hazırlanarak yürürlüğe giren 14/03/2014 tarihli İstanbul Valiliği İmza Yetkileri Yönergesi uyarınca, özel öğretim kurumlarında görevlendirilecek personelin atama ve istifa onaylarının, il milli eğitim müdürünce yapılacak iş ve işlemler arasında yer aldığı görülmekte ise de; yukarıda yer alan açıklamalar uyarınca, 5580 sayılı Kanun’da özel öğretim kurumlarında görevli personelin ataması ve bu personelin disiplin işlemleri yönünden açıkça işlem tesis etmede yetkili kılanan “valilik” makamının bu yetkisini “il milli eğitim müdürüne” devredebileceğine ilişkin açık hüküm bulunmaması karşısında, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde müdür olarak görev yapan davacının müdürlük görevinin üzerinden alınmasına ilişkin dava konusu işlemde yetki ögesi yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, öncelikle yetki yönünden hukuka uygun olmayan dava konusu işlemin iptali yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının, yukarıda belirtilen gerekçenin de eklenmesi suretiyle onanması gerektiğini düşünmekteyiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir