Danıştay 7. Daire, Esas No: 2020/127, Karar No: 2022/239

Danıştay 7. Daire Başkanlığı 2020/127 E. , 2022/239 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2020/127
Karar No : 2022/239

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının aleyhlerine olan hüküm fıkrasının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: Tasfiye Halinde …Kimya Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait 2012 yılının Şubat, Nisan ve Mayıs dönemlerine ilişkin özel tüketim ve damga vergileri, vergi ziyaı cezası ile gecikme faizinin şirketten tahsil olanağının kalmadığından bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddeleri uyarınca davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen …tarih ve …sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; tüzel kişiliğe sahip şirketlerin vergi borçlarından dolayı öncelikle o şirket adına tarh ve tahakkuk işleminin yapılacağı, borç ödenmediği takdirde şirket adına ödeme emrinin düzenleneceği ve kamu alacağının şirketten tahsil edilmesi için idarece 6183 sayılı Kanun’da sayılan tüm takip yollarının tüketileceği ve buna rağmen kamu alacağı borçlu şirketten tahsil edilemezse, kanuni temsilcisi adına ödeme emrinin düzenleneceği, dava konusu ödeme emrinin 3 ve 4 numaralı kalemlerindeki alacaklara ilişkin tahakkuk fişinin 10/06/2013 tarihli düzeltme fişi ile terkin edildiği, dava konusu ödeme emrinden ise 01/07/2016 tarihinde takipten kaldırıldığı, dava konusu ödeme emrinin 3 ve 4 numaralı kalemleri dışındaki kısımları yönünden ise, olayda, asıl borçlu şirketin kesinleşen vergi borçlarının tahsili amacıyla davacıya ödeme emri tebliğinden önce şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırması sonucunda tespit edilerek haciz uygulanan mal varlıklarının borcu karşılamaya yetmeyeceği açık olduğundan, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinin bu kısımlarında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu ödeme emrinin 3. ve 4. kalemine isabet eden kısımları yönünden karar verilmesine yer olmadığına, kalan kısımları yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Olayda, dava konusu …tarih ve …sayılı ödeme emri içeriği amme alacaklarının, asıl borçlu şirket tarafından 25/11/2016 tarihli dilekçe ile 6736 sayılı Kanun’dan yararlanmak suretiyle yapılandırılıp taksitlendirildiği, ancak yapılandırmanın 16/06/2017 tarihinde iptal edildiği anlaşılmış olup, bu yapılandırma işlemiyle, şirketin vergi borçlarının nitelik değiştirip yeni bir borç haline geldiğinin anlaşıldığı, bu durumda, 6736 sayılı Kanun uyarınca yapılan yapılandırmanın iptali üzerine ödenmeyen vergi borçlarının öncelikle asıl borçlu şirketten tahsili amacıyla şirket adına ödeme emri düzenlenip usulüne uygun olarak tebliğ edildikten sonra davacının sorumluluğuna gidilmesi gerekirken, anılan usule uyulmadan, doğrudan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüyle mahkeme kararının kaldırılmasından sonra, dava konusu ödeme emrinin 3 ve 4 numaralı kalemleri dışındaki kısımlarının iptaline; 3 ve 4 numaralı kısımları yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ : Şirketin 30/09/2015 tarihinde re’sen terkin ettirildiği, tasfiye nedeniyle borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilemediği veya edilemeyeceğinin anlaşıldığı göz önüne alındığında, diğer hususlar yönünden yapılacak incelemeye göre karar verilmesi gerekmekte olup, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle verilen iptale ilişkin hüküm fıkrasında hukuki isabet bulunmadığından, kararın anılan hüküm fıkrasının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Tasfiye Halinde …Kimya Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait 2012 yılının Şubat, Nisan ve Mayıs dönemlerine ilişkin özel tüketim ve damga vergileri, vergi ziyaı cezası ile gecikme faizinin şirketten tahsil olanağının kalmadığından bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddeleri uyarınca davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 10/02/2016 tarih ve 1 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı; temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için, asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükümleri yer almıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin tatbik olunacağı, 2. maddesinde, muhtelif kanunlarda Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacaklar hakkında da bu kanun hükümlerinin tatbik olunacağı kurallarına yer verilmiştir.
Kanun’un 3. maddesinde, bu kanundaki amme alacağı teriminin, 1. ve 2. maddeler şumulüne giren alacakları, amme borçlusu veya borçlu teriminin ise, amme alacaklarını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu ifade edeceği belirtilmiştir. Ayrıca aynı maddede tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin ise, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği açıklanmıştır.
Aynı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde de, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için öncelikle şirket adına kesinleştirilmesi ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin ortaya konulması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; Tasfiye Halinde …Kimya Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin kesinleşen vergi borçlarının şirketten tahsil olanağının kalmadığından bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği, bahse konu ödeme emri içeriği borçların 2012 yılının Şubat, Nisan ve Mayıs dönemlerine ait özel tüketim ve damga vergileri, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizlerinden oluştuğu, bunlardan 2012 yılının Şubat dönemine ait damga vergisi ve gecikme faizinin 01/07/2016 tarihinde takipten kaldırıldığı, özel tüketim vergisi ve vergi ziyaı cezasının ise, asıl borçlu şirketin kanuni süresinden sonra verdiği beyannameler üzerine tahakkuk eden vergiler ve kesilen cezalardan kaynaklandığı, düzenlenen ödeme emirlerinin muhtelif tarihlerde şirkete tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir ödemede bulunulmaması üzerine, banka hesaplarında bulunan toplam 9.860,09 TL üzerine haciz konulduğu, şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmasında, 2008 model …markalı, 2009 model …markalı otomobiller ile 2011 model Renault markalı midibüs dışında mal varlığı unsuruna rastlanılmadığı görülmektedir.
Her ne kadar, Bölge İdare Mahkemesince, dava konusu ödeme emri içeriği amme alacaklarının, asıl borçlu şirket hakkında 6736 sayılı Kanun kapsamında tesis edilen yapılandırma işlemi ile şirketin vergi borçlarının nitelik değiştirip yeni bir borç haline geldiği, anılan işlemin 16/06/2017 tarihinde iptali üzerine ödenmeyen vergi borçlarının öncelikle asıl borçlu şirketten tahsili amacıyla şirket adına ödeme emri düzenlenip usulüne uygun olarak tebliğ edildikten sonra davacının sorumluluğuna gidilmesi gerektiği gerekçesiyle ödeme emrinin özel tüketim vergisi ve vergi ziyaı cezasına isabet eden kısmının iptaline karar verilmiş ise de, şirketin 30/09/2015 tarihinde re’sen terkin edildiği anlaşıldığından, yapılandırmanın iptali üzerine kanuni temsilci olan davacının ödeme emri ile takibinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, tasfiye nedeniyle borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilemeyeceği anlaşıldığından, diğer hususlar yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre davaya konu ödeme emrinin özel tüketim vergisi ve vergi ziyaı cezasına isabet eden kısmının hukuka uygunluğunun denetlenerek karar verilmesi gerekirken, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle dava konusu ödeme emrinin anılan kısmının iptali yolundaki hüküm fıkrasında hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin kabulüne,
2….Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının iptale ilişkin hüküm fıkrasının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 25/01/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) – KARŞI OY :
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan iptale ilişkin hüküm fıkrası, aynı gerekçe ve nedenlerle uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ve Daire kararının temyize konu hüküm fıkrasının onanması gerektiği oyu ile, karara katılmıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir