Danıştay 8. Daire, Esas No: 2020/1111, Karar No: 2022/1774
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2020/1111 E. , 2022/1774 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/1111
Karar No : 2022/1774
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. ….
2- (DAVALI) …Üniversitesi Rektörlüğü
…
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Anadolu Üniversitesi … Fakültesi’nde profesr olarak görev yapmakta iken kendi isteği ile emekliye ayrılan müvekkilinin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 60/b maddesi uyarınca üniversiteye geri dönmek istemiyle yaptığı başvurusunun reddi işleminin Mahkeme tarafından iptaline karar verilmesine rağmen, mahkeme kararı gereklerinin yasal süresi içinde idare tarafından yerine getirilmediği belirtilerek, davacının üniversiteye dönmek istemiyle yaptığı başvuru tarihi olan 11.05.2015 ile kararın uygulanması için gönderilen ihtarnameyle idareye tanınan sürenin son günü olan 07.03.2017 tarihleri arasında yoksun kaldığı maaş ve diğer parasal haklarına karşılık 275.000,00.-TL maddi ve 25.000,00.-TL manevi tazminatın (her aya ilişkin aylık maaşına ayrı ayrı işletilecek faizi ile birlikte) tarafına ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; Mahkemece dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile hükme esas alınabilir nitelikteki bilirkişi raporundaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olay sebebiyle davacının uğramış olduğu ve bilirkişi raporunda hesaplanmasına yer verilen zararın davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varıldığından, davacının maddi tazminat isteminin 45.027,87-TL’lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin istemin ise reddine, olayın gelişimi, davacının duyduğu elem ve kederin etkileri, idarenin olaydaki kusur durumu ve manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığı dikkate alındığında, talep edilen manevi tazminatın takdiren 7.500,00 TL’lik kısmının kabul edilmesine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hükmedilen maddi tazminat miktarı üzerinden nisbi olarak hesaplanan 5.303,00-TL vekalet ücreti ile hükmedilen manevi tazminat miktarı üzerinden nisbi olarak hesaplanan 1.090,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 6.393,00 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden nisbi olarak hesaplanan 19.749,00-TL vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminat açısından (davacı lehine hükmedilen tutarı geçemeyeceğinden) 1.090,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 20.839,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve taraflarca ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacının İddiaları : Maddi ve manevi tazminatın kabulüne ilişkin kararda kurmuş olduğu gerekçe yerinde olmakla, açılan davanın miktar yönünden kısmen reddilmesine ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu iddia edilmektedir.
Davalı İdarenin İddiaları : Parasal hak talebine ilişkin dönemde emekli maaşı almakta olduğu, yine döner sermaye katkı payı alabilmesi için döner sermayeye gelir getirici katkısının bulunması gerektiği, gelir getirici fiili katkısının olmadığı döner sermayeden katkı payı talep etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, yine bölüm yazarlığı ve editörlük yapmak için üniversitede görev yapıyor olmanın şart olmadığı, üniversitede çalışan herkesin de ders kitaplarının hazırlanmasında bölüm yazarlığı ya da editörlük yapması zorunluluğu bulunmadığı, gerçekleşmemiş, ihtimale dayalı gelirleri talep ettiği, davacının manevi tazminat talebinin de yersiz olduğu iddia edilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY: Anadolu Üniversitesi … Fakültesi’nde profesör olarak görev yapmakta iken kendi isteği ile emekliye ayrılan müvekkilinin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 60/b maddesi uyarınca üniversiteye geri dönmek istemiyle yaptığı başvurusunun reddi işleminin Mahkeme tarafından iptaline karar verilmesine rağmen, mahkeme kararı gereklerinin yasal süresi içinde idare tarafından yerine getirilmediği belirtilerek, davacının üniversiteye dönmek istemiyle yaptığı başvuru tarihi olan 11.05.2015 ile kararın uygulanması için gönderilen ihtarnameyle idareye tanınan sürenin son günü olan 07.03.2017 tarihleri arasında yoksun kaldığı maaş ve diğer parasal haklarına karşılık 275.000,00.-TL maddi ve 25.000,00.-TL manevi tazminatın (her aya ilişkin aylık maaşına ayrı ayrı işletilecek faizi ile birlikte) tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun ‘Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar’ başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay’ın kararı düzelterek onayacağı, hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Vekalet ücreti dışında temyize konu Mahkeme kararının incelenmesi:
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe usul ve kanuna uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Kararın davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik kısmı yönünden yapılan inceleme:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine, Anayasa’nın 148. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir.” hükmü yer almıştır.
Benzer başka bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesinin 07/11/2013 gün ve Başvuru No:2012/791 numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Buna göre, “Sözleşmenin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de maddenin, (1) numaralı fıkrasındaki “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı…” ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir. (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38 – 39)
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
(…) Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda da ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu – Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince gerekçeli kararın hüküm fıkrasında reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden nispi olarak hesaplanan 19.749,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verildiği görülmektedir.
Yukarıda açıklanan şekilde davacının, kullandığı Anayasal hakları nedeniyle olağan dışı ağırlıkta bir mali yük altında kalmış olması, bu durumun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı üzerinde olağan dışı bir kısıtlama oluşturması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36553/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında mahkemelerin yargılama usullerini uygularken davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten kaçınmaları gereğini vurgulaması ile somut olayın koşulları bir arada değerlendirildiğinde, davacı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 19.749,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,” kısmının, “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu olarak belirlenen 1.090,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle,
1. Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının vekalet ücreti dışındaki kısımlarının ONANMASINA, reddedilen maddi tazminat üzerinden hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta gideri avansından artan tutarın Mahkeme tarafından iadesine,
4. Kesin olarak, 17/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.