Danıştay 6. Daire, Esas No: 2018/2156, Karar No: 2022/760
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2018/2156 E. , 2022/760 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2018/2156
Karar No : 2022/760
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : 1- … Bakanlığı – …
VEKİLİ : …, Hukuk Müşaviri …
2- …Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN ÖZETİ : Kocaeli ili, Kartepe ilçesi, … Köyü, … ada … ve … sayılı parsellerin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ”Askeri Koruma Kuşağı” olarak ayrıldığı ve dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarına da ”Askeri Güvenlik Bölgesi İçindedir” şerhi konulduğu, bu suretle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmaz bedeline karşılık 20.299.192,00-TL’nin adli yargıda açılan dava tarihinden (05/06/2012) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarihli E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
SAVUNMALARIN ÖZETİ : Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ…’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17/2. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
… Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen … tarihli, E:…, K:… sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, anılan kararın ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine 25/01/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY (X) :
Anayasa’nın 35. maddesinde; Herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise; temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu Ek Protokolünün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde ise: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmü yer almıştır.
2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Askeri Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun 20. maddesinde; “a) Kamu veya özel kuruluşlara ait stratejik değeri haiz her türlü yer ve tesislerin çevresinde bu Kanun hükümlerine göre özel güvenlik bölgeleri kurulabilir.”, 21. maddesinde; “Güvenlik bölgelerinde aşağıdaki esaslar uygulanır:
a) Bölge içindeki gerçek ve tüzelkişilere ait mallar kamulaştırılabilir.
b) (Değişik bent: 15/06/1987 – 3384/1 md.) Güvenlik bölgelerinin dış sınırlarından itibaren en çok ikiyüz metreye kadar olan saha dahilinde yangın ve patlama tehlikesi gösteren her türlü maddenin imali, depolanması ve satış yerlerinin açılması yasaklanabilir. Bu yasakla ilgili sınır, özel güvenlik bölgelerinde mahalli mülki amirler; askeri güvenlik bölgelerinde ise askeri tesisin teknik özellikleri ve hassasiyeti dikkate alınarak garnizon komutanı ve mahalli mülki amirler tarafından birlikte tespit edilir.
c) (Ek bent: 09/10/1996 – 4188/1 md.) Kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerine ve güvenlik bölgesi tesis edilen deniz sahasına, buradaki tesislerde görevli olanlarla, askeri güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlığın, kamu ve özel kuruluşlara ait tesislerde ise, bu konuda yetkili makamın izin verdiği kişilerden başkası giremez ve oturamaz.
d) Bu bölgelerin güvenliğinin sağlanması, bölgeye giriş ve kamulaştırılmayan taşınmaz mallardan yararlanma esasları yönetmelikte gösterilir. 22/07/1981 tarih ve 2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun hükümleri saklıdır. ” hükümleri getirilmiştir.
30/04/1983 tarih ve 18033 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği’nin “Askeri ve özel güvenlik bölgelerinde kamulaştırılmayan mallardan yararlanma esasları” başlıklı 24. maddesinde; “1) Bu bölgeler içinde kalan ve kamulaştırılmayan malların maliklerinin ve diğer Türk Vatandaşlarının bölgede oturmaları zirai faaliyetleri, meslek ve sanatlarını icra etmeleri serbesttir. Ancak bölgede oturanlar dışındaki Türk Vatandaşlarının bölgede oturmaları, zirai faaliyetlerini meslek ve sanatlarını icra etmeleri;
A – Askeri Güvenlik Bölgelerinde; yetkili komutanlığın isteği üzerine Genelkurmay Başkanlığının uygun görmesi halinde, Milli Savunma Bakanlığının,
B – Özel Güvenlik Bölgelerinde; bölgeye girip çıkma müsaadesi vermeye yetkili makamın isteği üzerine, bu özel güvenlik bölgesi kurulmasına ilişkin kararnameyi çıkaran makamın,
Teklifi ile alınacak Bakanlar Kurulu Kararı ile sınırlandırılabilir.
Bu mallar yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere satılamaz, devredilemez ve kiralanamaz.
2) Bu mallar üzerinde inşaat, hafriyat, tadilat, orman yetiştirme veya kesmek gibi hususlar 9 uncu maddenin 8, 9 ve 10 bendleri hükümlerine tabidir. Özel güvenlik bölgelerinde 9 uncu maddenin 8 inci bendinde sözü edilen yetkili komutanlık, bu bölgeler içinde yetkili makamdır.
3) Bu bölgeler içinde kalan ve kamulaştırılmasına gerek duyulmayan mallar, yetkili komutanlık veya yetkili makam tarafından tespit edilir.” hükmü, anılan madde ile atıf yapılan aynı Yönetmeliğin 9’ncu maddesinin ilgili bentlerinde;
“…
8) Bölgenin savunma gücü ve gizliliğini ihlal etmemek şartiyle taşınmaz mallar üzerinde inşaat, hafriyat, tadilat, orman yetiştirmek veya kesmek, bataklık kurmak veya kurutmak gibi hususlar kendi özel kanunlarına göre ilgili mercilerce izin ve ruhsat verilmeden önce, bölgenin savunma gücü ve gizliliği yönünden yetkili komutanlığın da izninin alınması zorunludur. Dilek sahibi dilekçesinde yapacağı işin mahiyetini detaylı olarak ifade ederek konuya ait belge ve planlardan tasdikli birer suretini vermek zorundadır. Yetkili komutanlık bu istemi kabule değer görmediği takdirde red sebebini gerekçesiyle birlikte yazılı olarak ilgili merci kanalı ile dilekçe sahibine bildirir. İtiraz vukuunda konu bir kerede Genelkurmay Başkanlığınca tetkik edilerek sonuçlandırılır.
9) İzin ve ruhsata tabi olmayan mahal veya işler ile bu şekilde başlatılmış olan işlerde yapılacak tadilat istekleri hakkında da yukarıdaki fıkra esasları uygulanır. Ancak müracaat doğrudan doğruya yetkili komutanlığa yapılır.
10) Yetkili komutanlıkça izin verilmeyen veya komutanlıkça kabul edilen şartlara uymayan her türlü inşaat ve eylemler durdurulur. Böyle yapılar, yetkili komutanlığın tayin ve tebliğ edeceği süre içinde sahipleri tarafından yıktırılır. Süresi içinde yıkılmaması halinde yetkili komutanlığın istemi üzerine mahalli mülki idare amirliğince başkaca bir işlem ve karara gerek kalmadan yıktırılır ve masrafı sahiplerinden alınır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davaya konu taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde “Askerî Güvenlik Bölgesi içinde kalmaktadır” yönünde bir şerh olduğu görülmekte ve yürürlükteki imar planlarında “Askeri Güvenlik Bölgesi” ve “Tarımsal Niteliği Korunacak Alan” kullanımında kaldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda verilen mevzuatta, bu şerhin varlığı halinde getirilen kısıtlamalar sayılmıştır; buna göre 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Askeri Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun 21. maddesinde idareye kamulaştırma konusunda bir takdir yetkisi tanınmış ve kamulaştırılmayan taşınmazlar yönünden de yararlanma esaslarının yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiştir. Ayrıca aynı maddede güvenlik bölgelerinin dış sınırlarından itibaren iki yüz metreye kadar olan bölgelerde hangi tür zirai ürünün yetiştirileceğine mahallî mülki amirler tarafından karar verilebileceği belirtilmiş, yukarıda anılan Yönetmelik’in 24. maddesinde de zirai faaliyet yapılmasına izin verilmekle birlikte bu taşınmazların yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere satılamayacağı, devredilemeyeceği ve kiralanamayacağı, ayrıca bu taşınmazlar üzerinde inşaat, hafriyat, tadilat, ağaç yetiştirme veya kesme gibi hususların ise 9. maddenin 8., 9. ve 10. bentleri hükümlerine tabi olduğu, söz konusu hükümlerde ise bu işlemlerin yetkili komutanlığın iznine bağlı olduğu açıklanmıştır. Bu durumda idarenin yukarıda verilen mevzuat hükümleri uyarınca hangi zirai ürünlerin ekilebileceğine müdahalesi mümkün olduğu gibi taşınmaz üzerindeki her türlü inşaat, hafriyat, tadilat gibi faaliyetler için de genel ruhsat işlemleri dışında ayrıca adı geçen Kanun ve Yönetmelikle yetkili komutanlıktan izin alınması koşulu getirilmiştir. Bunun yanında aynı düzenlemelere göre davacının söz konusu taşınmazları dilediği gibi satabilmesi, devredebilmesi ve kiraya verebilmesinin de mümkün olmadığı, bu suretle tasarruf yetkisinin de sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi ilan edilmesi nedeniyle davacının mülkiyet hakkının süresi belirsiz şeklide kısıtladığı sabit olup, mülkiyet hakkı engellenen davacıya mülkiyetin bedele çevrilmesi yoluyla tazminat ödenmesi gerektiğinden davanın reddi yolundaki Mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin reddi yolundaki kararın bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.