Danıştay 10. Daire, Esas No: 2016/3377, Karar No: 2021/5823
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2016/3377 E. , 2021/5823 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/3377
Karar No : 2021/5823
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …
9- …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1-… Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- …Bakanlığı
VEKİLİ : …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları olan …’ı öldüren şahıslar hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma sırasında delillerin karartılması ve tam olarak toplanamaması nedeniyle cezalandırılmadığından bahisle duyulan acı ve ıstırap karşılığı maktulün eşi … için 500.000,00 TL, oğlu … için 500.000,00 TL, babası … için 250.000,00 TL, annesi … için 250.000,00 TL, kardeşleri …, …, …, …, … için ayrı ayrı 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; davacılar murisinin bıçakla yaralama sonucu öldürüldüğü, bu öldürme eylemiyle ilgili olarak sanık …’nin … Ağır Ceza Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında yapılan ceza yargılaması sonucunda … tarih ve K:… sayılı ilamıyla meşru müdafaada bulunduğu gerekçesiyle cezalandırılmasına yer olmadığına, delillerin karartılması iddiasına yönelik şikayet edilen polis memurları hakkında ise Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma nolu dosyasında yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, her iki eylemin de ceza soruşturması ve yargılaması faaliyeti kapsamında kaldığı, anılan işlemlerin idari faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği ve idari işlem ve eyleme dayalı tazminat istemine konu edilemeyeceğinden, yasal şartları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, Cumhuriyet savcılarının yargı yetkisini kullanırken kasten ve garezle kanuna ve adalete aykırı davranması halinde hukuki sorumluluğunun doğması gerektiği, soruşturma esnasında, deliller ortadan yok edilip karartıldığından dolayı kovuşturma evresinde sağlıklı ve hukuka uygun yargılama yapılabilmesinin oldukça güç hale geldiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının görev yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava dilekçesinde özetle; davacılar tarafından, yakınları …’ın 03/02/2013 tarihinde öldürülmesinde kullanılan bıçak üzerindeki parmak izlerinin, olay mahalline gelen 112 acil servis görevlilerinin bıçağa dokunması nedeniyle elverişli delil olma niteliğini kaybettiği, olaydan 20 dakika önce, maktul …’ın, babası ile telefonda konuştuğu, ancak olay mahallinde ve maktulün üzerinde telefonun bulunamadığı, olay yerinde bulunan kan izlerinin kriminal incelemeye gönderilmediği, içi izmarit dolu kül tablasının ve mutfakta bulunan 5 kişilik kahvaltı sofrasının kriminal incelemesinin yapılmadığı, maktulün kız arkadaşının olay günü, olay mahallinde bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, adli muayene raporuna göre, sanık üzerinde herhangi bir darp ve boğuşma izine rastlanmadığı, diğer şüphelilerin telefon kayıtlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan istenilmediği, mobese kayıtlarının incelenmediği, dolayısıyla olay mahallinde bulunup bulunmadıklarının saptanmadığı, maktulün üzerindeki kanlı giysinin savcılık emriyle imha edildiği, olayın birden fazla kişi tarafından işlendiği kanaati oluşmasına rağmen bu deliller elde edilemediğinden sadece sanık …’nin yargılandığı ileri sürülmektedir.
Sonuç olarak, davacılar tarafından, yakınları …’ın, … tarafından öldürülmesi olayı ile ilgili adli soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı ve onun emrinde bulunan polisler tarafından delillerin imha edildiği ve tam olarak toplanmadığı, adli soruşturmanın etkin yürütülmediği gibi kovuşturma aşamasında da … Ağır Ceza Mahkemesince eksik inceleme ve araştırma yapıldığı ileri sürülerek sanık … dışındaki kişilerin cezalandırılamaması nedeniyle duyulan acı ve ıstırap karşılığı toplam 2.000.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Genel Esaslar” başlıklı Birinci Kısmında, egemenliğin kayıtsız şartsız Milletin olduğu ve Türk Milletinin egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı öngörülmüş; 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağı; 125. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; aynı maddenin son fıkrasında, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu; 140. maddesinin 6. fıkrasında da, hâkim ve savcıların idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ”Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı yedinci bölümünde yer alan 141. maddesinin 1. fıkrasında, ”Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.” hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise, ”Birinci fıkrada yazan haller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Aynı Kanun’un ”Tazminat İsteminin Koşulları” başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasında, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği; 2. fıkrasında da, istemin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bakılan davada, öncelikle, davacıların tazminat isteminin dayanağı olan eylemlerin, idari veya yargısal fonksiyon içerisinde yer alıp almadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğu kendi işlem ve eylemleriyle sınırlı bulunmaktadır. Yargı mercileri ise, idari işlevin dışında yer alan ve yargı yetkisi kullanan bağımsız organlar olup, bu haliyle hakim ve savcıların yargılama faaliyeti kapsamında yaptıkları görev nedeniyle idarenin ajanı sayılmaları hukuken mümkün değildir.
Fonksiyonel bakımdan, yasama ve yürütmeden ayrı olup, bağımsız bir organ olan yargının, yargılama süreci ile ilgili faaliyetleri Anayasa’nın 125. maddesinde öngörülen “idari eylem ve işlemler” kapsamına girmemektedir.
Hakim ve savcıların ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında yaptıkları faaliyetlerin yargılama fonksiyonu içerisinde yer aldığı açık olup; bu bağlamda, hazırlık soruşturması sırasında savcılarca alınan kararlar ile yapılan işlemlerin ve savcıların talimatı üzerine adli kolluk kuvvetlerince tesis edilen ve yargısal faaliyetten ayrılamayan işlemlerin yargılamanın bir parçası olduğu konusunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Buna göre, Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmininde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ”Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı bölümünde gösterilen esas ve usullerin izleneceği tabiidir.
Dava dilekçesinde ileri sürülen adli soruşturma sürecinin etkin yürütülmediği, olayın birden fazla kişi tarafından işlendiği kanaati oluşmasına rağmen buna yönelik delillerin elde edilemediği, mevcut delillerin imha edilerek ya da toplanmayarak karartıldığı, sadece sanık …’nin yargılanmasıyla yetinildiği, sonuç itibarıyla olayın aydınlatılmaması suretiyle adalet ve kolluk hizmetinin kötü işletildiği şeklindeki iddialara konu karar ve işlemlerin Cumhuriyet savcılarınca alınan kararlar ve buna istinaden adli kolluk dahil olmak üzere görevli makamlarca yapılan işlemler olduğu görüldüğünden, bu kararlar ve işlemler nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararların tazmini isteminden kaynaklanan davanın görüm ve çözümü adli yargının görevinde bulunmaktadır.
Öte yandan; dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; davacıların yakını olan …’ın öldürülmesinden sonraki süreçte davalı İçişleri Bakanlığı personelinin adli kolluk sıfatıyla gereken çalışmaları yaptığı, dava dilekçesinde ağır kusurlu oldukları iddia edilen kolluk kuvvetlerince hazırlık soruşturması kapsamında savcının talimatı üzerine yapılan uygulamaların yargılama fonksiyonu içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle delillerin toplanması gibi yargılama faaliyetinden ayrılamayan uygulamaların da 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesinin 3. fıkrası kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, adli yargının görevinde bulunan uyuşmazlıkla ilgili davanın, 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus dikkate alınmadan, davanın esasının incelenmesi suretiyle verilen davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının görev yönünden BOZULMASINA,
2. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.