Danıştay 6. Daire, Esas No: 2021/2192, Karar No: 2021/12502

Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/2192 E. , 2021/12502 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/2192
Karar No : 2021/12502

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı – …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Mersin İli, Yenişehir İlçesi, …Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan, davacının da … numaralı bağımsız bölüm sahibi olduğu … blok numaralı binanın yıkılmasında davalı idarenin hizmet kusuru olduğundan bahisle, uğranıldığı iddia edilen toplam 39.000,00 TL (ıslah edilmek suretiyle 229.040,61 TL) zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talep edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davanın kısmen kabulü ile 201.040,54 TL maddi tazminatın 39.000,00 TL’lik kısmının davalı idareye başvuru tarihi olan 28/07/2017 tarihinden itibaren, 162.040,54 TL’lik kısmının ise ıslah dilekçesinin idareye tebliğ tarihi olan 09/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, tazminat isteminin bu tutarı aşan kısımları yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dava açma süresinin kamu düzeniyle ilgili re’sen gözetilmesi gereken bir husus olduğu, buna göre de davanın, hizmet kusurunun dayanağı olan iskan raporundan kaynaklı olduğu ve anılan raporun en geç dava açılmasından yaklaşık bir yıl önce öğrenildiğinin açık olduğu, bu durumda, idari işlemden kaynaklı tazminat istemiyle açılan bu davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararı kaldırılarak, süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Bölge İdare Mahkemesi kararında, ortaya çıkan zararın salt idari işlemden (yapı kullanma izin belgesinden) kaynaklandığı, bu nedenle riskli yapı tespit raporuyla zararın öğrenildiği 14/11/2016 tarihinden itibaren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. ve 12. maddeleri uyarınca 60 gün içinde dava açılması gerektiği, davanın ise bu süre geçtikten sonra açıldığından bahisle süre yönünden reddine karar verildiği, ancak idarenin dava konusu taşınmazda hiçbir önlem almayarak hareketsiz kaldığı, üzerine düşen denetim görevini yerine getirmediği, bu nedenle zararın idarenin eylemine bağlı olarak meydana geldiği, zararın eylemden kaynaklanması nedeniyle öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde idareye başvurulduğu, dolasıyla davanın süresinde olduğu belirtilerek, hukuka aykırı olan kararın bozulması gerektiği iddia edilmiştir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ…’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının Dairemiz kararında belirtilen gerekçe ile bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Mersin İli, Yenişehir İlçesi, …Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan, davacının da 9 numaralı bağımsız bölüm sahibi olduğu … blok numaralı bina hakkında düzenlenen riskli yapı tespit raporuna göre; binanın Deprem Yönetmeliğine ve mevcut projeye uygun olmayan kolon demirleri ve yeterli etriye çapı, aralığı, sayısı ve sıkılaştırılma yapılmaması nedeniyle deprem açısından risk oluşturduğunun, binanın hedeflenen deprem performansını sağlamadığının, binanın mevcut durumda kullanımının can güvenliği bakımından sakıncalı olduğunun tespit edilmesi üzerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mersin İl Müdürlüğünün 20/10/2016 tarihinde onaylanan kararıyla taşınmazın riskli yapı olarak tescillendiği anlaşılmış ve … Tüketici Mahkemesi’nin E: … D.İş sayılı dosyasında düzenlenen 31/10/2016 tarihli bilirkişi raporuna göre de, söz konusu binanın mukavemetini tamamen kaybettiği, güçlendirme çalışması ile mukavemetinin sağlanamayacağı belirtilmiştir.
Taşınmaz hakkında düzenlenen riskli yapı kararı üzerine, bağımsız bölüm malikleri tarafından taşınmaz yıktırılarak, yıkım ruhsatı düzenlenmiş, davacı tarafından ise, taşınmazın yıkılmasında idarenin denetim görevini ihmal ettiği, hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülerek oluşan zararın tazmin edilmesi gerektiğinden bahisle idareye yapılan 28/07/2017 tarihli başvuru, idare tarafından 04/08/2017 tarihli işlem ile reddedilmiştir.
Bunun üzerine, Mersin İli, Yenişehir İlçesi, …Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan, davacının .. numaralı bağımsız bölüm sahibi olduğu …blok numaralı binanın yıkılmasında davalı idarenin hizmet kusuru olduğundan bahisle, uğranıldığı iddia edilen toplam 39.000,00 TL (ıslah edilmek suretiyle 229.040,61 TL) zararın yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talebiyle 06/10/2017 tarihinde bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, son fıkrasında da, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde de; idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı hakları muhtel olan kişiler tarafından tam yargı davası açılabileceği düzenlenmiştir.
Anılan Kanun’un 7. maddesinde; dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 12. maddesinde, İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, 13. maddesinde ise, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün (olay tarihinde altmış gün) içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği, hüküm altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari işlemler ve bu işlemlerin uygulanması ile idari eylemler sonucu meydana gelen hak ihlallerinin giderilmesi istemiyle açılacak tam yargı davalarına yönelik olarak 2577 sayılı Yasada ayrı usul hükümleri ve farklı dava açma süreleri öngörülmüştür. Yasanın 13. maddesi uyarınca, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurularak, başvurunun kısmen, tamamen veya zımnen reddi halinde bu tarihten itibaren dava açma süresi içinde dava açılması gerekirken; 12. maddede yer alan düzenleme uyarınca; idari işlemlerin yol açtığı hak kayıplarının giderilmesinin istenilmesi halinde ise doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davasının açılması veya ilk önce iptal davası açılarak bu davanın karara bağlanması üzerine veya işlemin icrası nedeniyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içerisinde tam yargı davasının açılması gerekmektedir. 2577 sayılı Yasadaki bu farklı düzenleme nedeniyle öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen tasarrufların nitelendirilmesi, idari işlem mi yoksa idari eylem mi olduklarının belirlenmesi gerekmektedir.
İdari işlemler, idari makam ve mercilerin idari faaliyet alanında idare hukuku çerçevesinde, tek taraflı irade açıklamasıyla hukuk aleminde sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tasarruflardır. İdarenin, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan veya bir idari sözleşmeye dayanmayan her türlü faaliyeti (fizik alanında görülen iş, hareket, ameliye ve çalışmalar) veya hareketsiz kalması ise idari eylem olarak tanımlanmaktadır. İdari işlemlerin, hukuk aleminde değişiklik, yenilik doğuran irade açıklamaları olmalarına karşın, idari eylemler, sadece ilgililerin hak ve yetkilerini kullanmaları koşuluyla hukuki etki ve sonuç doğurmaktadırlar.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, taşınmazların kullanıma açılabilmesi için şart olan yapı kullanma izin belgesinin idare tarafından gerekli ve yeterli inceleme ve denetim yapılmadan düzenlenmesinden ötürü meydana gelen zararın oluşumunda idarenin sorumluluğu bulunduğundan bahisle bu davayı açtığı, anılan taşınmazın yıkılması nedeniyle maddi zararının tazminini istediği anlaşılmaktadır.
Görülmekte olan tam yargı davası, iki ayrı kategoride toplanması mümkün olan idari tasarruflar nedeniyle açılmış bulunmaktadır. Olayda, taşınmaza yapı kullanma izin belgesi düzenlenmesinin, yetkili idari makamların tek taraflı irade açıklamasıyla sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem niteliğini taşıdığı, buna karşılık idarenin taşınmaz hakkında yapı kullanma izin belgesi düzenlerken gerekli inceleme ve denetimi yapmaması şeklindeki idarenin eylemsizliği ile ilgili tasarrufların ise, hukuk aleminde değişiklik, yenilik doğurmayı amaçlayan bir irade açıklamasına dayanmamaları nedeniyle idari işlem olarak nitelendirilmesine olanak bulunmayıp; bu tasarrufların idari eylem olduklarının kabulü gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda ise, idari işlemlerin uygulanması ve idari eylemler nedeniyle tam yargı davası açma süreleri Yasanın 12. ve 13. maddelerinde düzenlenmekle birlikte, idari işlem ve idari eylemlerin birlikte hak ihlaline neden olması halinde, dava açma süresinin nasıl hesaplanacağı belirlenmemiştir.
Hak arama özgürlüğünün ancak yasayla sınırlandırılması, bir davanın, yasada duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta belirtilen sürede açılmaması halinde süre aşımı yönünden reddedilmesi mümkün olduğuna göre, yargılama usulündeki belirtilen boşluk ilgililerin dava açma hakkını kaybetmelerine neden olmamalıdır. Dolayısıyla yargılama usulü hükümlerinin, ilgililerin dava açma hakları korunacak biçimde yorumlanması zorunludur.
Bu itibarla; giderilmesi istenilen hak ihlaline idari işlem ve idari eylem olarak nitelendirilen birden fazla idari tasarruf neden olmuş ve zarara yol açmaları yönünden idari işlem ve idari eylemlerin ayrılması mümkün değil ise, dava açma süresinin, ilgililere zararın doğduğu tarihten itibaren 1 yıl içinde idareye başvuru ve daha sonra dava açma olanağı tanıyan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesine göre belirlenmesi hak arama özgürlüğünün gereğidir. Aksine bir yorumla zarara yol açan idari işlemlere göre dava açma süresinin hesaplanması, ilgililerin idari eylemlere karşı doğmuş olan dava açma hakkının gözardı edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Ayrıca hak ihlaline neden olmaları yönünden birbirinden ayrılması mümkün olmayan idari işlemler ve idari eylemler nedeniyle açılan davanın, sadece yargılama usulündeki boşluk nedeniyle bölünmesi, davanın idari işlemlere ilişkin olduğu varsayılan bölümü için dava açma süresinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesine göre hesaplanması da, dava açma hakkını zedeleyen bir yorum olacaktır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri, açıklamalar ile somut olay birlikte değerlendirildiğinde, idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülen zararın, taşınmaz hakkında riskli yapı kararının verildiği 20/10/2016 tarihinde yapının oturulamaz durumda olduğunun tespit edildiği dikkate alındığında, bu tarihte öğrenildiğinin kabulü gerektiğinden, bu tarihten itibaren bir yıl içinde, 28/07/2017 tarihinde zararın tazmini istemiyle idareye başvurulduğu ve idare tarafından talebin reddi yolundaki işlemin 12/09/2017 tarihinde davacıya tebliğ edilmesi üzerine, 06/10/2017 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı görüldüğünden, aksi yönde verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulüne ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın kaldırılarak, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 15/11/2021 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir