Danıştay 10. Daire, Esas No: 2019/6792, Karar No: 2021/4899

Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/6792 E. , 2021/4899 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6792
Karar No : 2021/4899

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- Kendi adlarına asaleten, … ve
…’e velayeten … ve …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN MÜDAHİL
(DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. .., Av. …

İSTEMİN_KONUSU :… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca ve davalı yanında müdahil tarafından aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından; yakınları …’ün yaralanması üzerine başvurulan Van Bölge Eitim ve Araştırma Hastanesindeki tedavi sürecinde gerekli tıbbi müdahale yapılmadığından vefat ettiği iddiasıyla baba … için 60.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, anne … için 70.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, diğer davacı kardeşlerin her biri için 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; olayla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen raporda; kişinin tedavisine antibiyotik ilaç grubu eklenmesi gerektiği, kişiye zamanında uygun tedavi yapılması halinde kurtulma ihtimalinin bulunduğu yönünde görüş bildirildiğinden, olayda davalı idarenin hizmetin kötü işletilmesinden dolayı zararı tazmin etmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak destekten yoksun kalma zararı bakımından hesap bilirkişisi incelemesi neticesinde … için 48.633,93 TL, … için 65.551,14 TL olarak belirlenen maddi tazminatın ve … ile … için 50.000,00’er TL, diğer davacılar için ise 15.000,00’er TL manevi tazminatın davalı idarece başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, hükmedilen manevi tazminat miktarlarının düşük olduğu, reddedilen kısım için nispi vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği; davalı idare tarafından, vefat edenin daha önce başvurduğu özel hastanelerde kendisine söylenenlerin doktorları yanılgıya düşürüp düşürmediği hususunun irdelenmediği, bu hastanelerde tıbbi hata yapılmasının muhtemel olduğu, taksirle de olsa öleni yaralayan kişilerin sorumlulukları oranında tazminattan indirime gidilmesi gerektiği; müdahil tarafından, özel hastane süreci ile ilgili araştırma yapılmadığı, müteveffayı yaralayan davacı hakkında tazminata hükmedildiği, kendi kusurlu eylemi ile kişinin ölümü arasında kesin bir illiyet bağı kurulamayacağına yönelik bilirkişi raporu düzenlendiği belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI :Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
… Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyası kapsamında maddi vakıanın şu şekilde gerçekleştiği tespit edilmiştir:
29/01/2012 tarihinde müteveffa ile davacılardan kardeşi … şakalaşırken, müteveffa elindeki çakmakla davacının baş parmağını yakmaya çalışmış, davacı bunun üzerine aynı odada dikiş yapan annesinin yanındaki makası kardeşine doğru fırlatmıştır. Makas müteveffanın sırt kısmına isabet etmiş, evde yapılan müdahale ile kanama kontrol altına alınmış, fakat ertesi gün ağrılarının artması ve nefes problemi çekmesi üzerine müteveffa … Hastanesine götürülmüştür.
Gerekli kontroller yapıldıktan sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Müteveffa, burada tedavisi devam etmekte iken 04/02/2012 tarihinde vefat etmiştir.
Müdahil doktor tarafından hazırlanan epikrizde travmatik pnömotoraks, pulmoner embolizm tanıları yer almıştır.
Gerekli tedavinin uygulanmadığı iddiasıyla davacılar tarafından, maddi ve manevi tazminat istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun, uzlaşma teklifinin müdahil tarafından kabul edilmemesi suretiyle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Müdahil hakkındaki ceza davası kapsamında bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan … tarih ve …karar numaralı raporda; “03/02/2012 ve 04/02/2012 tarihlerinde çekilen akciğer grafilerinde plevral mayii görüldüğü, bu dönemde kişinin tedavisine antibiyotik ilaç grubu eklenmesi gerektiği, bunun yapılmamış olması nedeniyle doktorun kusurlu olduğu, kişiye zamanında uygun tedavi yapılması halinde de kurtulma ihtimalinin bulunduğu” yönünde görüş bildirilmiştir.
Anılan rapora istinaden … Asliye Ceza Mahkemesinin (bozma üzerine) … tarihli ve E:…, K:… sayılı kararıyla, müdahil Dr. …’ın görevini ihmal ettiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verilmiştir.
Olayla ilgili olarak davacı kardeş … hakkında açılan ceza davası kapsamında bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Genel Kurulu tarafından hazırlanan … ve … karar numaralı raporda ise, “Tıbbi belgelerinde ve otopsisinde tespit edilen, kişinin ölümüne neden olan kesici delici alet yaralanmasının lokalizasyonu, özellikleri ve ağırlığı itibariyle Dr. …ın kusurlu eylemi olmaması ve zamanında uygun takip ve tedavinin yapılmış olması durumunda da kurtulmanın kesin olmadığı cihetiyle Dr. …’ın kusurlu eylemi ile kişinin ölümü arasında kesin bir illiyet bağı kurulamayacağı, 29/01/2012 tarihinde meydana gelen kesici delici alet yaralanması ile ölüm arasında illiyet bağını kesmeyeceği, ölüm olayında başkaca bir ortak neden bulunmadığı” ifade edilmiştir.
Bu rapora istinaden …Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacı kardeş …’ün kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet verdiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verilmiştir.
İdare Mahkemesince Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı “Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2, 3 ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddasıyla tıbbi ihmale dayalı olarak açılan tam yargı davaları bakımından hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup, bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, maddi olayın unsurlarına ilişkin bilimsel nitelendirmenin şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Doğrudan sağlık hakkını ilgilendiren bu tür davalarda, olayların oluşumuna ilişkin olarak delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, olaya ilişkin birden fazla bilirkişi raporu bulunması halinde, bu raporlar bir bütün olarak ele alınmadan, aralarındaki çelişkilerin giderilmesi sağlanmadan karara varılması, maddi olayın hatalı bir şekilde değerlendirilmesi sonucunu doğuracaktır.
Mahkemece hükme esas alınan, … Asliye Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyası kapsamında Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen raporda, müteveffanın tedavisine antibiyotik eklememesi nedeniyle müdahil doktorun kusurlu olduğu ifade edilmiş ise de; davacılardan …’ün kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet verme suçundan cezalandırılmasına karar verilen … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyası kapsamında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunca düzenlenen raporda, müdahil doktorun kusurlu eylemi ile kişinin ölümü arasında kesin bir illiyet bağının kurulamayacağı, müdahil doktorun kusurlu eyleminin, kardeş … tarafından gerçekleştirilen delici kesici alet yaralanması ile ölüm arasındaki illiyet bağını kesmeyeceği belirtilmiştir.
Bu durumda; meydana gelen yaralanma, hastaneye başvurma ve bu arada geçen zaman ile söz konusu durumun sürece etkisinin tespit edilmesi amacıyla, dava konusu olaya ilişkin müteveffanın tedavi sürecinde yer alan tüm hastanelerden tıbbi belgelerin ara kararı ile istenilmesi suretiyle iki rapor arasındaki çelişkilerin giderildiği Adli Tıp Üst Kurulundan alınacak rapor doğrultusunda, maddi olaya ilişkin olarak yeniden değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna varılmış olup, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların ve müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2.Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir