Danıştay 6. Daire, Esas No: 2021/7787, Karar No: 2021/14232
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/7787 E. , 2021/14232 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/7787
Karar No : 2021/14232
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : İstanbul İli, Beykoz İlçesi, … Mahallesi, …ada, …parsel sayılı boğaziçi öngörünüm bölgesi içerisinde kalan taşınmazda ruhsata aykırı imalatlar yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanununun 42. maddesi uyarınca davacı ve diğer fenni mesullere toplam 392.259,29-TL para cezası verilmesine ilişkin 17/04/2019 tarih ve 725-704 sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda …. İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair …Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
…Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesince verilen …tarihli, E:…K:…sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, anılan kararın ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine 21/12/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY (X) :
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. Öngörülebilirlik şartı olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik, kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin 7. fıkrasında ise, “Ceza sorumluluğu şahsidir” hükmü yer almaktadır. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel ilkelerindendir. Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılamaması, başka bir anlatımla bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulamamasıdır. Anayasanın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tabidir.
3194 sayılı İmar Kanununun 42. maddesinin 1. fıkrasında; bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyidelerin uygulanacağı, 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede öngörülen şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanacağı belirtilmiştir.
2963 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun “İstisnalar ve Muafiyetler” başlıklı 21. maddesinin son fıkrasında ise “Bu Kanun kapsamında tescil edilen taşınmaz kültür varlıkları için …tarihli ve …sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz. ” hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm gereği her ne kadar korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli binada yapılan ruhsata aykırılıklar nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca fenni mesul sıfatı ile davacıya para cezası verilebileceği açık ise, yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alındığında, fenni mesullerin denetimi altındaki yapıdaki mevzuata aykırı imalatlardan sorumlu tutulmaması için söz konusu aykırılıkların sorumlu oldukları zaman diliminde imal edildiğinin ya da görevli oldukları dönemde zaten var olduğunun ve bu aykırılığın 6 iş günü içinde ilgili idareye bildirilmediğinin tespitinin gerektiği de açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; uyuşmazlığa konu taşınmazda …tarih ve …sayılı ruhsata -restorasyon ve rekonstrüksiyon uygulamaları için verilmiştir- aykırı imalatlar yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanununun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin encümen kararı alınmış, ancak uyuşmazlığa konu taşınmazda farklı zaman dilimlerinde görev alan, “ikisi mimari, ikisi statik, biri harita mühendisi” olduğu anlaşılan fenni mesuller adına sorumluluk alanları, sorumlu oldukları dönem ve bireysel olarak sorumlu tutuldukları tutara ilişkin herhangi bir ayrım ve tespit yapılmaksızın, davacı ve diğer fenni mesuller adına toplam 392.259,29-TL para cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacının da içeresinde yer aldığı fenni mesullerin sorumlu oldukları döneme ilişkin yapı seviyesi, aykırılığın niteliği ve niceliği ile fenni mesullerin sorumluluk alanlarına yönelik olarak tespit (fenni mesul istifasında tutulan yapı tespit tutanakları, hakediş raporları vs.) ve değerlendirme yapılarak, mevzuata aykırı imal edilen yapının süresi içerisinde bildirimde bulunmayan her fenni mesul için ayrı ayrı para cezası hesaplanması gerekirken, toplam para cezasının tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacak şekilde tesis edilen dava konusu encümeni kararının fenni mesullere ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, aksi yöndeki Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşüncesi ile Dairemiz çoğunluk kararına katılmıyorum.