Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu, Esas No: 2021/2980, Karar No: 2022/672
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2980 E. , 2022/672 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2980
Karar No : 2022/672
TEMYİZ EDENLER :1-(DAVALI) :…
VEKİLİ: …
2-DAVALI YANINDA MÜDAHİL: … Derneği
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Odaları Birliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 08/02/2021 tarih ve E:2016/11680, K:2021/307 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Grizu gazı ve/veya yanıcı gazlar veya tozlar nedeniyle muhtemel patlayıcı ortama sahip yeraltı kömür ocakları ile bu tip madenlerin yerüstü tesislerinde bulunan teçhizat ve koruyucu sistemler hakkında alınan ve 04/08/2015 tarih ve 29435 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 08/02/2021 tarih ve E:2016/11680, K:2021/307 sayılı kararıyla;
Üyeler … ve …’un, yetkili kuruluşlarca çıkarılan düzenlemelerin uygulanmasını ertelemeye ve koşula bağlamaya dönük kurallar içeren dava konusu Bakanlar Kurulu kararında 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 5. maddesi uyarınca yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı oylarına karşılık;
Anılan Kanun maddesi gereğince ürünlerin teknik düzenlemelere uygunluğuna yönelik hususlarda düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve istisnalar tanımaya Bakanlar Kurulu yetkili olduğundan, dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka aykırılık bulunmadığına oyçokluğuyla karar verilerek işin esasına geçildiği,
Muhtemel patlayıcı ortamda kullanılan teçhizatın ve koruyucu sistemlerin güvenli olarak piyasaya arzı için gerekli emniyet kuralları ile uygunluk değerlendirme prosedürlerine ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla (dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte) yürürlükte bulunan Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler İle İlgili Yönetmelik (94/9/AT)’in uygulanmasının, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile belli hususlarda ötelendiğinin anlaşıldığı,
Dava konusu işlem ile grizu gazı ve/veya yanıcı gazlar veya tozlar nedeniyle muhtemel patlayıcı ortama sahip yer altı kömür ocakları ile bu tip madenlerin yer üstü tesislerinde bulunan teçhizat ve koruyucu sistemlerden, Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik (94/9/AT)’te belirtilen I. grup teçhizat kategorisine uygun olarak sertifikalandırılmamış olanların anılan Yönetmelik hükümlerine uygun teçhizat ve koruyucu sistemlerle en geç 31/12/2019 tarihine kadar değiştirileceği, bu değişiklik yapılıncaya kadar söz konusu teçhizat ve koruyucu sistemlerin iki yıl içerisinde bu alanda akredite uygunluk değerlendirme kuruluşlarına incelettirildikten sonra kullanılmaya devam edileceği ve bu inceleme işi yapılıncaya kadar da yine söz konusu teçhizat ve sistemlerin kullanılmaya devam edileceğinin öngörüldüğü,
Davalı idare tarafından ara kararına cevap dilekçesinde ve savunma dilekçesinde yapılan açıklamalarda, grizu gazı ve/veya yanıcı gazlar veya tozlar nedeniyle muhtemel patlayıcı ortama sahip yer altı kömür ocakları ile bu tip madenlerin yer üstü tesislerinde bulunan teçhizat ve koruyucu sistemlerden, Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik (94/9/AT)’te belirtilen I. grup teçhizat kategorisine uygun olarak sertifikalandırılmamış olanların anılan Yönetmelik hükümlerine uygun teçhizat ve koruyucu sistemlerle değiştirilmesi hususunda 31/12/2019 tarihine kadar uzunca bir süre tanınmasını haklı kılacak nedenlerin belirtilmediği, öte yandan, ülkemizde 3 (üç) adet olduğu belirtilen akredite uygunluk değerlendirme kuruluşlarının, yine en az 200 adet olduğu ifade edilen maden ocaklarındaki inceleme işini yapabilecek yeterlilikte bulunup bulunmadığının ortaya konulamadığının görüldüğü,
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının; ilgili Yönetmelik’te yer altı kömür ocakları ile bu tip madenlerin yer üstü tesislerinde, bu tesislerin faaliyette bulunabilmesi için alınması gereken önlemler ve yapılması gereken işlemlerin yerine getirilmemesi ya da eksik bırakılması nedeniyle, bu tesislerin bir kısmında meydana gelen ve insan hayatını olumsuz etkileyen olaylar üzerine alındığı; ancak bu kararla Yönetmelik’in öngördüğü yükümlülükler yerine getirilmeden bu tesislerin faaliyetine devam etmesine izin verildiği, ayrıca bu kararın insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması yönlerinden muhtemel patlayıcı ortamda kullanılan teçhizatın ve koruyucu sistemlerin güvenli olarak piyasaya arzı için gerekli emniyet kurallarını engelleyecek nitelikte olduğunun anlaşıldığı,
Ayrıca, 4703 sayılı Kanun’da tanımlanan yetkili kuruluşun piyasa gözetimi ve denetimi hususunda görevli ve yetkili olduğu dikkate alındığında, Bakanlar Kurulunca, akredite uygunluk değerlendirme kuruluşu tarafından, ilgili mevzuat ve standartlara göre söz konusu teçhizat ve koruyucu sistemlerin temel güvenlik gereklerini karşıladığına ve geçici süreyle iş yerinde kullanılabileceğine yönelik “durum tespit ve değerlendirme raporu” düzenlenebileceğine ve “her türlü sorumluluğun” işverende olacağına ilişkin karar alınmasının; yetkili kuruluşun piyasa gözetimi ve denetimi görevinin ortadan kaldırılmasına veya ötelenmesine yönelik olduğu sonucuna varıldığı,
Tüm bu nedenlerle, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka ve mevzuat hükümlerine uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davalı idare tarafından, ülkemizde ATEX ile ilgili zorunluluğun, 27/10/2002 tarih ve 24919 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler İle İlgili Yönetmelikle birlikte getirildiği, maden ocaklarında kullanım zorunluluğunun ise 19/09/2013 tarih ve 28770 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği ile birlikte başladığı, ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gelen geri bildirimlerde mevzuatın uygulamasında problemler yaşandığının görüldüğü, geçiş süreci belirlenirken mevcut madenler ile bu madenlerdeki kapsam içi teçhizat sayılarının da göz önünde bulundurulduğu, ATEX özelliği dışında ulusal ve uluslararası standartlara uygun ekipman ve tesisatların kullanılmasının, daha az güvenli olduğu, çalışanların can ve mal güvenliği hususunda daha fazla tehlike oluşturacağının söylenmesinin doğru olmayacağı, zira ATEX standartlarının AB uyum sürecinde iç hukuka aktarmak zorunda olunan bir düzenleme olduğu, AB dışında ileri ve güvenli madenciliğin yapıldığı pek çok ülkede de uygun standartların mevcut olduğu, ATEX özelliği dışında ulusal ve uluslararası standartlara uygun ABD, Kanada, Avustralya gibi ileri ve güvenli madenciliğin yapıldığı ülkelerde üretilen cihazların bazen daha da emniyetli olduğu, dava konusu karar ile herhangi bir ertelemenin söz konusu olmadığı, mekanik ve elektrikli ekipman ve tesisatların yeterlilik kriterlerinin sağlanması ile AB üyesi ülkeler tarafından satılan ATEX’li ürünlerin ülkemizde üretilmesi konusunda yerli üreticilerin teşvik edilmesi ve ATEX sertifikasyon sürecinin tamamlanması amacıyla geçiş sürecinin öngörüldüğü, temyize konu kararın, hukukilik denetimi sınırlarını aştığı, bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare yanında müdahil tarafından, Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik (94/9/AT) gereğince sadece ATEX sertifikalı ürünlerin kullanımının zorunlu kılınmasının, özellikle yer altı kömür madenciliği açısından ciddi sorunlar ve maliyetleri de beraberinde getirdiği gibi, süre verilmeksizin uygulanmasının da fiilen neredeyse imkansız bir durum haline gelmesi nedeniyle sektörün yaşadığı sıkıntının dava konusu kararda verilen süre ile aşılmaya çalışıldığı, bu karar olmasaydı sektörün tıkanacağı, Avrupa Birliği sertifikasyonu olan ATEX kullanma zorunluluğunun, ülkemizi kömür madenciliğini terk etmiş olan Avrupa teknolojisine bağımlı bıraktığı, kömür madenciliğimizin dünyadaki diğer gelişmiş ülkelerde uygulanan madencilik teknolojisini kullanamamasına neden olduğu, bu zorunluluğu getiren Yönetmelik düzenlenirken geçiş için bir süre öngörülmediği, 4703 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçelerinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Üye …’in, dava konusu düzenlemenin, davacı Birliğin menfaatini etkilemediği, bu nedenle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki usule ilişkin oyuna karşılık, davacı Birliğin dava açma ehliyetinin bulunduğuna oyçokluğu ile karar verilerek, işin esasına geçildi:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın … tarih ve … sayılı yazısı üzerine, 13/07/2015 tarih ve 2015/7966 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, grizu gazı ve/veya yanıcı gazlar veya tozlar nedeniyle muhtemel patlayıcı ortama sahip yeraltı kömür ocakları ile bu tip madenlerin yerüstü tesislerinde bulunan teçhizat ve koruyucu sistemlerden, “Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik (94/9/AT)”te belirtilen I. Grup Teçhizat kategorisine uygun olarak sertifikalandırılmamış olanların anılan Yönetmelik hükümlerine uygun teçhizat ve koruyucu sistemlerle en geç 31/12/2019 tarihine kadar değiştirilmesi, bu değişiklik yapılıncaya kadar söz konusu teçhizat ve koruyucu sistemlerin iki yıl içerisinde bu alanda akredite uygunluk değerlendirme kuruluşlarına incelettirildikten sonra kullanılmaya devam edileceği ve bu inceleme işi yapılıncaya kadar da ulusal veya uluslararası standartlara uygun olarak imal edilmiş teçhizat ve sistemlerin tüm sorumluluk işverende olmak üzere kullanılmaya devam edileceğinin belirtilmesi üzerine, anılan kararın iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının; ürünlerin piyasaya arzı, uygunluk değerlendirmesi, piyasa gözetimi ve denetimi ile bunlarla ilgili olarak yapılacak bildirimlere ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiş, “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, ürün; piyasaya arz edilmesi hedeflenen tüm ürünler, yetkili kuruluş; ürünlere ilişkin mevzuat hazırlamaya ve yürütmeye yasal olarak yetkili bulunan ve bu Kanun hükümlerini kendi görev alanına giren ürünler itibarıyla uygulayacak olan kamu kurum veya kuruluşu olarak tarif edilmiş, “Ürünlere ilişkin teknik düzenlemeler” başlıklı 4. maddesinde, ürünlere ilişkin teknik düzenlemelerin yetkili kuruluşlar tarafından hazırlanacağı belirtilmiş, “Ürünlerin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasında, piyasaya arz edilecek yeni ürünlerin ilgili teknik düzenlemeye uygun olması zorunluluğu getirilmiş, anılan maddenin dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan haliyle 2. fıkrasında ise, birinci fıkrada belirtilen hususlarda düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve istisnalar tanımaya Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu ifade edilmiştir.
Anılan Kanun ve Avrupa Birliğinin 94/9/EC direktifi dayanak alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 30/12/2006 tarih ve 26392 sayılı 4. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile ilgili Yönetmeliğe göre, madenlerin yeraltı bölümlerinde kullanılacak teçhizat için geçerli olanları ve bu tip madenlerin grizu gazı ve/veya yanıcı tozlar tarafından muhtemel tehlike oluşturabilecek yerüstü tesislerinde kullanılan parçaları, I. grup teçhizat olarak nitelendirilmiş, bu Yönetmelikle, teçhizat, emniyet cihazları, kumanda cihazları ve ayarlama donanımları, aksamlar ve koruyucu sistemlerin Yönetmelikte belirtilen şartları yerine getirmesi gerektiği düzenlenmiş ve uygunluk değerlendirme prosedürlerine ilişkin hususlar belirlenmiştir.
Öte yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 19/09/2013 tarih ve 28770 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin 1. maddesinde, bu Yönetmeliğin amacı; sondajla maden çıkarılan işlerin yapıldığı işyerleri ile yeraltı ve yerüstü maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde çalışanların sağlık ve güvenliğinin korunması için uyulması gerekli asgari şartları belirlemek olarak gösterilmiş, 13. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde, işverenin, yeraltı ve yerüstü maden işleri ile sondajla maden çıkarma işlerinin yapıldığı işyerlerinde ek-1’de belirtilen sağlık ve güvenlikle ilgili gereklere uymak zorunda olduğu ifade edilmiş, ek-1’in 2.1.6. maddesinde, yeraltı kömür ocaklarında kullanılacak ekipman ve tesisat ile bu tip madenlerin grizu gazı ve/veya yanıcı tozlar tarafından muhtemel tehlike oluşturabilecek yerüstü tesislerinde kullanılan parçaların 30/12/2006 tarih ve 26392 sayılı 4. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik (94/9/AT)’te belirtilen I. Grup Teçhizatın uygun kategorisinde olmaları gerektiği belirtilmiş, geçici 1. maddesinde ise, mevcut sağlık ve güvenlik dokümanlarının bir yıl içerisinde bu Yönetmelik hükümlerine uygun hale getirileceği düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
“Yetki”, idari işlemin temel unsurlarından olup, idari makamların yetkileri kamu düzenine ilişkindir. Bu itibarla, yetkili makamlar tarafından tesis edilmeyen işlemlerin hukuka aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Daire kararında, 4703 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, ürünlere ilişkin teknik düzenlemelere yönelik hususlarda, düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve istisnalar tanımaya Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu belirtilerek işin esasının değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, anılan Kanun hükmünün idare hukukunun yetki ile ilgili genel ilkeleri çerçevesinde irdelenmesinden, burada, Bakanlar Kuruluna tanınan yetkinin teknik düzenlemeler, sınırlamalar ve istisnalar getirme konusunda genel kuralları belirleme şeklinde bir yetki olarak düzenlendiği, buna göre Bakanlar Kurulunun teknik düzenlemelere ilişkin hususlarda genel kuralları, kısıtlama ve istisnaları ortaya koyduktan sonra diğer yetkili kuruluşların, bu genel ilkeler çerçevesinde anılan Kanun’un 4. maddesi uyarınca kendi görev alanlarıyla ilgili düzenlemeleri yapacakları, anılan Kanun’la Bakanlar Kuruluna tanınan yetkinin, yetkili kuruluşlar tarafından yapılan düzenlemelerin yürütülmesini durdurma, erteleme ya da söz konusu düzenlemeyi değiştirme, ilgili alanı yeniden düzenleme yetkisi şeklinde anlaşılmasına hukuken olanak bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idare ve yanında müdahilin temyiz istemlerinin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 08/02/2021 tarih ve E:2016/11680, K:2021/307 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 28/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 4703 sayılı Kanun’un dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan haliyle 5. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, ürünlere ilişkin teknik düzenlemelere yönelik hususlarda, düzenlemeler yapmaya, sınırlamalar getirmeye ve istisnalar tanımaya Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu anlaşıldığından, işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, aksi bir değerlendirmeyle Bakanlar Kurulunun yetkili olmadığı gerekçesiyle verilen temyiz isteminin reddine, temyize konu kararın gerekçeli onanmasına ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz.